Felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama yeniden 2002 hatta 1999 öncesindeki kara günlere dönüyoruz.


Terörist başı Öcalan’ın masum canların alınmasına yönelik verdiği emirlerin sıklıkla yerine getirildiği, hergün bir vatandaşımızın, birkaç Mehmetçiğimizin şehit edildiği o acı ve karanlık günlere.

Sıcakların başlaması ile gösterdi maalesef kara ve cani yüzünü terör odakları.

Bir tarafta dağda, bir tarafta kentlerimizde eylem üstüne eylem planlıyor, askerimizi şehit ediyor, kalleşliklerine kalleşlik katıp molotof kokteylleri ile işinden evine gitmekte olan masum bedenleri hiç uğruna katledebiliyorlar.

Çoluk çocuk demiyorlar, eş, sevgili, yar ve yaren bilmiyorlar.
 
Gözlerini bürümüş kan, 30 senede daha da yer etmiş olmalı ki adice, kahpece saldırıyorlar.

Tehdit üstüne tehditler savuruyorlar, bebek katili, teröristbaşı Öcalan'ı Kürt çocuklarının öğretmeni olarak görmeyi hayal edip, pervasızca dillendirebiliyorlar. 

Bunu da dillerinden düşürmedikleri 'Demokrasi' adına yapıyorlar!

Terörün yanısıra medyadaki kelli felli kalemşörlerine, televizyonlarda boy gösterip tartışmayı sadece bağırıp, çağırmaktan ibaret sayan içi boş muhteremlere güveniyorlar.

Bu ülkenin milletini aptal sanıyorlar.

Nihayetinde yanılıyorlar, güvendikleri dağlara her an kar yağabileceğini de pekala biliyorlar.

Bilmeliler!

Onlar bilsinler de peki benim canım ülkemin idarecileri neredeler?

Kimlerle, ne işlerdeler?

İsrail’e esip gürleyenler!

İran’a yaptırıma ‘hayır’ demeyi cesaret ve kahramanlık örneği olarak topluma dikte edenler!

Sözde barış hikayeleri ile Ermenistan'a gülücükler saçıp el uzatanlar, 'tek millet' saydığımız Azerbaycan'ı silip bir kenara koyanlar!

Rauf Denktaş gibi bir dava adamını adeta hain ilan edenler, sorunu çözme konusundaki arzumuzu görsünler diye Kıbrıs meselesini AB'ye girişin ön şartı haline getirenler...

Gazze, Gazze diye kendinden geçenler...


Neredeler?

Neredesiniz?

Her şehit haberinin ardından Genelkurmay’a başsağlığı telgrafı çekmekle görevlerinizi yerine getirdiğinizi mi sanıyorsunuz?

Ekranlar önünde takındığınız üç beş dakikalık hüzün ifadesi ile acıları hafiflettiğinizi mi yoksa?

Ateşin düştüğü yerlerde değil sadece, her olayda yüreği yanan milyonlarca Türk evladının vicdanında affedildiğinizi mi acaba?

Yok, yok beyler!

Algılarınız açık, çok iyi biliyoruz.

Milletin ne düşündüğünü de sizlerin önceliklerinizi de.

Açılımdır, türbandır, Anayasadır elbette.

Seçim zamanı ya, meşgulsünüz meydanlarda, mitinglerde birbirinizi yemekle.

Mide bulandırıcı söylemlerinizle, kahpece hazırlanmış bir oyunun parçası da olsa utandıran kasetlerinizle.

Sonra CHP sonra MHP.

AKP’dir hedefleri onların ve diğerlerinin de.

Hepsi birdir, hepsi aynı trenle aynı yöndedir.

Canım milletim ise sahipsizdir, kimsesizdir.

Bu vatan uğruna canını verir, 30 yıldır şehidi gelir.

Yine de ‘Vatan Sağolsun’ diyecek kadar yürektendir, içtendir.

İçten olmayan bu güzel vatanımı idare edenlerdir.

Edebildiklerini düşünenlerdir.

Bugünü bilmem ama günün birinde tüm bunların hesabı da bir şekilde verilmelidir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol