'DARBEYİ ÖNLEYEBİLİRLERDİ!..'

Hürriyet Gazetesi Yazarı Mehmet Y. Yılmaz ile Sözcü Gazetesi Yazarı Saygı Öztürk, önceki günkü duruşmada tanık sıfatıyla ifade veren Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın açıklamalarını örnek göstererek, 15 Temmuz darbe girişiminin önlenebileceğini öne sürdüler.

23 Mart 2017 Perşembe 01:14

İşte yazarların konuya ilişkin görüşleri:

MEHMET Y. YILMAZ:

" ASTSUBAY Ömer Halisdemir’in şehit edilmesiyle ilgili davada tanık Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı, Silahlı Kuvvetler’de kriz durumlarındaki ilk tedbirin “Personel kışlayı terk etmesin” emri verilmesi olduğunu söyledi.
“TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda haber alınır alınmaz ilk tedbir olarak ‘Personel kışlayı terk etmesin’ emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında, mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı, darbe girişimi baştan açığa çıkardı” dedi.

Hatırlıyor musunuz, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ümit Dündar da, TBMM komisyonunda verdiği ifadesinde “darbe ihbarı alınsaydı, Genelkurmay Başkanı’nın başka emirler de vererek girişimi en başından engelleyebileceğini” söylemişti.

Demek ki Binbaşı H.A.’nın, MİT’e gelerek darbe girişimini ihbar ettiği saatten, darbe girişiminin başladığı saate kadar olan sürede, “yeterli” değerlendirme yapılmış olsaydı, bu kadar insanımız darbeciler tarafından şehit edilemeyecekti. Yaralanıp sakat kalanlar bugün sapasağlam yaşamlarını sürdürüyor olacaktı. Binbaşı H.A., MİT’teki ilk sorgusunda MİT üsteşarı’na yönelik bir operasyon yapılacağını, üç helikopterle evinin basılıp müsteşarın kaçırılacağını anlatmıştı. Ama nedense Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı bunu bir “darbe girişimi” 
olarak değerlendirmediler. 

Üstelik bu değerlendirmeyi baş başa yaptıkları saatte Genelkurmay’da üst düzey terörle mücadele toplantısı yapılıyordu. Bu ihbarı o üst düzey komutanlarla değerlendirselerdi, ek emirlerin kararlarını almak mümkün olmaz mıydı? Bunu hâlâ öğrenemedik: MİT Müsteşarı’nın bir grup asker tarafından kaçırılacağı ihbarı alınınca, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı ne olacağını zannettiler? Kaçıracak askerlerin fidye isteyeceğini mi düşündüler? 

Bunun bir “askeri kalkışma olduğunu” nasıl değerlendiremediler ve daha o anda kara havacılığı basıp darbecileri harekete geçemeden yakalamadılar?

Genelkurmay Başkanı, hava sahasını kapatma emrini verirken neden “kışlada kalın emrini” vermedi?

O emir verilseydi Hava Kuvvetleri Komutanı, düğünde esir alınabilir miydi?

O kuvvetinin başında olsaydı, Akıncı üssünü darbeciler ele geçirip, uçaklarla milletin üzerine bomba yağdırabilirler miydi?

Bu emirler neden verilmedi?"

SAYGI ÖZTÜRK:

" Celalettin Lekesiz, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne atanmadan önce yine kritik bir ilimiz olan Hatay Valiliği'ni yürütüyordu. Demokratik değerleri özümsemiş bir aileden geliyordu. 15 Temmuz darbe girişiminin aslında en kritik emirlerini veren isimlerden birisidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, Başbakan Binali Yıldırım'a, İçişleri Bakanı Efkan Ala'ya ulaşılamadığı saatlerde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri komutanları, Jandarma Genel Komutanı da darbe girişiminde bulunanlar tarafından rehin alınmıştı. Dolayısıyla onlara da ulaşılamıyordu.

O EMİRLE HAREKETE GEÇİLDİ

Kendilerine “Yurt Sulh Konseyi” adını verenlerin sözde sıkıyönetim bildirileri TRT'de okunduğu saatlerde, tersine emir vermek öyle kolay bir şey değildi. Bir bürokratın, hiçbir siyasiye ulaşamadığı saatte en kritik emirleri vermesinin, ileride kendisi için nasıl sonuçlar doğurabileceğini de değerlendirmiş olması gerekir.
Devletin asayiş ve güvenliğinden sorumlu olan İçişleri Bakanı yok, yardımcısı yok. Darbe girişiminde bulunanlar uçakla, helikopterle, tankla çıkmışlar. Emniyet Özel Harekat Dairesi'nin Gölbaşı'nda bulunan binası bombalanıyor. Ankara Emniyet Müdürlüğü bombalanıyor, taranıyor. Bir taraftan şehitler veriliyor, bir taraftan polis nasıl hareket edeceğini, nerede olacağını bilemiyor.
Gözler Genelkurmay karargahındaydı. Silah sesleri geliyor, içeride ne olduğu bilinmiyordu. İşte o en kritik saatlerde, kimseye ulaşamayan Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz, saat tam 22.15'de 81 il emniyet müdürüne şu emri verdi:-Polisimiz, darbecilere asla teslim olmayacak, teslim edilmeyecek.

-Askerin binalarımıza girmesine kesinlikle izin verilmeyecek.
-Emniyetin silah depoları derhal açılacak. Uzun namlulu silahlar personele 
dağıtılacak.
-Askeri garnizonların etrafı polis tarafından kuşatılacak.
-Darbecilerin dışarıya çıkmasına izin verilmeyecek.
Verilen bu yazılı emir, saat 22.30'da da Emniyet teşkilatının bütün birimlerine 
telsizle duyuruldu. Emir tebliğ edilmişti.

ÖZEL HAREKAT ANKARA'YA ÇEKİLDİ

Bakmayın, kendisini o gecenin kahramanı gibi anlatanlara. Çünkü çoğu saklanmıştı. Yerleri bilinmesin diye telefonlarının şarj cihazını bile çıkarmışlardı. İşte, onların saklandığı, gizlendiği sıralarda Ankara düşmek üzereydi. Bir taraftan şehitler veriliyor, bir taraftan da polis harekete geçiriliyordu.
Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz, Ankara'nın kurtarılması için yeni bir emir daha yayınladı:
“Doğu ve Güneydoğu illerinde bulunan bütün Özel Harekat polisleri en seri bir biçimde Ankara'ya ulaştırılacak.”
Ankara'nın düşmesi demek, Türkiye'nin darbecilerin eline geçmesi demektir. 
Ankara sağlam kalırsa, darbecilerin amaçlarına ulaşması başkentte önlenirse, diğer yerlerde meydana gelebilecek olayları önlemek zor olmayacaktı.
İşte, o gün tek başına Emniyet'e bu kritik emirleri veren Celalettin Lekesiz, “darbe hukuku”nun ne demek olduğunu da biliyordu. Eğer, darbe girişiminde bulunanlar başarılı olmuş olsaydı, Lekesiz şu anda Sincan Cezaevi'nde olacak ve o emirleri verdiği için yargılanacak ilk isimler arasında bulunacaktı.

BAKAN DEĞİŞİNCE ALINDI

Efkan Ala'nın İçişleri Bakanlığı'ndan alınmasından sonra, 15 Temmuz gecesinin en kritik emirlerini veren, olayların seyrinin değiştirilmesinde etkili olan Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz de görevden alındı. Yani dere geçilirken, at değiştirildi.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın kaçırılacağına ilişkin ihbar üzerine hava sahamız uçuşa yasak bölge ilan ediliyor. Hava sahası uçuşlara yasaklandığına göre önemli bir durum vardı. Böyle günlerde askere “yerinde kal” emri verilir. Ancak, askere o gün böyle bir emir de verilmedi. Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın, “Olağanüstü dönemde ‘personel kışlayı terk etmesin' emri verilir. 15 Temmuz gecesi bu basit kural uygulanmadı” demesi de son derece önemli bir mesajdır.
Darbe girişimiyle ilgili soru işaretleri giderilmiş değil. Aksakallı'nın bu sözleri de Silahlı Kuvvetler'de basit bir kuralın yerine getirilmediğini ortaya koyuyor. Hatta, bazı komutanları, bugün zor duruma düşürmese bile “Silahlı Kuvvetler'de basit bir kuralı” yerine getirmediği için o sözler komutanların her zaman karşısına çıkarılacaktır."

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol