YOLSUZLUK YOLSUZLUKTUR...

27 Kasım'da davası görülmeye başlanacak olan Reza Zarrab konusuna çarpıcı bir bakış açısı...

19 Kasım 2017 Pazar 10:45

Sözcü'den Zeynep Gürcanlı, 27 Kasım'da davası görülmeye başlanacak olan Reza Zarrab konusunu çarpıcı bir bakış açısıyla ele aldı.


" Sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada;
Yolsuzluk, yolsuzluktur; “milli dava” değildir.
Eğer bir ülkenin kendi hukuk sistemi, ucu ülke dışına da taşan yolsuzlukları temizlemezse, bunları uluslararası hukuk temizler.
Mesela İspanya; İspanya mahkemeleri, kendi Kraliyet Ailesini yolsuzluktan yargıladı. İspanya Kralı Felipe'nin ablası Prenses Cristina ve eşi Inaki Urdangarin yargılandı ve ceza aldı. Cristina para cezasına, kocası hapis cezasına çarptırıldı. 

Cristina'nın Prenseslik Ünvanı alındı.
Mesela İsrail; Halen ülkede Başbakan olan Benjamin Netenyahu'nun eşi Sera Netanyahu yolsuzlukla suçlanıyor. İsrail Adalet Bakanlığı, Sera Netanyahu hakkında, devlet imkanlarını 
kendi kişisel yemek ve hizmet harcamaları için kullandığı için “iddianame hazırlandığını” daha iki gün önce duyurdu.
Mesela ABD; Halen Başkan olan Donald Trump'ın kendi adını taşıyan oğlu Donald Trump Jr, seçim yolsuzluğu iddiasıyla ABD Senatosu'nda geçen hafta ifade verdi.
Bu ülkelerin hiçbirinde, kimse de ortaya dökülüp, ülkeyi yönetenlerin karıştığı yolsuzluk davalarını “milli mesele” haline getirmeye çalışmadı.
AKP'li Zafer Çağlayan'ın ve AKP'nin atadığı kamu bankası müdürünün ABD'de Reza Zarrab davasına eklenmesine AKP'den gelen tepkiler ise malum; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, içinde Çağlayan'a verilen milyonluk Philippe Patek saatlerin bile geçtiği davayı, “Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik bir adım” olarak nitelendirdi.
Tekrar söylemekte yarar var;
Yolsuzluk, yolsuzluktur; Rüşvet, adi suçtur.
Sizin yargılayamadığınızı, başkası elbette yargılar.
Biz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, “neden benim ülkemin yargısı bu iddiaları soruşturmadı da, ABD'ye kaldı” diye, boynu bükük, kendi kendimize söylenir dururuz…

Çağlayan iddianamesindeki kritik detay; Amerikalılar iki kez uyarmış Zarrab ABD'de neyle suçlanıyor? İran'a yönelik ABD yaptırımlarını delmek ve ABD finans sistemini dolandırmakla.
Peki, İran'a yönelik ABD yaptırımları Türkiye'yi bağlar mı?
Öncelikle, İran'a yaptırımlar konusunda BM Güvenlik Konseyi'nin 9 Haziran 2010 tarih ve 1929 sayılı yaptırım kararı var. Bu kararın bir bölümünde, İran'ın uluslararası bankacılık sistemi aracılığı ile nükleer faaliyetlerini finanse etmesini önleyecek yaptırımlar yer alıyor.
ABD ise, BM'nin de kabul ettiği İran'a yaptırımları, çıkardığı kanunlarla daha detaylandırmış ve genişletmiş durumda.
BM Güvenlik Konseyi kararları Türkiye'yi doğrudan bağlar.
ABD'nin kendi ülkesinde yasa haline getirdikleri ise Türkiye'yi doğrudan bağlamaz. Ancak ABD'nin dünya finans sektörü üzerindeki ağırlığı düşünüldüğünde, yabancı yatırım isteyen ülkeler, Amerikalıların tek taraflı yaptırımlarına gönüllü olarak uyarlar.
Aksi halde, yaptırımları delen ülkelere/şirketlere, bizzat ABD tarafından yaptırım uygulanır.
Türkiye de zamanında bunu yaptı;
AKP hükümeti, yabancı yatırım gelsin, Türk ekonomisi Amerikan yaptırımı altında kalmasın diye, İran'a yönelik ABD yaptırımlarına “gönüllü” olarak uydu.
Zaten Zarrab ve şürekâsı da -İran'da idama çarptırılan Zencani ve yakınlarda aynı suçtan Küba'da yakalanan, Moskava üzerinden İran'a iade edilen Ali Reza Monfared'i kastediyorum- bu yüzden ortaya çıktı.
Zarrab ve şürekasının görevi, deyim yerindeyse, “ABD'ye çaktırmadan” yaptırımları demekti.
İşte zaten bu yüzden, Halkbank'ın da dahil edildiği İran'la altın üzerinden ticaret “cin fikri” ortaya çıktı; Ticaret ABD'nin doğrudan izlediği dolar ya da AB'nin kontrolündeki Euro ile yapılmayacak, böylece varlık transferleri Washington'un gözünden kaçırılacaktı.
Ancak şeytan ayrıntıda gizlidir;
Bakın AKP'li Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan ve ayakkabı kutularındaki dolar/Eurolarla anılan Halkbank müdürünün hakkındaki iddianamede ne var;Türkiye'deki cin fikirliler, “ABD'ye çaktırmadan” yaptırım deldiklerini düşünürken, Amerikalılar durumu anlamış.
Ve iki kez Halkbank'ı bu konuda uyarmış.
Çağlayan iddianamesinde bu uyarılar tarihleriyle yer alıyor;
-12 Şubat 2013'te ABD Hazine Bakanlığı yetkilileri, şimdi ABD'de tutuklu bulunan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'yla görüşüp, “İran yaptırımları Türkiye üzerinden delmeye çalışıyor” uyarısı yapmışlar.

– 10 Ekim 2014'te ABD Hazine Bakanlığı yetkilileri, Atilla'ya bir görüşme daha yapmışlar. Bu kez daha fazla ayrıntı verip, yaptırımların Zarrab üzerinden delindiğinin farkında olduklarını ima etmişler. Zarrab'ın Halkbank ile olan ilişkilerini sormuşlar. Ve Atilla yanıt olarak, “Halkbank Zarrab'la ABD yaptırımlarını delecek herhangi bir işleme girmiyor” demiş.
Keşke Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP'liler, “ABD yaptırımı Türkiye'yi bağlamaz” mesajları vermeden önce iddianameyi bir okusalardı.
Zarrab'ın, kendi deyimiyle “Türkiye'nin cari açığının yüzde 15'ini tek başına kapattığı” dönemde, ne AKP, ne de Halkbank yetkilileri, “ABD yaptırımları bizi bağlamaz” demiyorlarmış.
Keşke iddianame çıktıktan sonra yapılan “ABD yaptırımından bize ne” efelikleri, o dönemde yapılsaydı. O zaman daha inandırıcı olabilirdi…"

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 19.11.2017 15:04
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol