Kuva-yi milliyeyi her zaman yağma hareketi olarak gören Ali Kemal için kurtuluş reçetesi işgalcilere boyun eğip onların insafına sığınmaktır. Ali Kemal için Kuva -yi milliye “Müslüman halkı boş yere kırmaktan ve bu fırsattan yararlanarak halkı haraca kesmekten başka iş görmeyen emirsiz, saygısız ve kanunsuz olarak kurulan heyetler…”dir (4)
Ali Kemal’in aklında kurtuluş için 3 yol vardır. Birinci yol işgalcilerle iyi anlaşıp mütareke şartlarını hafifletmeye çalışmaktır. İkinci yol, mütareke şartlarını olduğu gibi kabul etmektir. Üçüncü yol savaşmaktır ama bu seçeneği çılgınlık olarak görür.
Ali Kemal için bu 3 formülden işgalcilerle iyi anlaşarak mütareke şartlarını hafifletmeye çalışmak en mantıklı yoldur. Çünkü Ali Kemal’e göre İtilaf devletleri Osmanlı devletini yok etmek istememektedir. Ona göre İtilaf devletlerinin amacı 1. Dünya savaşına girip savaşı 3 yıl uzattığımız için bizi cezalandırmaktır. Savaşı çıkaran İttihatçılar temizlendikten sonra işgalin biteceğine inanmaktadır. 28 Mayıs 1920 tarihinde Peyam-i Sabah gazetesinde yazdığı makalede yazdığı şu cümle işgali ne kadar basit değerlendirdiğini göstermektedir:
“Biz bugün yaşayabileceksek ancak patırtısız, kavgasız, sulh ve sükûnette yaşayabiliriz” (5)
Eğer işgale boyun eğersek kurtulacağımıza inanan Ali Kemal Türkleri geri bir ırk olarak görmektedir ve Türklerin ancak bir başka devletin himayesi altında yaşayabileceğini savunmaktadır. Bu yüzden gelişmiş batı devletlerinin geri kalmış Osmanlı’yı işgal etmesini haklı bulur.“Hakkı İstiklal ve Türkler” başlıklı bir makalesinde düşüncelerini şöyle açıklamıştır: