DAĞLICA BASKINI İLE İLGİLİ FLAŞ AÇIKLAMA!

İlker Başbuğ'dan Dağlıca baskını ile ilgili flaş açıklama: Dağlıca Baskını ben farklı bir yere koyuyorum. Bu baskın ile kamuoyunun terörle mücadeledeki kararlılığına darbe vuruldu.

25 Temmuz 2014 Cuma 10:34
DAĞLICA BASKINI İLE İLGİLİ FLAŞ AÇIKLAMA!

 Yıllar yıllar önce Sayın İlker Başbuğ Tümgeneral, ben de bir Üsteğmendim. Bir dağın başında küçük bir ağacın dallarının altında yaklaşık bir saate yakın sohbet etme fırsatını bulmuştum kendisiyle. O dönemde de dinlemeyi seven demokrat bir askerdi. O gün kendisine TSK personelinin gelecekteki durumunu anlatmıştım. Bugüne benzemeyen, ama o döneme ait yapılan hataların nasıl giderileceğini kendisine sormuştum. Silah arkadaşlığının, cesaretli ve lider personelin nasıl teşvik edileceğini, gittikçe azalmaya başlayan vefa duygusunun nasıl kuvvetleneceğini sormuştum. O dönemde TSK’da yapılmaya çalışılanları ve ileride nelerin olabileceğini bana üşenmeden anlatmıştı. Ben de aradan geçen onca zamandan sonra mütevazı evinde misafir olduğumda kendisine bu konuşmayı hatırlattım ve “gerçekten silah arkadaşlığı bağlarımızı kuvvetlendirebilecek şeyleri yapabildiniz mi?” diye sordum. Ayrıca sohbet sırasında konuştuğumuz birbirinden bağımsız bölümleri de aklıma, ruhuma yerleştiği, bende kaldığı haliyle kaleme almak istedim. Biraz serbest uçuş gibi…

- Çok şey yapmak istedim ama o fırsatı bulamadım. Ancak birkaç şeyi başarabildim.
- Sistem de saha tecrübesi olan, gerekli en üst düzey askeri eğitimi almış, cesur, lider personelin yukarılara tırmanması için gerekli düzenleme yapılamadı değil mi?
- Ben bir kısmı için uğraştım örneğin terörle mücadele de başarılı olanlara, komando ihtisas kursu görenlere ek ilave haklar verildi.

- Dağlıca baskını hakkında ne düşünüyorsunuz? 
- Dağlıca baskınını ben farklı bir yere koyuyorum. Bu baskın ile kamuoyunun terörle mücadeledeki kararlılığına darbe vuruldu. Bu bir anlamda daha sonra yapılacak olan tutuklamalarla ilgili olarak psikolojik alt yapının oluşturulmasına yardımcı oldu. 

- Orada sizce TSK’nın bir hatası yok muydu?
- Açıkçası, orada bir emir-komuta hatası yapıldığını söylemekte bir sakınca görmüyorum. Defalarca “birbirinden farklı birlikleri bir araya getirerek planlama yapmayın” denmesine rağmen bu hatayı yapmışlar. Terörle mücadelede tabur komutanları çok önemlidir. Tabur komutanlarından uygun olmayanların hiç beklenmeden görevden alınması için emirler yayınladım. Bu benim için en önemli şeydi.

- Peki,  bunca olay gördünüz askerleri yani bizleri nasıl tanımlarsınız?
- Olayları yaşadıkça gördüğüm en önemli tespitlerden biri şu, dışarıda nelerin döndüğü konusunda çok fazla bilgiye sahip olmamışız. Bize her söylenenin çok iyi niyetli söylendiğini düşünmüş, arkasında başka bir oyun olabileceğini düşünmemişiz. Başımıza gelen birçok şeyin altında bu sebebin olduğunu düşünüyorum.

- Kazım Karabekir’in kızı, Balyoz Davası ve diğer davalarla ilgili ilginç bir açıklama yaptı. ”TSK bu davalar sırasında Fenerbahçe Kulübü’nün Başkanına sahip çıktığı kadar silah arkadaşlarına çıkamadı” dedi. Ben uzun bir süre bu sözü sizin söylediğinizi zannediyordum. Yanınıza gelmeden önce araştırınca öğrendim. Siz bu görüşe katılır mısınız?
- Bu sorudan önce bir hatırlatma yapayım. Ben bile bazı sözleri söylemediğimi içerde zaman bulup ta araştırdığımda bulabildim. Genelkurmay Karargahı’nda, Poyrazköy’de toprak altından çıkartılan silah ve mühimmat ile ilgili olarak bir basın bilgilendirme toplantısı yapmıştım. Bu toplantıdan sonra “bu borudur boru” diye gazete manşetleri atılmıştı. Bu konuşmada böyle bir ifade kullandığımı ben bile düşündüm. Sonra araştırınca söylemediğimin farkına vardım. Sizin yanılmanız da normal. Şimdi gelelim sizin sorunuza… Zaman zaman bende bu duyguya kapılmadığımı söylemezsem yalan olur. Ama bu duyguya kendim için kapılmadım, bizler belli yaşlara gelmiş insanlarız. Gençlere mutlaka daha çok sahip çıkılmalıydı.
 
- Peki, son dönem de iade-i itibar meselesi sıkça gündeme getiriliyor, bunun olabileceğini düşünüyor musunuz?
- Emekli olan personelin göreve iade edilmesi ile ilgili olarak şu aşamada yapılacak bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. Ama genç personelin durumunun düzeltilmesi için herkes elinden geleni yapmalıdır.
 
- Sizinde bildiğiniz üzere kıdem olayları yüzünden birçok kurmay subayın geriye dönüşlerinde önleri zaten kapanmış durumda. Bunun aşılması mümkün mü? 
- Şu andaki uygulamalara göre zor gibi gözüküyor ama muhakkak bir şeyler yapılmalıdır. Eğer yapılmazsa işte o zaman bu komployu planlayanlar kazanmış olacaklardır.
 
-Hiç konuşmalarınızdan veya yaptıklarınızdan pişman oldunuz mu? Başınıza gelenlerin bunlarla ilgili olduğunuzu düşünüyor musunuz? Aileniz size “keşke yapmasaydınız” diye telkinde bulundu mu? (Ben bu soruya yanıt beklerken Sayın Sevil Başbuğ da bizimle birlikte balkonda oturuyor ve bizi dinliyordu)
- Olması gerekenler oldu. Bizler yaşanan bu süreçlerde sessiz kalamazdık. (Bunu söylerken eşine doğru da bakmayı ihmal etmedi. Sonuçta kendisi içeride iken geride kalanların büyük acılar çektiğinin farkındaydı) Bazen iyi şeyleri ailenizle beraber yaşarsınız bazen de bu tür olayları. Aile olmak bunu gerektirir.
Bu sohbet süresince benim kendisine soru sorduğum kadar, o da yaklaşık bir saate yakın benimle röportaj yaptı diyebilirim. Ortadoğu ile ilgili olan gelişmeleri, Suriye, Irak ve İŞİD benzeri örgütleri tek tek sordu. Çözüm süreci ve terör olaylarının nereye doğru evirileceğini benim ağzımdan dinlemek istediğini belirtti. Dünya gündemi ile ilgili her şeye çok açık ve onları takip etmekten de oldukça mutlu oluyor. Sizinle eski Genelkurmay Başkanı gibi değil de balığa çıkmış iki arkadaş gibi sohbet ediyor. Bir de uyarı: Yanına gittiğinizde kitaplarının tamamını okumadan asla gitmeyin, sınıfta kalabilirsiniz. Ben ikmale kaldım telafi sınavına gireceğim.

-Cezaevi ile ilgili pek soru sormak istemedim ama sürecin size ne gibi bir faydası oldu? 
-(Güldü) Kitap yazmamız ve olayları yaşamamız gerekiyormuş.
Son söz: 26.Genelkurmay Başkanı’na asrın yüzkarası olacak bir suçlama ile “terör örgütü yöneticisi” ve “darbeci” dediler.
O komutanın emri altında 700 bin kişilik orduya komuta ederken, o komutanı başı ve sonu belli olmayan sanal bir terör örgütüne yönetici yapmaya kalkıştılar. Millet isyan etti, dünya isyan etti.
O komutanın Hükümete yönelik bir kelime bile sözlü veya yazılı bir tehdit içeren beyanı ortada yokken ve olmayan internet siteleri üzerinden olmayan internet haberleri ile kara propaganda yaptırdığını ileri sürerek ve belki de son dönemlerin en “demokratik” komutanına “darbeci” demeye kalkıştılar.
Sayın Başbuğ ile sohbetimiz bu kadar değil elbette. Bir de en az bu kadar, yazılmamak kaydıyla ettiğimiz sohbet ve fikir alışverişi var ki, ben onları bundan sonra sizlerle paylaşacağım haber ve yazıların altyapısı olarak kullanmak isterim. Bana ayırdıkları vakit için de Sayın Başbuğ ve eşine en derin teşekkürlerimi sunuyorum. Benim için hazine değerinde bir buluşma oldu. Kusur ya da sürç-i lisan ettikse af ola. 


DAĞLICA BASKINI
21 Ekim 2007 tarihinde saat 00.20'de PKK'nın Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca Köyü'nde konuşlu Türk Silahlı Kuvvetleri Komando Taburu'na karşı ağır silahlarla gerçekleştirdiği saldırıdır. Kuzey Irak'tan sınırı geçen PKK militanları Yeşiltaş Komando Taburu ve Dağlıca Komando Taburu arasındaki Avaşin Çayı'nın üzerinden geçen Şehri Köprüsü'nü havaya uçurarak iki tabur arasındaki ulaşımı engelledi. Daha sonra da Dağlıca Komando Taburu'na uzun namlulu silahlar ve roketatarlarla saldırdı. Saldırı sonucunda 12 asker şehit oldu. 16 asker yaralandı, 8 asker de terör örgütü tarafından kaçırıldı. Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasına göre çatışmanın ardından yapılan takip operasyonlarında 34 PKK militanını etkisiz hale getirildi. Kaçırılan 8 asker ise Kuzey Irak'a giden DTP milletvekilleri Aysel Tuğluk, Osman Özçelik ve Fatma Kurtulan'a 4 Kasım günü teslim edildi. G.PORT

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 25.07.2014 10:38
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol