Durizm

26 Haziran 2020 Cuma 10:35
Durizm


Beş yıldızlı bir otel, her sezon ortalama, 60 ton kırmızı et tüketiyor.

40 ton beyaz et tüketiyor.

35 ton deniz ürünü tüketiyor.

13 ton şarküteri tüketiyor.

600 ton sebze meyve alıyor.

Her otel, 600 ton.

50 ton karpuz yeniyor mesela.

22 ton kavun.

130 ton portakal.

35 ton patates alıyor.

18 ton limon sıkıyor.

350 bin adet yumurta alıyor.

Her otel, 350 bin adet.

50 ton sıvı yağ tüketiyor.

20 ton süt tüketiyor.

60 ton süt ürünleri tüketiyor.

35 ton kuru gıda kullanıyor.

13 ton konserve kullanıyor.

110 ton pasta, kek, kurabiye, tatlı türevi tüketiyor.

120 ton un tüketiyor.

14 ton makarna tüketiyor.

4 ton tuz tüketiyor.

100 bin litre meşrubat içiliyor.

35 bin litre meyve suyu.

450 bin litre şişe suyu.

285 bin litre bira.

75 bin litre rakı.

75 bin litre votka.

100 bin litre şarap.

60 bin litre viski içiliyor.

15 ton çerez.

10 ton dondurma yeniyor.

250 ton çay…

55 ton kahve içiliyor.

Beş yıldızlı bir otel, her sezon, 100 bin adet kürdan kullanıyor.

300 bin adet kağıt peçete kullanıyor.

100 bin adet tuvalet kağıdı kullanıyor.

25 bin adet şampuan kullanıyor.

Beş yıldızlı bir otel, her sezon, en az beş bin adet ampul yeniliyor.

4 ton deterjan tüketiyor.

Türkiye'deki beş yıldızlı oteller bu tür ihtiyaçları için 60 farklı sektöre 
toplam iki milyar dolar ödüyor.

Türkiye'de turizm sektöründe iki milyon kişi çalışıyor.

Turizm durursa, sadece turistik tesisleri vurmaz, Türkiye'yi vurur.

“Etmeyin eylemeyin, kesintisiz sokağa çıkma yasağı uygulayın, bir ay kesintisiz 
kapatın, hayatı durdurun, küresel salgın sırasında ekonomiyi kurtarmanın tek 
yolu ekonomiyi erkenden açmak değil, olabildiğince uzun kapalı tutmaktır, çünkü 
bugün zaten kaybedildi, bari yarını kurtaralım, ne kadar uzun süre kapalı 
tutarsak, ekonomiyi o kadar az hasarla kurtarırız, erkenden açmaya kalkarsak, 
tam tersine çoook uzun süre geç açılmasına sebep oluruz, bakın önümüz yaz 
mevsimi, kesintisiz sokağa çıkma yasağı uygulayan Yunanistan kendini kurtarır, 
bizim turistimizi bile kapar, salgını sıfırlayamazsak, bize ambargo uygularlar, 
lütfen şeffaf olun, gerçek vaka sayısını gizlemeyin, hangi şehirlerde olduğunu 
açıklayın, Türkiye'nin güvenilir olmasını sağlayın, inanılır olmasını sağlayın, 
kimsenin aklında soru işareti bırakmayın, kendi vatandaşınızın gözünü boyamaktan 
vazgeçin, gerçek bilgilerle yurtdışını, Avrupa'yı ikna etmeye çalışın, yoksa 
herkesin sınırları açılır, biz kapalı kalırız” diye yalvarırken… Bunu 
kastediyorduk.

Biz bunları söylerken küfür eden ilerizekalı arkadaşlar mı ödeyecek şimdi turizm 
sektörümüzün zararını?

Teee mart ayında mesela…

“Güvenli ülke olamayız, bari güvenli şehir yaratalım, Antalya'nın sadece 
dünyayla değil, Türkiye'yle temasını da keselim, Antalya'da nisan ve mayıs 
aylarında kesintisiz sokağa çıkma yasağı uygulayalım, haziran ayı itibariyle 
artık vaka görülmeyen şehir haline getirelim, kurtarılmış şehir haline 
getirelim, Avrupa'nın en güvenli tek şehri diye reklama çıkalım, 1 temmuz 
itibariyle Avrupalı turisti Antalya havalimanına getirelim, Antalya dışına 
çıkmadan tatilini yapsın, tekrar Antalya havalimanından ülkesine dönsün, 
Avrupa'dan Türkiye'ye yönelik seyahat yasağı kalkmasa bile, Antalya'ya özel 
seyahat serbestisi talep edelim, bu yöntemle hiç olmazsa temmuz ve ağustos ayını 
bir nebze olsun kurtarırız” diye öneride bulunurken… Önümüzde üç ay vardı.

Şimdi vaktimiz kaldı mı?

Sahil beldelerimiz haklı olarak telaşlandı, özellikle İstanbullulara yönelik 
çağrılar yapıldı, “sakın İstanbul'dan kaçıp buralara gelmeyin, buralardaki 
hastane imkanlarımız yetersiz, doktor yetersiz” denildi.

Bu çağrılar, sayın medyamız tarafından bangır bangır haber yapıldı.

Bu tür haberler ilgi çekiyor diye, abartıldıkça abartıldı.

Maalesef…

Tanıtım (!) faciasıydı.

Turizmde Türkiye'yi rakip gören Yunanistan, Hırvatistan, İspanya gibi ülkelerin, 
“sakın gelmeyin, hastane yetersiz, doktor yetersiz” laflarını, Türkiye'nin 
aleyhinde kullanacağı hiç düşünülmedi.

“Üçüncü yaş turizmi” diye bir kavram var.

65 yaş üstündeki turistleri hedefliyor.

Çok kıymetliler, çünkü çok para bırakıyorlar.

Türkiye'ye üç milyondan fazla üçüncü yaş turisti geliyor.

Peki, bütün dünyada, 65 yaş üstündekilere “sokağa çıkarsanız ölürsünüz” diyerek, 
sokağa çıkma yasağı uygulayan tek ülke hangisi?

Bravo!

Terörle elbette kesintisiz mücadele etmeliyiz.

Hiç şüphe yok.

Ama, turizm zaten komaya girmişken, yaptığımız sınır ötesi harekatı bütün 
televizyonlardan bütün dünyaya göstermek zorunda mıydık?

Avrupalılar televizyonu açıyor, Türkiye'den haber olarak sadece savaş uçağı, 
savaş gemisi ve tank görüntüleri izliyor.

Salgın olmasa bile… Aynı anda Libya'da Suriye'de Irak'ta ve Akdeniz'de askeri 
harekat yürütmekle övünen ülkeye, kafa dinlemeye turist gelir mi kardeşim?

Ve, Ayasofya…

İki turist gelsin diye takla attığımız tam şu dönemde cami yapın.

Dört dörtlük durizm olsun!

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 26.06.2020 10:39
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol