"NAMAZ İKİ İLE YEDİ VAKİT ARASINDA"

İhsan Eliaçık hoca, " Kuran’daki ifadelere ve peygamberimizin uygulamalarına baktığımızda namaz iki ile yedi vakit arasında" dedi.

12 Nisan 2014 Cumartesi 12:18

 Eliaçık hoca,  Dipnot TV söyleşisinde "Hud suresi 114. ayete bakılarak namazın beş vakit olmadığı gibi bir sonucun çıkarılıp, çıkarılamayacağı" yönündeki soruya bu çarpıcı yanıtı verdi. İşte Eliaçık hocanın o cevabı: " Kuran’daki ifadelere  ve peygamberimizin uygulamalarına baktığımızda namaz iki ile yedi vakit arasında. Kurandaki bazı ayetlerden iki, bazılarından üç, bazılarından dört ve beş vakit olduğu sonucu çıkabilir. Peygamberimiz Mekke’de onüç yıl boyunca sabah ve akşam olmak üzere iki vakit namaz kılmıştır. Medine’de üç vakit kılmış, fakat kıldığı vaktin arasını açarak kılmış. Akşam ezanı okununca üç rekat namaz kılmış, ara biraz daha açılınca dört rekat daha namaz kılmış. Buna yatsı namazı demişler. Sonra öğleye doğru namaz kılmış saat 10.00 gibi (kuşluk). Daha sonra gece namazına kalkmış (teheccüd). Bunların hepsini toplarsanız iki ile yedi arasında değişiyor. Peygamberimizin vefatından sonra beş vakti ezan olarak dondurmuşlar. 

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 12.04.2014 12:27
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
fikri 2014-04-13 20:22:31

Fikret kardeşim. Delilin var mi? Kur-an'i Kerim 3 vakit (günün iki ucu ve öğle vakti) namazdan ve gece namazından(vacip) bahseder. Tek derdi Cennet ve huriler olan su din anlayisini bir biraksaniz da insanlar biraz Allah'in ilk emri olan ilimle uğraşsa olur mu? 3 vakit 1 ya da 2'ser rekattan namaz ile, Allah'i ilimle zikretmek, diğer insanların hakkina girmemek ahiret için anahtar. İlla huri sayisini artiracagim diyorsan gece gündüz uğraş ama ilk emri yani ilmi yerine getirmiyorsan birilerinin artacagini sanmam

Avatar
Fikret Hekim 2014-04-13 23:41:19

Fikri o ince hesapları Kur'an veriyor. En ince ayrıntısına kadar vakitleri belirtmiş. Sana ne yazdım güzel kardeşim âyetleri gönderdim. Ne olduğunu anlamazsan vakitleri nasıl cikartacaksin. Hud 114 isra 78 gayet acik ve net...senin verdiğin isra 79. Ayeti zaten yazdım teheccud vakti diye. Ta ha 130 da ayni sekilde. ..vakitleri verir. O ayet tesbih ifadesi ile geçtiği için farzlarla beraber kilinan nafile namazlara tealluk eder. Ya dersenki ben gelenege göre anlarım. Gelenekte o ayete binaen 5 vakit olduğunu söyler.

Sana verdiğim cevab tamamen ayetlerden olduğu halde aksini isbat edeceksen buyur delillerini sergile.

Avatar
fikri 2014-04-13 21:47:30

Simdi Taha 130'u ve İsra 79'u da aciklamanin içine kat ve 3+1 gece namazi olduğunu gör. Öyle ince hesaplamalara gerçekten gerek yok. Coguludur, tekilidir diye.

Avatar
Fikret Hekim 2014-04-13 20:51:58

Dolayısıyla hud 114 5 vakit namazı gösterirken İsra 78 gündüzün ilk namazının başlama vaktini li dulukuşşems ifadesiyle gösterirken ila gasaqilleyl ifadesiyle de son namazın vaktini gösterir.

Hud 114 gündüzün iki tarafında namaz kıl diyerek öğlen ve ikindi ye işaret eder. Zülefem minel leyl ifadesiyle gecenin gündüze yakın 3 vakti gösterir. Gecenin gündüze yakın 3 vakti vardır akşam yatsı ve sabah. Isra 78 de de bu namazların başlama ve bitiş vakitlerini gösterir yukarıda da izah ettiğim gibi. Ayrıca quranel fecr fecrin yoğunlaşmasında da namaz kıl diyerek sabah namazın dan bahsetmiştir.

Avatar
Fikret 2014-04-13 20:13:10

Tamamen atmışsın ihsan hoca,

Gerek Mekke'de gerekse Medine'de farz olan namaz Kur'an'a göre 5 vakitti hud 114 isra 78. Teheccud ise Peygamber'e farz bir namaz iken isra 79, ümmete nafile bir ibadrttir. Kusluk ise yine nafiledir. Ama farzlar herzaman 5 vakitti.

Kur'an dışı bir anlayışmis gibi paketleyip tam tersine Kur'an'dan kopuk bir anlayışı anlatmayın

Avatar
Fikret 2014-04-13 20:36:59

Tabiiki var Fikri kardeşim. ..

 

Birçok ayet gibi Hûd 114. ayetin anlaşılmasında da geleneğin büyük hataları vardır. Bizde meal ve tefsir yapanların çoğu, o geleneği tenkide yanaşmadıkları için hatalar kalıcı hale gelmektedir. Ayetin meali şöyledir:

“Gündüzün iki bölümünde ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl.  Çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, aklını başına alacaklar için bir hatırlatmadır.” (Hud, 11/114)

Kur’ân’ın indiği sırada gündüz, güneşin doğuşu ile batışı arasındaki zaman dilimine denirdi. Âlimler, daha sonra yeni bir terim oluşturdu ve tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar olan kısma gündüz (nehâr-i şer’î) dediler. Bu anlayış tefsire intikal edince sistem çöktü ve namaz vakitleri ile ilgili ayetler anlaşılamaz oldu. Hâlbuki Kur’ân, Arap toplumunun diliyle inmiştir. İlgili ayet şöyledir:

“Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki, onlara açıkça anlatsın…” (İbrahim, 14/4)

O kavmin diline göre gündüz (nehâr), güneşin doğması ile batması arasındaki vakittir. Taraf (طرف), “bir şeyin bölümlerinden biri” anlamına gelir. “Gündüzün iki tarafı”, iki bölümü demektir. Dolayısıyla bu ayet, gündüzün iki bölümünde namaz kılmayı emretmektedir. İsra 17/78’de gündüzün birinci tarafının güneşin tepe noktasından batıya kaymasıyla yani meridyen geçişi ile başlayan öğle namazının vaktidir. Kaf 50/39’da ikinci tarafının güneşin batmasından önceki vakit olduğu açıklanmıştır. Böylece gündüzün iki bölümünde kılınması emredilen namazların öğle ve ikindi namazları olduğu ortaya çıkar.

Ayetin metninde, “yakınlık” anlamında olan zülfe (زلفة)’nin çoğulu zülef (زلف) kelimesi vardır. Arapçada çoğul, en az üç şeyi gösterir. Ayetteki “زُلَفًا مِّنَ اللَّيْل = gecenin zülfeleri”, gecenin gündüze yakın en az üç zamanıdır. Bunlar: gündüzden işaret taşıyan akşam, yatsı ve sabah namazlarının vakitleridir.

Şimdi ayete Süleyman ATEŞ’in verdiği meale bakalım:

“Gündüzün iki tarafında (sabah, akşam) ve geceye yakın saatlerde namaz kıl…”

Hoca, “gündüz” sözüyle güneşin doğuşundan batışına kadar süren zamanı kast ediyorsa bunun dışında olan sabah ve akşam namazları, gündüzün birer bölümü olamaz.

Eğer “gündüz, tanyerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar olan vakittir” diyorsa sabah namazı gündüzün bir tarafı olur; ama akşam namazı dışarıda kalır. Her iki durumda da gündüzün iki tarafı, sabah ve akşam namazı vakitleri olmaz.

Mealde yer alan “geceye yakın saatler” ifadesi, ancak “gündüzün geceye yakın saatleri” olarak anlaşılır. Çünkü Bakara 187’ye göre gece, güneşin batmasıyla başlar. “Yakın saatler” diye tercüme edilen zülef (زلف)kelimesi, zülfe (زلفة)’nin çoğuludur ve en az üç vakti ifade eder. Tesniye (bir şeyden iki tane demek) olanطَرَفَي kelimesine “iki vakit” anlamı verip de Cemi (bir şeyden üç tane ve daha fazlası demek) olan zülef(زلف)’e “üç vakit” anlamı vermemenin izah edilir bir yanı yoktur! Sayın ATEŞ, “geceye yakın saatler” ifadesi ile hangi üç namazın kast edildiğini açıklamalıdır.

Ayette ifade edilen yakınlık, geceye değil gündüze olan yakınlıktır. Akşam namazı, güneşin batmasından batı ufkundaki kızıllığın kaybolmasına kadar kılınır. Bundan sonra batı ufkundaki beyazlığın kaybolup havanın tam kararmasına kadar devam eden yatsı namazı vakti girer. Hava tam kararınca gecenin gündüze yakın bu iki bölümü bitmiş olur.

Doğu ufkunda tan yerinin ağarmasıyla birlikte gündüzün yaklaştığı ortaya çıkar. Bu da gecenin gündüze yakın üçüncü vaktidir. Böylece iki vakit gündüz, üç vakit de gece olmak üzere günde beş vakit namaz, bu ayetle kesin olarak ortaya çıkar.

Avatar
Fikret 2014-04-13 20:39:31

Tabiiki var Fikri kardeşim. ..ben gelenekci değilim bunu da bilmeniz de fayda var.

 

Birçok ayet gibi Hûd 114. ayetin anlaşılmasında da geleneğin büyük hataları vardır. Bizde meal ve tefsir yapanların çoğu, o geleneği tenkide yanaşmadıkları için hatalar kalıcı hale gelmektedir. Ayetin meali şöyledir:

“Gündüzün iki bölümünde ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl.  Çünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, aklını başına alacaklar için bir hatırlatmadır.” (Hud, 11/114)

Kur’ân’ın indiği sırada gündüz, güneşin doğuşu ile batışı arasındaki zaman dilimine denirdi. Âlimler, daha sonra yeni bir terim oluşturdu ve tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar olan kısma gündüz (nehâr-i şer’î) dediler. Bu anlayış tefsire intikal edince sistem çöktü ve namaz vakitleri ile ilgili ayetler anlaşılamaz oldu. Hâlbuki Kur’ân, Arap toplumunun diliyle inmiştir. İlgili ayet şöyledir:

“Biz, her elçiyi kendi toplumunun dili ile gönderdik ki, onlara açıkça anlatsın…” (İbrahim, 14/4)

O kavmin diline göre gündüz (nehâr), güneşin doğması ile batması arasındaki vakittir. Taraf (طرف), “bir şeyin bölümlerinden biri” anlamına gelir. “Gündüzün iki tarafı”, iki bölümü demektir. Dolayısıyla bu ayet, gündüzün iki bölümünde namaz kılmayı emretmektedir. İsra 17/78’de gündüzün birinci tarafının güneşin tepe noktasından batıya kaymasıyla yani meridyen geçişi ile başlayan öğle namazının vaktidir. Kaf 50/39’da ikinci tarafının güneşin batmasından önceki vakit olduğu açıklanmıştır. Böylece gündüzün iki bölümünde kılınması emredilen namazların öğle ve ikindi namazları olduğu ortaya çıkar.

Ayetin metninde, “yakınlık” anlamında olan zülfe (زلفة)’nin çoğulu zülef (زلف) kelimesi vardır. Arapçada çoğul, en az üç şeyi gösterir. Ayetteki “زُلَفًا مِّنَ اللَّيْل = gecenin zülfeleri”, gecenin gündüze yakın en az üç zamanıdır. Bunlar: gündüzden işaret taşıyan akşam, yatsı ve sabah namazlarının vakitleridir.

Şimdi ayete Süleyman ATEŞ’in verdiği meale bakalım:

“Gündüzün iki tarafında (sabah, akşam) ve geceye yakın saatlerde namaz kıl…”

Hoca, “gündüz” sözüyle güneşin doğuşundan batışına kadar süren zamanı kast ediyorsa bunun dışında olan sabah ve akşam namazları, gündüzün birer bölümü olamaz.

Eğer “gündüz, tanyerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar olan vakittir” diyorsa sabah namazı gündüzün bir tarafı olur; ama akşam namazı dışarıda kalır. Her iki durumda da gündüzün iki tarafı, sabah ve akşam namazı vakitleri olmaz.

Mealde yer alan “geceye yakın saatler” ifadesi, ancak “gündüzün geceye yakın saatleri” olarak anlaşılır. Çünkü Bakara 187’ye göre gece, güneşin batmasıyla başlar. “Yakın saatler” diye tercüme edilen zülef (زلف)kelimesi, zülfe (زلفة)’nin çoğuludur ve en az üç vakti ifade eder. Tesniye (bir şeyden iki tane demek) olanطَرَفَي kelimesine “iki vakit” anlamı verip de Cemi (bir şeyden üç tane ve daha fazlası demek) olan zülef(زلف)’e “üç vakit” anlamı vermemenin izah edilir bir yanı yoktur! Sayın ATEŞ, “geceye yakın saatler” ifadesi ile hangi üç namazın kast edildiğini açıklamalıdır.

Ayette ifade edilen yakınlık, geceye değil gündüze olan yakınlıktır. Akşam namazı, güneşin batmasından batı ufkundaki kızıllığın kaybolmasına kadar kılınır. Bundan sonra batı ufkundaki beyazlığın kaybolup havanın tam kararmasına kadar devam eden yatsı namazı vakti girer. Hava tam kararınca gecenin gündüze yakın bu iki bölümü bitmiş olur.

Doğu ufkunda tan yerinin ağarmasıyla birlikte gündüzün yaklaştığı ortaya çıkar. Bu da gecenin gündüze yakın üçüncü vaktidir. Böylece iki vakit gündüz, üç vakit de gece olmak üzere günde beş vakit namaz, bu ayetle kesin olarak ortaya çıkar.

Avatar
ilhan 2019-02-15 02:20:32

5 vakit namaz Zerdüştlükten İslam'a geçen zengin kişiler yoluyla yerleştirilmiştir Müslümanlar arasında. Bu konuyla ilgili bir araştırma okumuştum. Kaldı ki meşhur Miraç hadisinin uydurulması gereği de 5 vaktin Kur'an'da bulunamayışı dolayısıyla duyulmuştur. Tarihselci Mustafa ÖZTÜRK bile "Yalnız Kur'an'a bakarsak 2 vakit namaz çıkar." diyor. Uyanalım artık! Selam!