“İLİŞKİLERİN SEYRİ ERDOĞAN’IN İZLEYECEĞİ YOLA BAĞLI”
Hoffman, Türk-Amerikan ilişkilerinde üç geleneksel temel konuya değinerek, bunlardan demokrasi ve hukukun üstünlüğünün, “hiçbir zaman mükemmel olmasa da ve Soğuk Savaş döneminde Türkiye’de darbeleri destekleyen ABD’nin kendisi de bu ideallere her zaman uymasa da”, Türkiye’nin otoriter yöne kayışıyla birlikte “enkaza dönüştüğünü”, Rusya’ya karşı stratejik ortaklığın S-400 meselesi nedeniyle ciddi biçimde aşındığını, Irak, Suriye ve diğer konulardaki bölgesel işbirliğinin de ciddi hasar gördüğünü ifade ederek, “Dolayısıyla eski ilişki düzeni artık yok. Hala arada değerli bağlantılar var. NATO üyeliği, askeri bağlar, bazı istihbarat paylaşımı ve bölgesel işbirliği hala devam ediyor, çok daha fazlasını yapmak için potansiyel de var ama artık eski kriterlere göre bir değerlendirme yapamayız” dedi.
Hoffman, “Dolayısıyla şimdi öne çıkan soru şu: Erdoğan bu duruşunda ne kadar daha ısrar edecek? Eğer bu işi daha da ileriye götürürse, 2021’de 2022’de ilişkilerin ciddi biçimde kopması, açıkça hasmane bir yapıya dönüşmesi ve yaptırımlar yönünde gerçek bir risk bulunuyor. Erdoğan tavrında bir duraksamaya giderse, ABD bundan memnuniyet duyacaktır çünkü Biden ekibi de bölgede çok sayıda ‘alevli’ krizle karşı karşıya. İhtilafları idare etmek, gerilimi düşürmek, tarafları müzakere yoluna sevk etmek gibi amaçları olacak. Yani Türkiye’nin yeni bir ihtilafı aktif olarak başlatmaması Biden ekibi için bir kazanım olarak görülecektir” diye konuştu. Hoffman bunun yanında, ABD’li yetkililerin aklında, “Türkiye’de siyasi değişim de mümkün, belki de farklı bir yönetim altında ya da farklı bir bakış açısına sahip yeni bir cumhurbaşkanıyla ilişkiler daha anlamlı şekilde yeniden oluşturulabilir. Dolayısıyla, ‘daha iyi günlerin gelebileceği’ beklentisiyle’ bağları bir anlamda koruyalım ve bazı temel kurumsal ilişkileri muhafaza edelim” şeklinde bir düşünce de olabileceğini söyledi.