Eğer Kerbela Olmasaydı 50 Yıl İçinde...

İlahiyatçı-Yazar İhsan Eliaçık hoca, İslam dünyasının en acı olayı Kerbela'nın yaşanmamış olması halinde Kur'an'ın ortadan kaldıracağı beş durumu açıkladı.

28 Eylül 2018 Cuma 00:40

İşte hocamızın o sözleri:

" Eğer Kerbela olmasaydı, eğer bu emevi darbesi olmasaydı, Kur'an'ın devrimleri tasfiye edilmeseydi 50 yıl içinde Kur'an'ın doğduğu topraklarda şunların mutlaka kalkması gerekiyordu; " Efendi-köle ilişkisinin kalkması gerekiyordu. Çok eşliliğin kalkması gerekiyordu. Zengin-yoksul uçurumunun sona ermesi gerekiyordu. Babadan oğula, aşiret, ganimet düzenlerinin sona ermesi, rızaya dayalı, seçime dayalı, ehliyete, liyakata dayalı seçim anlayışlarının gelmesi gerekiyordu. Ne zaman ilk 50 yıl içerisinde. Bunların hiçbirisi olmadı, hepsi yarım kaldı. Hem içeriden hem dışarıdan darbelerle Kur'an'ın reformlarını yarım bıraktılar. Peygamberin vefatından çok değil 30 yıl içerisinde yani Hicri 60 yılındaki Kerbela olayından itibaren din zenginlerin, servet sahiplerinin eline geçti. Onlar da kafalarına göre şekillendirdiler, bugün gördüğünüzde işte odur. Kerbela nedir? Kerbela'da Allah'ın resulünün getirdiği dinin toprağa, toprağın dibine gömüldüğü, yeryüzünden silindiği, sadece şeklinin kaldığı, ruhunun yokedildiği gündür. Yezid orduları Kerbela'da Hz. Hüseyin'i ve yanında bulunan 72 kişiyi acımasız olarak öldürüyorlar. Hüseyin aslında Medine'ye geri dönmek istiyor, 'bırakın gideyim' diyor. Yezid'in orduları ile başedemeyeceğini biliyordu. Hz. Hüseyin çok idealist aynı zamanda da çok realist birisiydi. Fakat Yezid'in taifesi Yezid'e biat şartını öne sürdüler. O da bunu asla yapmayacağını söyledi. Kılıçtan geçirilme tehdidine rağmen biat etmeyeceğim dedi. Bunun için öldürüldü. Kafasını kestiler, atlarla vücudunu çiğnettiler, kafasını da Yezid'in sarayına gönderdiler. Yetmedi Medine'ye yürüdüler, 900 tane sahabe kadına tecavüz ettiler, bütün Medine'nin herşeyine el koydular. Bu da yetmedi bu sefer Mekke'ye yürüdüler, Allah'ın evi Kabe'yi mancınıklarla ateşe tuttular. 3 gün boyunca yandı. Bunu yapanlar Emeviler, Yezid orduları yaptı. Bunlardan sonra İslam'ın kaldığı söylenebilir mi? Allah'ın dini nereye gitti. Toprağın altına girdi, doğduğu topraklara gömüldü. Ebuzer çölde öldü, Hz. Ali'yi, Hz. Ömer'i hançerleyerek öldürdüler. Ondan sonra gelen tüm ehlibeyt imamlarını da ya suikastle ya zehirleyerek öldürdüler. İmam-ı Azam'ın zindandan kırbaçlanarak morarmış cesedi çıktı. Bunu da Emeviler yaptı. Dolayısıyla bugün yaşanılan din onların oluşturduğu, onların kurduğu dindir, din rivayetleridir.
Asıl din başka bir yerden akıp geliyor. "

KERBELA'DA NE OLMUŞTU?

Hz. Muhammed'in 632 yılında vefat etmesinden sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ettiler. Ebu Bekir'den sonra sırasıyla Ömer bin Hattab, Osman bin Affan ve Ali bin Ebu Talib'in halifeliğini kabul ettiler.
Cemel Savaşı...
Hz. Osman'ın 656 yılında asiler tarafından öldürülmesinden sonra Ali halife olarak başa geçti. Bunun üzerine Osman'ın amcasının oğlu Muaviye ile Talha, Zübeyr, Aişe ve Osman'ın bazı diğer akrabaları Ali'den katillerin bulunmasını ve onlardan kısas alınmasını istedi. Ali ise bir süre ortalığın yatışmasının beklenmesini istedi. Bunun üzerine Muaviye, Talha, Zübeyr ve Aişe Ali'ye darıldı. Daha sonra Talha ve Zübeyr bir ordu topladı. Bunu bir isyan kabul eden Ali ordusuyla olay yerine hareket etti. İlk başta savaş olmamasına rağmen iki tarafın askerlerinin sözlü atışması üzerine durum gerginleşti ve bir anda savaşa dönüştü. Savaşta sahabelerden Talha ve Zübeyr öldü. Aişe ise Ali tarafından Medine'ye gönderildi. Muaviye hilafetini ilan etti ve İslam Devleti, Ali ile Muaviye arasında ikiye bölündü.
Hz. Ali'nin ölümü...
Ali yaklaşık 5 yıl halifelik yaptıktan sonra 661 yılında Hariciler'den Abd’ûr-Rahmân İbn-i Mûlcem tarafından gerçekleştirilen bir suikastte hayatını kaybetti ve iktidar 20 yıllığına Muaviye'yede kaldı.
Muaviye hayattayken oğlu Yezid'e biat etmeleri için taraftarları ve Hicaz ahalisinden biat istedi. Lakin taraftarları ve Hicaz ahalisi oğluna biat etmediler. Sebep olarak ise Hasan ile yaptığı anlaşmayı gösterdiler. Bunun üzerine Muaviye biat etme arzusundan vazgeçti.[kaynak belirtilmeli] Muaviye 680 yılında ölünce Yezid başa geçti.
Yezid başa geçince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hüseyin bin Ali'ye değil, kendisine itaat etmesini, aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Bu arada Hüseyin Kûfelilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Kûfe'ye gelip halife olduğunu ilan ederse Hüseyin'i destekleyeceklerini söylüyorlardı. Hüseyin bu teklifleri ciddiye aldı ve Kûfe'deki taraftarlarının gerçekte olduğundan çok daha fazla olduğunu zannetti. Yaklaşık 70 taraftarı ve ailesi ile Kûfe'ye doğru yola çıktı.
Sayıca fazla olmayan Kûfeli taraftarları Yezid'in yandaşları tarafından bastırıldı. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbelâ'da Yezid'in 4500'e yakın adamıyla karşılaştılar. Burada meydana gelen savaşta Hüseyin ve taraftarlarının hepsi öldürüldü ve ailesi esir alındı.
Şiî ve Alevî Müslümanlığında bu olayın çok önemli yeri vardır. Onlara göre Ali'nin oğulları yenilmez savaşçılar, çok yüce şahsiyetler ve halifelik makamının haklı sahipleridir. Sünni Müslümanlığında da çok yüce şahsiyetler ve dini liderler olarak kabul edilirler. Sünnilere göre de seçilmemiş ve zorla başa gelmiş bir halife tarafından katledilmişlerdir.
Klasik İslamî kaynaklar dışında...
Birkaç bin piyade ve 500 okçudan oluşan bir güvenlik gücü Hüseyin bin Ali'nin taraftarlarının ve ailesinin etrafını sardı. Savaş Hüseyin ve tüm adamlarının ölümüyle sonuçlandı. Savaşın detayları konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Gerçekler zamanla romantik ve ruhani detaylarla süslenmiştir.
Şiî kaynaklarına göre...
Muhammed sağlığında Ali bin Ebu Talib ve sonrasında da oğullarını kendinden sonraki halifeler olarak atadı ancak iktidar baskıyla başkalarının eline geçti. Muaviye öldüğünde adil düzenin tekrar sağlanması için bir fırsat doğdu.
Muaviye'nin oğlu Yezid, Hüseyin'in iktidarda hak iddia etmesinden korkuyordu. Bu nedenle bir elçi göndererek kendisine itaat etmesini istedi. Hüseyin bu teklifi reddetmesinin bir görev olduğuna inanıyordu. Medine'den Mekke'ye doğru hac için yola çıktı.
Bu arada Kûfe'den kendisini destekleyeceklerine dair mektuplar aldı. Sancağını açıp hakkı olanı almak amacıyla yönünü Kûfe'ye çevirdi. Yolun bir kısmını aşmıştı ki Yezid'in Kûfe'ye Ubeydullah bin Ziyad'ı vali olarak atadığını ve Ubeydullah'ın Hüseyin'in amcası oğlu olan elçisi Muslim bin Akil'i yakalayıp öldürttüğünü, beraberinde bir ordu gönderdiğini, Kufelilerin savaşmaktansa itaat etmeyi yeğlediklerini öğrendi.
Buna rağmen yoluna devam etti. Öldürüleceğini biliyordu ancak ölümünün Yezid'in kötülüğünü dünyaya ispat edeceğini düşünüyordu. Kûfe yakınlarındaki Kerbelâ'da kamp kurdu.
Kuşatma...
Yezid'in valisi İbn-i Ziyad'ın 30 bin kişilik orduyu Hüseyin'in üzerine gönderdi. Askerler kampın etrafını sardılar ve Hüseyin ile görüşmelere başladılar.
Hüseyin, kuşatmanın kaldırılmasını, kendisi ile birlikte ailesi ve taraftarlarının da Irak'ı terk etmesine izin verilmesini istedi. Ordunun komutanı Ömer bin Sa'd bu teklifi makul buldu ve üstlerine iletti. Bu teklif İbn-i Ziyad'ın da hoşuna gitti ancak yönetimde söz sahibi olan Emevilerden Şimr bin Zi'l-Cevşen, Bahteri bin Rebia ve Şeys bin Rebia karşı çıktılar. Ömer bin Sa'd'a Hüseyin ve beraberindekileri öldürmesini, yoksa kendi canından olacağını söylediler.
Muharrem ayının 7'sinde Ömer bin Sa'd çemberi daralttı ve kampın suyollarını kesti.
Muharrem ayının 9'unda, kampın su kaynakları tükendi ve önlerinde sadece savaşmak ya da teslim olmak seçeneği kaldı. Hüseyin, Ömer bin Sa'd'a sabaha kadar ibadet etmek istediklerini söyle serbest olduğunu söyledi ancak hiçbiri yerinden kıpırdamadı.
Savaş...
Ertesi sabah Hüseyin'in adamları düşman ordusunun ön saflarına yanaşıp teker teker düşman ordusundaki akrabaları ve arkadaşları ile konuştular. Savaşmamalarını istediler. Hüseyin düşman askerlerine uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşma öylesine etkili oldu ki, Yezid'in generallerinden Hûr, devasa düşman ordusunu terk edip, Hüseyin'in bir avuç ordusuna katıldı.
İbn Sa'd diğer adamlarının da saf değiştirmesinden korkup, Hüseyin'e ilk oku atarak savaşı başlattı. Savaş önce düello şeklinde cereyan etti. Hüseyin önce Temim bin Kahta ile savaştı. Onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Sonra Arap âleminin korkulan savaşçısı Zeyd bin Ebtahi'yi ikiye böldü.
Hüseyin'in taraftarlarından ilk olarak Hur, Habib bin Mezahir gibi Hüseyin'in ve babası Ali bin Ebu Talib'in yakın arkadaşları döğüştüler ve birer birer hayatlarını kaybettiler. Bunlardan sonra Hüseyin'in akrabaları dövüştüler. Ölenler arasında Hüseyin'in oğlu Ali Ekber, kardeşi Hasan'ın oğlu Kasım, tek taraftan kardeşi ve sancaktarı Abbas (Alemdar) da vardı. Bu arada Yezid'in ordusu da çok fazla kayıp vermişti.
Kadınlar ve çocuklar çadırlarda birbirlerine sarılmış, savaşın bitmesini bekliyorlardı. Hüseyin'in oğlu İmam Zeynelabidin de, savaşamayacak kadar hasta olduğu için çadırdaydı. Hüseyin diğer oğlu Ali Asgar henüz altı aylıktı ve susuzluktan ölmek üzereydi. Hüseyin oğlunu kucağına aldı ve Yezid'in ordusunun karşısına dikildi. Çocuğa bir yudum su vermelerini istedi. Ama Hurmala bin Kâhil, Ömer bin Sa'd'ın emri ile çocuğu okla vurdu. Boynundan vurulan bebek oracıkta can verdi.
Hüseyin'in ölümü...
Hüseyin oğlunu gömdükten sonra tekrar düşmanın karşısına çıktı ve onları teslim olmaya davet etti. Birebir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa'd'ın ordusu Şimr bin Zi'l Cevşen'in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hüseyin'in üzerine yağmaya başladı. Sinan bin Enes en-Nehai[5] veya Şimr bin Zi'l Cevşen kafasını kılıçla keserek Hüseyin'i öldürdü.[4] Kafası mızrağa takıldı ve herkese gösterildi. Üzerindeki değerli eşyalar alındı ve yarı çıplak bırakıldı.
Sonrası...
Ubeydullah bin Ziyad'ın emri üzerine Hüseyin'in cesedi atlara çiğnetildi.[kaynak belirtilmeli] Daha sonra Yezid'in askerleri çadırlara girdiler ve kampı yağmalamaya başladılar. Ölen 72 kişinin cesedi El-Gadiriye köylüleri tarafından ertesi gün defnedildi.[5]
Ertesi gün kadınlar ve çocuklar develerle yargılanmak üzere Kûfe üzerinden Şam'a götürüldüler. Çok kötü muamelelere tabi tutuldular. Açlık ve susuzluğun üzerine Hüseyin ve askerlerinin kaybının acısı da eklenmişti. Yezid'in bu kötülükleri yapmaktaki amacının Hüseyin'in destekçilerinin ne hallere düştüğünü gösterip, halkın desteğini kaybetmesini sağlamak olduğu söylenir.
Bununla birlikte Kerbelâ'dan Kûfe'ye ve Kûfe'den Şam'a yapılan yolculuklarda Hüseyin'in kız kardeşi Zeynep bin Ali ve oğlu Zeynelabidin her fırsatta Yezid'in neler yaptığını ve Kerbela'da işlenen suçları Müslümanlara anlattılar. Yezid'in mahkemesine çıkarıldığında Zeynep büyük bir cesaret örneği sergileyerek Yezid'in halifeliğinin geçersiz olduğunu ilen etti ve Hüseyin'in Yezid'e başkaldırısını övdü.
Tutuklular bir sene Şam'da tutuldular. Hüseyin'in 4 yaşındaki kızı Sakine bin Hüseyin acıya dayanamayarak vefat etti. Yerel halk tutukluları hapiste yalnız bırakmadı ve Zeynep bin Ali ile Ali bin Hüseyin her gelen ziyaretçiye Hüseyin'in haklı davasını anlattılar. Günümüz Suriye ve Irak'ına denk gelen topraklarda Yezid aleyhtarı oluşumlar baş göstermeye başladı. Durumdan endişelenen Yezid tutukluları serbest bırakarak Medine'ye gönderdi. Yaşananlar kulaktan kulağa yayıldı ve Kerbela Olayı günümüze kadar Aşurâ Günü'nde yâd edile geldi.


İmam Hüseyin Camii
Kerbelâ'da yaşananlar her yıl Şiî ve Alevîler tarafından muharrem orucu tutmanın yanı sıra törenler şeklinde, bir kısım Sünni Müslümanlar tarafından da tören yapılmaksızın (yalnızca mevlid okunarak ve muharrem orucu tutularak) anılır. Yas tutma savaşın gerçekleştiği Muharrem ayının 10'unda (Aşure Günü) doruğa çıkar. Bu günde konuşmalar yapılır, yapılanlar tiyatro şeklinde canlandırılır ve ağıtlar yakılır. Hüseyin'in neden hayatını feda ettiği özellikle vurgulanır. Baskıya ve zulme teslim olmadığı belirtilir. Aynı şekilde Muhammed'in torunu Hüseyin'in Kerbelâ'da öldürülmesi hadisesi, Sünnilik'te de üzücü bir olay olarak kabul edilip, Yezid Sünni cemaat içerisinde sıklıkla yerilse ve Sünnilikte isim olarak neredeyse hiç kullanılmasa da Ehli Sünnet inancında yas tutmak câiz olmadığı için Kerbela Olayı, Sünnilik'te Şiâ'dakine benzer bir şekilde her yıl törenlerle anılmaz.
Ali bin Ebu Talib ile Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı sonrasında İslam Devleti ikiye bölünmüştü. Ali yönetiminde başkenti Kûfe olan ve Muaviye yönetiminde başkenti Şam olan iki devlet kurulmuştu. Ali'nin bir Harici tarafından öldürülmesi, daha sonra Hasan bin Ali'nin baskıyla halifeliği Muaviye'ye bırakmak zorunda kalması, en sonunda da Hüseyin bin Ali ve Yezid arasında gerçekleşen Kerbelâ Savaşı ile bu ayrım derinleşmiş ve İslam'da mezhep ayrılığının temel nedenlerinden biri olmuştur.
Filozof ve sosyolog İbn-i Haldun'a göre Hüseyin akıllı ve içtihat sahibidir. Yani ayet ve hadisleri anlamaya ve doğru şekilde yorumlamaya muktedirdir. Ona göre adaletli bir halife olmayan Yezid'in saflarında savaşmak caiz değildir. Hüseyin'e karşı asker göndermesi fâsıklığını kuvvetlendirir. Bu nedenle Hüseyin'in şehit, ecirli ve sevaplı olduğunu belirtir.
Kerbelâ Olayı; Alevî ve Şiî coğrafyada birçok edebi ve müzikal esere konu olmuş, mersiye gibi yeni türlerin doğuşuna neden olmuştur.

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol