'BİZE TEŞEKKÜR BORÇLULAR'

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Süleyman Şah Türbesi Operasyonu’nun PYD ve YPG’nin bilgisi ve onayı gerçekleştirdiğini belirterek, “tamamen tartışılmış, konuşulmuş ve karşılıklı çıkarlar temelinde ortak bir plan doğrultusunda uygulanmış bir harekat söz konusudur” dedi.

23 Şubat 2015 Pazartesi 12:48
'BİZE TEŞEKKÜR BORÇLULAR'

 PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Süleyman Şah Türbesi Operasyonu’nun PYD ve YPG’nin bilgisi ve onayı gerçekleştirdiğini belirterek, “tamamen tartışılmış, konuşulmuş ve karşılıklı çıkarlar temelinde ortak bir plan doğrultusunda uygulanmış bir harekat söz konusudur” dedi.


ANF’nin sorularını yanıtlayan Karayılan’ın açıklamalarından önemli satır başları şöyle:


“YPG Genel Komutanlığı’nın ve temsilcilerinin yaptığı açıklamalara göre, Türk devlet yetkilileri bu operasyonla ilgili olarak Kobanê Kanton yöneticileri, yine YPG temsilcileri ve PYD Eşbaşkanlığı ile 5 kez görüşme yapmışlar ve Süleyman Şah’taki askerlerin kurtarılması operasyonu için kendilerinden izin ve destek istemişlerdir. PYD, YPG ve kanton yetkilileri de kendi aralarında yaptıkları uzun tartışmalar sonucu Türk devletinin bu yönlü teklifini uygun görmüşlerdir. Bence de bu durum her iki taraf için de yararlı olabilir. Eğer ilişkilenmek ve dostluk geliştirmek isterlerse, bu, iyi bir başlangıca vesile olabilir.
Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Kobanê’den Süleyman Şah’a 3 km yakınlaşana kadar olan tüm alan boyunca YPG güçleri tedbir alıyor, koridor açıyor, YPG araçlarının eskortluğunda Türk devlet güçleri oraya getiriliyor ve bu temelde bazı araçlar da yol boyu ilerleyerek Süleyman Şah Saygı Karakolu’na gidiyorlar.
Tamamen tartışılmış, konuşulmuş ve karşılıklı çıkarlar temelinde ortak bir plan doğrultusunda uygulanmış bir harekat söz konusudur. Hatta anladığım kadarıyla Uluslararası Koalisyon’dan bir devletin de bu konuda güven arttırıcı katkılar sunduğu ve bu işbirliğinin yürümesi yönünde telkin edici girişimlerde bulunma durumu da söz konusudur. Demek ki Türk devleti oradan da destek istemiştir. Kısaca operasyon bu temel üzerinden gelişiyor.
GELİP KARAKOLDA İSTİRAHAT EDİYORDU
“Kaldı ki bahsi geçen yer, etrafı DAİŞ güçlerince tutulmuş olan bir alandır. DAİŞ güçlerinin, uluslararası koalisyon güçleri ve Suriye Devleti’nin hava saldırılarından korunmak için daha çok bu karakolun etrafında mevzilendiğini, hatta sorumlularının gelip karakolda istirahat ettiğini biliyoruz. Belki Türk askeri bunu çok isteyerek kabul etmiyordur ama orada böylesi de facto bir biçimde işleyen bir sistem söz konusu olmuştur.
ASKER VE ARAÇ SAYISINDA İNDİRİM YAPTIRDIK
Buradan da tarafların tam olarak birbirlerine güvenmedikleri ve bir de DAİŞ’le yapılmış olan anlaşmanın ilk gözle dışarıdan fark edilmemesi isteminin olduğu anlaşılıyor. ‘Ne olur, ne olmaz’ hesabı vardır. Zaten Türk devleti herhalde daha fazla askeri güç ve zırhlı araç getirmek istiyor ama YPG’yle yapılan anlaşma sonucu o askeri güç ve araçlarda bir azaltma yapılıyor. YPG, “biz varız, bu kadar fazla askere ve zırhlı araca gerek yok” diyerek sayının düşürülmesini istiyor, onlar da düşürüyorlar. Yani tedbir alınmış olunuyor. Yoksa mevcut taraflarla diplomatik ilişkiler sayesinde zaten görüşülmüş, haberdar edilmiştir. Açık ki Musul’da DAİŞ tarafından alıkonulan konsolosluk mensuplarının kurtarılmasına benzer bir yöntemle buradaki askerler getirilmişlerdir. Burada herhangi bir askeri başarı veya zafer yoktur; çünkü herhangi bir çatışma ile yapılmış bir kurtarma operasyonu yoktur. Dolayısıyla başarıdan veya başarısızlıktan bahsetmenin yeri de yoktur. Burada daha çok ilişkinin ve diplomasinin iyi kullanılmasından bahsetmek mümkündür.
HİÇ OLMAZSA BİR TEŞEKKÜR
Türk devleti farklı, egemenlikçi bir karaktere sahiptir. Mesela diyor ki, “hiçbir merciden ne izin, ne de yardım talep edilmedi.” Peki sen hiçbir merciden yardım ve izin talep etmediysen, nasıl savaş sahası olan bir alana bu kadar güçle gittin ve bir de geri çıktın, geri geldin? Hem de bir tek mermi atılmadan. Bu nasıl mümkün olabildi? Ama o bunu neye bağlıyor? Diyor ki, “Türkiye’nin caydırıcı gücünden herkes haberdardı.” Yani, “herkese dayattık, sopayı herkese gösterdik, herkes de korktu, sessiz kaldı; biz de gittik, askerlerimizi aldık, geldik” demek istiyor. Açıkça zorbalık yaptığını ifade etmek istiyor. “Zorla gittim, aldım” demeye getiriyor. Açık ki bu, kendi dışındaki hiçbir iradeye saygı duymayan, sadece kendini esas alan, egemenlikçi bir anlayışın dışa yansımasıdır. Aslında Türk devleti ve AKP Hükümeti, söz konusu Kürtler olduğu zaman hep böyle yapıyor. Yani orada bir irade var; Kobanê Kantonu var. Sen Kobanê şehir merkezinden geçmişsin, 33 km yol gitmişsin, onların güvenlik kuvvetleri sana eşlik etmiş, yol açmış, yardım sunmuş, elbette Kobanê’deki komutanın dediği gibi hiç olmazsa insan onlara bir teşekkür eder. Hadi etmedin ama böyle küçümseyici, yok edici, hiçleştirici üslup niye? Neymiş, “herkes Türkiye’nin caydırıcı gücünden haberdarmış!”
Aynı yaklaşımın türbenin yeniden yapılacağı Eşme Köyü’ne dönük de sergilendiği görülüyor. Bakan Çavuşoğlu yaptığı açıklamada, “sınırımızın 100 metre ötesinde Türklerin yeni toprakları oldu” dedi. Bu konuya ilişkin ne dersiniz?
EŞME KÜRDİSTAN HALKINA ATİTTİR
Türk devlet yetkilileri, PYD ve Kobanê Kanton yetkilileriyle Eşme’ye türbeyi yerleştirmeyi konuşmuşmuşlar mı konuşmamışlar mı bilemiyorum. Fakat kendilerine oranın uygun olduğunu söyleyenlerin, orayı verenlerin veya kendilerinin, o toprak sahiplerine bir şey danıştıklarını sanmıyorum. Orası Kürdistan halkına ait bir toprak parçasıdır. Süleyman Şah Türbesi’nin önceki yeri olan Karakozak’ı Suriye Devleti vermiştir. Daha önceki yeri olan Caber Kalesi ise daha aşağıdadır. Ama Eşme Köyü, Kobanê Kantonu’nun bir parçasıdır. Hatta bazıları, “orası YPG’nin elinde değil, öyle boş bir yer, biz gidip kendimize bulmuşuz” diyor. El İnsaf! Daha 10 gün önce YPG o sırtı çatışarak, kan dökerek kurtardı. Madem başkasının toprağına gelip tesis kuracaksın, o zaman biraz mütevazı yaklaşırsın. Ama bunu yapmıyor, “orayı bıraktık, burayı tuttuk” diyor. Sanki babasının malı! Bir kere bunun özel mülkiyeti vardır; yaptığın uluslararası hukuka, özel mülkiyet hukukuna aykırı bir şeydir. Bu konuda Kobanê’deki kanton yetkililerinin nasıl bir oluru olduğunu veya hangi temelde söz verdiklerini bilmiyoruz ama o arazinin sahiplerinin mağdur duruma düştükleri çok açıktır.
UMARIM NANKÖRLÜK YAPMAZ
Kısacası, gerçekleşen operasyona biz karşı değiliz. Ama bu operasyon nedeniyle ortaya çıkan gerçeklikleri de herkesin görmesi gerekir. DAİŞ ile AKP’nin ilişkisi burada bir kez daha açığa çıkmıştır. Umarım Türkiye değişik biçimlerde DAİŞ’i destekleme ve ortaklaşma politikalarına son verir ve artık bu politikayı sürdürmez. Yine Kobanê Kantonu’nun yapmış olduğu bu önemli desteği unutmaz, nankörlük yapmaz, Kobanê’ye dönük halen sürdürmekte olduğu ambargoyu kaldırır. Şimdi Kobanê’ye bir koridor açmaktan ziyade, sınır kapısını ticarete açması gerekiyor. Çünkü mevcut durumda bir ambargo vardır. Diğer kapılarda böyle bir durum söz konusu değildir ama Kobanê kapısı serbest gidiş gelişlere ve ticarete açık değildir. Nedeni ise Kürt olmasıdır. Umarız Kobanê’deki Kürtlerin yapmış olduğu bu destekten sonra AKP de ona denk adımlar atar. Yeniden düşmanlık politikaları değil, iyi komşuluk politikaları temelinde bir yaklaşım geliştirir. Bu operasyona ilişkin söyleyeceklerim bunlardır.”

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 23.02.2015 12:58
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol