Sevgili okurlarım, Türk futbolunda yaşanan rezaletleri hep birlikte, hayretle ve
ibretle izliyoruz.
Yabancı hoca ve oyunculara teslim edilen takımlar…
Futbol piyasasında dönen akıl almaz paralar…
Ödenen korkunç maaşlar ve tazminatlar…
Gol yiyince üzülmek bir yana, sırıtan şımarık futbolcular…
Çoğu magazin dünyasında, karı kız peşinde…
Gece hayatı, gece kulüpleri ve diskolar onlarla şenleniyor…
Fatih Terim'le kampta prim kavgasına girişen oyuncular…
Ve AKP siyasetine alet edilen Türk futbolu…
* * *
Bir bölümü önceki gece sahada yine keyif yaptılar ve İzlanda'dan üç yediler.
Bazıları yine sırıtıyordu.
Dün bu yazıyı yazana kadar kaç kişiyle bu konuları konuşmak durumunda kaldım.
Bazılarını hiç tanımıyordum, sokakta çevirdiler.
Hepsi aynı şeyi söylüyordu:
“Bunlara böylesi layık. Helal olsun İzlanda'ya… Dünya kupasından iyi ki
elendik.”
“Şimdi yine getirsinler Fatih Terim'i göreve, bastırsınlar paracıkları, ayda
yine bir trilyon maaşa bağlasınlar.”
* * *
Adına Futbol Federasyonu denilen ve Türk futbolundan sorumlu olan kuruluşun
başında keskin bir AKP militanı olan Yıldırım
Demirören var.
Yakın geçmişe kadar Beşiktaş kulübünün başkanı idi.
Beşiktaş'ı borç batağına sürükleyip batırdı…
Ve iktidar, onu Federasyon Başkanı yaptı ki, inanılır gibi değildir.
Bunlar ailece, iktidar partisine göbekten bağlı.
Babası Erdoğan Demirören'in iki gazetesi var.
Milliyet ve Vatan.
Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla bu iki gazeteyi satın almak zorunda kaldı.
İki gazete de büyük zarar ediyor ama Demirören ailesi dünya liderimizin hatırına
bu büyük zararı sineye çekiyor.
Karşılığında Türk futbolu bu aileye emanet!
* * *
Futbolda büyük paralar her zaman döner ama böylesi hiç görülmemişti. Başta Fatih
Terim olmak üzere milli takım hocalarının ve futbolcularının dini imanı para.
Ama bir tek başarı yok!
Bazen gidip Kosova gibi dandik takımları yendiklerinde medyamız bunlara “Helal
olsun size, yine zafer kazandık” gibi gaz veriyor, bunlar primleri cebe atıyor,
sonra gelsin şımarıklıklar, gece yaşamları ve zamparalıklar…
Ekranlardaki spor spikerleri ve sunucular derseniz onlar da farklı değil. İşten
kovulmamak için onlar da yandaşlık yapıyor.
* * *
Tribünleri dolduran on binlerce seyirci iyi niyetli. Bütün güçleriyle milli
takıma destek veriyor.
Ancak hepsi bir konuyu kaçırıyor:
Kazandığımız takdirde elde edilecek başarılar iktidar partisinin ve dünya
liderimizin hesabına yazılacak.
Örneğin şimdi Rusya'ya gitme hakkını kazanmış olsaydık ne acayip tantanalar
yapılacaktı.
Futbolcular Recep Tayyip Bey ve Binali Bey tarafından törenlerle kabul edilecek,
beyefendiler onlara övgüler düzecek, hükümet olarak onlara nasıl destek
verdiklerini kameralar önünde anlatma fırsatını bulacaklardı.
Bu sefer tren ne yazık ki kaçtı.
Zaten her zaman kaçıyor.
Kısmet olursa bir dahaki sefere inşallah!
* * *
Ulusal bir olayın paraya ve siyaset sömürüsüne bu kadar açık tutulması ayıptır.
Tribünleri dolduran seyircilerin, teslim bayrağını çoktan çekmiş olan spor
medyasının, ama özellikle de Türk kamuoyunun artık bu maskaralığa dur demesi
gerek.
Milli maçta golleri yedikten sonra, oyundan alınınca sırıtan tipleri artık
futbol piyasasından silsinler.
Tüccarlık yapan milli takım hocalarını devreden çıkarsınlar.
Ama en önemlisi, iktidar siyasetinin Türk futbolundaki bir numaralı temsilcisi
olan federasyon başkanına bir çözüm bulsunlar!
Türk milletiyle alay etmeye, kitleleri daha fazla sömürmeye hakları olmadığını
bilsinler. Bilmiyorlarsa, birileri onlara
öğretsin.
Aksi takdirde “İyi ki yenildik” diyen ve yenilgiye sevinen milyonlarca insanımız
haklı çıkacaktır.
Üç güzel kitap
Bugün sizlere piyasaya yeni çıkan üç güzel kitabı çok kısaca tanıtmak istiyorum.
Konularına bakın, fırsat bulunca alıp okuyun. Beğeneceksiniz.
– Gazeteci arkadaşımız Şükrü Küçükşahin, geçtiğimiz aylarda Kılıçdaroğlu
tarafından gerçekleştirilen adalet yürüyüşünü ilk gününden son gününe kadar onun
yanında izledi ve tanık olduğu ilginç olayları yorumlarıyla birlikte kitap
yaptı:
“Adalet İçin Yürümek.” (İmge Kitabevi.)
* * *
– PKK terörü gazisi Koray Gürbüz, bu olaylarda organlarını yitiren, sakat kalan
asker gazilerimizi konuşturdu, duygularını bizlerle paylaştı, onların şimdi
yaşamakta olduğu sorunlarını ve özellikle de mayın olayını gündeme taşıdı:
“Unut-mayın. Gazilerin Gerçeği.” (Kırmızı Kedi Yayınları.)
* * *
– Emekli büyükelçi Uluç Özülker ülkemizi en önemli görevlerde temsil etmişti.
Çok yalın bir dille yazdığı kitabında deneyimlerini konuşturuyor, dünya
siyasetini, bundan sonra neler olacağını, Türkiye olarak neler yaşayacağımızı
anlatıyor:
“Küresel Düzende Oyun Devam Ediyor.” (Destek Yayınları.)
İşte benden size üç güzel kitap.
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol