Açıklamada zamanın manidarlığına da vurgu yapılarak, “Karar, zamanlaması açısından da manidardır. Kıbrıs’ta bir uzlaşıya yönelik tam teşekküllü görüşmelerin devam ettiği ve öze yönelik müzakerelerin başlamış olduğu bir aşamada böyle bir kararın alınmış olması, taraflardan birine, üstelik haksız yere, siyasi ve psikolojik avantaj sağlayacak bir tutum içine girilmesi gerçekten düşündürücüdür. Kıbrıs konusunda tazminat ödemesi gereken bir taraf varsa bu da Kıbrıs Türkü’nün her türlü insan hakkını ihlal etmiş ve uyguladığı ambargo ve izolasyonlarla ihlal etmeye devam eden Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kendisidir. Kıbrıs Rum Yönetimi, silah zoruyla gasp etmiş olduğu sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” sıfatıyla Avrupa Hukuk sistemini siyasi amaçlarla istismar etmiş, AİHM ise buna izin vermekle kalmayıp Kıbrıs Türkleri ve onların çektikleri acıları yok farz etmiştir. Türkiye, Kıbrıs Türk Halkını katliamlar ve mezalimden kurtardığı için cezalandırılmıştır. AİHM’in almış olduğu kararın anlamı bizce budur ve tarih bunu böyle yargılayacaktır” ifadeleri kullanıldı.
KKTC DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’NDAN AİHM KARARINA TEPKİ
KKTC Dışişleri Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kıbrıs Harekatı ile ilgili kararının içerik ve usul bakımından hatalı olduğunu belirterek, yararlanabilecek kişiler belirlenmeden ve kararın üzerinden 13 yıl geçtikten sonra tazminata hükmedilmesinin meşru zeminden yoksun olduğuna dikkat çekti.
Dışişleri Bakanlığı, AİHM’nin tazminat kararını değerlendirdiği yazılı açıklamada ayrıca adada yaşanan tarihsel gerçekler göz ardı edilerek alınan bu ve bunun gibi tek yanlı kararların devam eden müzakere sürecini olumsuz etkileyeceğinin aşikar olduğuna da vurgu yaptı. Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, mahkemenin, gerek Rum, gerekse Kıbrıslı Türk kayıp şahıslarla ilgili olarak esas kararın alındığı 2001 yılından sonra, Kayıp Şahıslar Komitesi tarafından kaydedilen gelişmelerin ve konunun çözümlenmesi için karşılıklı atılan adımların görmezden geldiğini belirtildi.
Tazminata temel oluşturan nedenlerin büyük oranda giderilmiş olduğunun kararda dikkate alınmadığına işaret edilen açıklamada, “Ne yazık ki AİHM, Varnava kararında uygulamış olduğu kıstasları 1963 - 1974 yılları arasında kaybolan Kıbrıslı Türkler için uygulamamış ve kayıp Kıbrıslı Türklerle ilgili yaraları bu kararıyla daha da derinleştirmiştir” denildi.
Kapsamlı çözüm müzakerelerinde kritik bir aşamaya geçildiği böylesi bir dönemde AİHM’in açıklamış bulunduğu hakkaniyetten yoksun bu kararın uluslararası camiadan bekledikleri hassasiyeti karşılamaktan uzak olduğu kaydedildi.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında ayrıca, “Ada’da ihtiyaç duyulan kapsamlı çözümdür. Bu süreçte iki tarafın rızası ile ulaşılacak kalıcı çözüm dışında, Ada’da yaşanan tarihsel gerçekleri göz ardı ederek alınan bu ve bunun gibi tek yanlı kararların devam eden müzakere sürecini olumsuz etkileyeceği aşikârdır.
Beklentimiz, özünde siyasi bir sorun olan Kıbrıs meselesine, sonuç vermesi mümkün olmayan karşılıklı davalarla değil, kapsamlı çözüme hizmet edecek liderlik ve siyasetler ile yaklaşılmasıdır.
Dışişleri Bakanlığı olarak iki taraf arasında Birleşmiş Milletler çatısı altında sürdürülmekte olan müzakerelerinin en kısa sürede başarıya ulaşması için her türlü katkıyı koymaya devam edeceğiz” denildi.