Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’ndan duydum ilk kez.

Türk Tarih Kurumu’nun eski başkanı ve ülkemizin yetiştirdiği değerli bir ilim adamı olan Yusuf hocamızdan.

Türklüğün ele alındığı Karşıt Görüş adlı programda dillendirdi o sözcükleri.

İçim sızladı duyduğum ilk andan itibaren ve hala da sızlıyor sizlere bu satırları yazarken.

Şöyle dedi Yusuf hocam milli mücadeleye bizi mecbur kılan sebepleri anlatırken: “Osmanlı’nın son dönemlerinde ard arda misyoner okulları kuruluyordu.  İş öyle bir noktaya geldi ki sadece 4 devletin yani Amerika, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın ülkemizde kurdukları okul sayısı bin 200’e ulaştı. Bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı ise 80 bine yakındı. Buna karşın devletin okul sayısı 600 öğrenci sayısı ise 35 bini bulmuyordu.”

Düşünün tanrı aşkına.

Bir cihan imparatorluğu 600 okulda 35 bini bulmayan bir yeni nesli yetiştirmenin  çabasında iken emperyal dört devlet bin 200’ü aşkın okulda 80 bin çocuğa eğitim veriyordu bu canım topraklarda.

Herhalde vatan, millet sevdası aşılamıyordu bu çocuklara.

Sizleri yetiştirelim de şu Osmanlı’yı içine düştüğü durumdan kurtaralım da demiyordu kanımca.

Amaç bal gibi ortadaydı oysa.

Binlerce misyoner dağılacaktı yetiştikten sonra ülkemin dört bir tarafına.

Sonra kazıyacaklardı beyinlerine işlenen oyunları bir bir toplumun bağrına.

Ve ayrıştıracaklardı bizleri Türk, Kürt, Laz, Çerkez diyerek.

Aleviliği süreceklerdi sonra ortaya, Ermeni vatandaşlarımızı düşman kılacaklardı kapı komşularımıza.

Yıllar da sürse oynayacaklardı bu oyunu, parçalayıp yok edecek, kendilerine pay biçeceklerdi en sonunda.

O gün olmadı ama.

Çıktı bir cihan mert, vatanperver devlet okullu öğrenci, dur dedi bu misyoner tayfasına.

Geçit vermedi, böldürme vatanı  büyük önder.

Var etti Türk’ün şanını, bağımsızlığını kafalarına vura vura.

Çok sükür ilerliyoruz şimdi 100. Yılımıza.

Ama bilmeliyiz ki, yok olmadı bu misyoner tayfa.

Hala varlar hala aynı oyunu oynuyorlar.

Kimileri alnı şanlı gazetelerin köşelerini kapmış, kimileri ülke siyasetinde rol almış kimileri büyük patron edalarında servetine servet katmış.

Uyanık olmalıyız hepimiz.

Geçmişi unutmadan damarlarımızdaki asil kandan umutsuzluğa kapılmadan.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol