Bir ülke kendini sınırlarının ötesinde korumalıdır sözü geçen hafta Şanlı Türk Ordusunun Cerablus'a girmesi ile ne kadar doğru olduğunu göstermiştir. Olması gereken bir operasyondu; ancak önemli olan bundan sonraki süreçte operasyonun başarı ile yönetilmesi ve 911 kilometrelik en uzun sınıra sahip olduğumuz komşumuz Suriye'nin toprak bütünlüğünün desteklenmesidir.
    Cerablus, Türkiye’de Kilis, doğusunda Kobani yani Ayn el-Arap, batısında Ezaz, güneyinde Halep’e bağlı Menbiç arasında yer alıyor. Fırat'ın batısında olan Cerablus, IŞİD için stratejik önemde olduğu kadar PYD-PKK için de Akdeniz'e açılan önemli bir Kürt koridorudur. Cerablus, 2012’de Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve El-Nusra’nın kontrolündeyken, 2013’te ise Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) kontrolüne geçmiştir.
    Suriye rejimi, iç savaş nedeniyle ülkenin kuzeyindeki Kürtlerin rejime muhalif olanların safına katılmasını engellemek ve Özgür Suriye Ordusu’nun bu bölgedeki etkinliğini sınırlandırmak maksadıyla PKK'ya destek vermiştir. Tabii ki Türkiye'nin muhaliflere siyasi ve askeri açıdan destek vermesine de misilleme yapmak amacıyla desteklediğini söylemek yanlış olmaz. PKK'da Suriye kriziyle birlikte bu ülkede örgütlenme fırsatı yakalamıştır. PYD’nin ortaya çıkışı ile Esad rejimine yönelik muhalefetin güçlenmesi önlenmiş olmakla birlikte ÖSO’nun ülkenin kuzeyindeki etki alanını da sınırlandırmıştı. 2013 yılından itibaren IŞİD ile çatışan PYD ise Batılı ülkeler için radikal örgütlerle mücadele eden önemli aktör izlenimi vermiştir.
    Fırat Kalkanı Harekatı'nda sık sık ÖSO'nun adını duyar olduk. Peki ÖSO kimlerden oluşur ve ne zaman kuruldu? 
    Siyasi kanadı Suriye Ulusal Konseyi olan ÖSO, Suriye'deki iç savaş sırasında rejimi ve Beşşar Esad'ı devirmek isteyen askerler ve paralı savaşçılar tarafından 29 Temmuz 2011 tarihinde Albay Riyad el-Esad liderliğinde kurulmuştur. İşte tam da bu noktada Esad rejiminin terörist olarak nitelendirdiği ÖSO'ya silah yardımı yapılması, çatışmalarda Türkiye topraklarını kullanması ve yaralıların hastanelerimizde tedavi görmesi Suriye ile ilişkilerimizi iyice gerginleştirmişti. Hatta New York Times'in 27 Ekim 2011 tarihli haberinde "Suriye'nin en yakın müttefiklerinden Türkiye, Beşşar Esad hükümetine karşı başkaldırı hareketi yürüten bir silahlı muhalefet grubuna ev sahipliği yapıyor. Türk Ordusu tarafından korunan bir kamptan sınırın öte yanına silahlı saldırılar örgütlenmesine imkan veriyor..." vurgusu yapılmıştı.
    İlerleyen zamanda ABD’nin ve diğer Batılı devletlerin Esad'ın iktidarı bırakması konusundaki ısrarından vazgeçmesi ile rejim güçleri ÖSO’ya karşı üstünlük sağlamaya başladı. Bu duruma ek olarak  tamamen zıt ideolojilere sahip olan IŞİD-ÖSO çatışması, ÖSO’nun sadece Esad rejimine karşı yönlenmesini engellemiştir.
    Peki,   Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Koalisyon Güçlerinin yanında Cerablus'taki operasyona katılan ÖSO ile ortak hareket edilmeye ihtiyaç var mıdır? 
    ÖSO, eğit-donat şeklinde yapılandığından düzenli ve disiplinli birliklerden oluşmamaktadır. Türkiye'nin ÖSO'ya ihtiyacı olmadığı gibi onun ile birlikte hareket etmeye de ihtiyacı yoktur. Sorun bana göre bu noktada başlıyor. Şöyle ki, eğer Türkiye, Rusya ve İran ile bir ittifak yapacaksa Esad’lı geçiş sürecine razı olması gerekmektedir. Bu operasyonda ÖSO ile birlikte hareket edilirken, Esad'lı geçiş süreciyle çelişkili bir durum ortaya çıkıyor. Ayrıca ÖSO’nun tek başına Esad rejimini deviremeyeceği de ortadadır. Burada dikkat çeken bir nokta da diğer devletlerin Türkiye gibi direkt savaşmıyor olmasıdır. Türkiye'nin son yıllarda diplomatik olarak yalnızlaşması dikkate alınmalı ve bir kez daha yanlış politika izlenmemelidir.
    Ortadoğu'nun savaş alanına dönmesi bir yandan da 100 yıl önce Sykes- Picot Anlaşması ile belirlenen sınırların yeniden çizilmesi için ortam yaratmıştır. Dünya liderliğini elde edebilmek veya sürdürebilmek için Ortadoğu’ya şekil vermek zorunluluk olmuştur. Emperyalist devletlerce ortaya atılan  “Büyük Ortadoğu Projesi”, “Ilımlı İslam” gibi projeler de bu zorunluluk içerisinde olmuştur. Bu bakış açısı ile Türkiye'nin bölgesel liderliği, ABD’nin veya diğer devletlerin biçtiği rol olmamalı. Cerablus'a yönelik operasyon süresince ve sonucunda Suriye ile ilişkilerin gerginleşmesine neden olan muhaliflere her türlü desteğin kesilerek, Suriye'nin toprak bütünlüğü desteklenmelidir. Mücadele edilen bir örgüte karşı başka bir örgüt iyidir seçeneğine gidilmemelidir. 
    Son olarak Henri Barkey'in "...Türk ordusunu kafesledik" sözlerine en güzel karşılık ŞANLI TÜRK ASKERİNİN Fırat Kalkan Harekatı'nda gösterdiği kahramanlıktır.

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol