Geçen referandumda (12 Eylül 2010'da) eşimin devamlı ikazlarına rağmen; saf bir Anadolu çocuğu olarak, 28 Şubat mağdurlarının haklarının iade edileceği inancı ile EVET oyu verdim.
Yazılarımda ve beyanlarımda da Evet denmesini tavsiye ettim. Ancak gördüm ki çok büyük hata etmişim ve ülkeme kötülük yapmıştım. Zira, bu referandumdan sonra her şey rayından çıktı;
1- Terör azdı. Türkiye resmen savaş ortamına girdi, siyasi belirsizlik had safhaya ulaştı, ekonomi çöktü, tüm milli, dini, manevi değerler dejenere oldu. Tüm dünya ile kavgalı hale gelindi. Fikir, ifade, inanç ve teşebbüs hürriyetleri ile can ve mal güvenlikleri kayboldu. 15 Temmuz olayı da bahane edilerek, Silahlı Kuvvetlerimiz, polis teşkilatımız, yargımız, eğitim kadromuz tam anlamı ile zaafa uğratıldı. Bürokrasi çarkı dejenere edildi, liyakat sistemi terk edildi.
Torpil, kayırma, yandaşlık esas alındı. Ne Mutlu Türküm Demek suç oldu. Ülke mülteci istilasına uğradı. Hapishaneler doldu taştı, milyonlarca kişiye haksızlık yapıldı.
Muhalif seslerin ve medyanın tümü yok edildi.
Neticede her şey kötüye gitti, demokrasi rafa kaldırıldı. TBMM vb. gibi kurumlar devre dışı edildi. Her şey tek bir kişinin iki dudağı arasına mahkum edildi. Camilere, kışlalara, okullara, yargıya politika girdi. Halkımız bölündü.
2- Şimdi bu referandumda 'Evet' çıkarsa mevcut antidemokratik düzen, daha da pekişecektir. TBMM dahil tüm kurumlar (yargı dahil) tek bir kişinin emrine girecektir. Gerçek hukukçuların ifadesi ile tam anlamı ile 'diktatörlük' dönemi başlayacaktır. Zira; 
a) Yapılan rejim değişikliğidir. Parlamenter sistemin tasfiyesidir.
b) Egemenlik milletin değil, tek şahsın olacaktır. Güçler ayrılığı rejimi sona erecektir. Tüm denetim ve kontrol mekanizmaları devre dışı kalacaktır. Başbakan olmayacak, bakanlar da sekreter durumuna düşecektir. Cumhurbaşkanı kimseye hesap vermeyecek, layüsel olacaktır. Güven oyu ve gensoru mekanizmaları da olmayacaktır.
c) Tüm icraatlar, tayinler, aziller, ihaleler, idari düzenlemeler, yüksek mahkeme, HSYK atamaları, velhasıl her şey cumhurbaşkanına bağlanacaktır. Yasama, yürütme, yargı tek elde toplanacaktır. Başkomutanlığı da üstlenecektir.
d) Cumhurbaşkanı, gönlü isteyince, TBMM’yi feshedebilecektir.
e) Anayasa Mahkemesi; Danıştay, Yargıtay, Cumhuriyet Başsavcısı, HSYK, velhasıl tüm yargı, politikanın emrine girecektir.
f) Üniter devlet yapımız, tehlikeye girebilecektir.
Neticede, ülkemiz, tam anlamı ile bir otoriter sistemin boyunduruğu altına girecektir. Ve bundan geri dönüş de, çok zor olacaktır.
3- AKP’nin ortaya sürdüğü gerekçelerin tümü geçersizdir. Neymiş;
a) Kalıcı siyasi istikrar sağlanacakmış? Hızlı ve etkili icraatlar yapılacakmış? Güvenli ve huzurlu bir Türkiye gerçekleşecekmiş?
b) Güçlü yasama, güçlü temsil, güçlü yönetim, güçlü Meclis ve neticede güçlü Türkiye sağlanacakmış.
15 yıldır iktidarda olan AKP’nin, bugüne kadar, yukarıdaki hedefleri gerçekleştirmek için, ne eksiği vardı? Kim mani oldu? Ne istedi de yapamadı? Ve Türkiye’yi ne hale getirdi. Şimdi, çocuk kandırır gibi, masallar anlatılıyor?
4- Referanduma kadar geçecek sürede, muhaliflere eşit söz hakkı sağlanmayacağı, baştan belli oldu. Her türlü fiziki ve psikolojik baskılar uygulanacaktır. Polis, jandarma devreye sokulacaktır. Bu arada, tüm kamu kaynakları ve araçları seferber edilecektir. Konuyu sulandırmak için, (Türkiye’nin hangi yarımkürede olduğunu ve kaç bölgeye sahip olduğunu bile bilmeyen) Rıdvan gibi tipler kullanılacaktır. Güya 5. kuşaktan, Abdülhamit’in torunu olduğunu iddia eden (tavşanın suyunun suyu), neredeyse İstanbul’un tümü üzerinde hak iddia edecek, tarih bilgisinden de mahrum tipler de kullanılacaktır. (Neymiş? Napolyon bile, Sultan Abdülhamit’in servetinin şahidi imiş? Halbuki, 1. ve 2. Napolyon öldüğünde, Abdülhamit dünyaya gelmemişti. 3. Napolyon öldüğünde de tahta çıkmamıştı).
Bunların yanı sıra; HAYIR diyeceklere her türlü baskılar yapılacaktır. Aktrollerin, her türlü ahlaki değerden yoksun çalışmaları yetmiyormuş gibi; Başbakan da, kendisinden farklı düşünenleri, “PKK ve HDP ile” bir tutan, konuşmalar yapmaktadır.
Sanki; Çözüm Süreci rezaletinde, teröre her türlü tavizi veren, beldeleri işgal etmesine göz yuman, İmralı’daki caniye övgüler düzenler; kendileri değildi?
SONUÇ: Ülkesini seven; çocuklarının ve torunlarının geleceğini düşünen; hukuk ve demokratik düzenden vazgeçmek istemeyen; herkesin,
● Oy vermiş olsa da, (büyük bölümünün vatanperver olduğuna inandığım) AKP ve MHP’lilerin;
● Demokrat Parti, ANAP, Büyük Birlik Partisi, Meral Akşener Ekibi ve CHP’lilerin, çok çalışması gerekmektedir. Emeklilere promosyon, KDV ve ÖTV indirimi vb. uygulamalara kanılmaması lazımdır. Bugün görevimizi yapmazsak, ebediyen demokrasi hasreti çekeriz.
● ABD’de olduğu gibi; para şımarıklığı, ırkçı, Müslüman ve kadın düşmanı, İsrail fanatiği Trump’ı morartan; keyfi kararlarına “dur” diyen, bir yargıya sahip olmak; istemez miyiz? Özgürlükte en fazla gerileyen ve “yarı özgür ülkeler” grubuna giren bir memlekette yaşamak, bizleri mutlu eder mi? İktidara yaranma uğruna; camilere siyaset sokanlarla, rektör, kaymakam, vali, yargı mensubu vb. ile aynı safta olmak, ister miyiz?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol