15 Temmuz FETÖ darbe girişimi, Türkiye'nin iç politikasında olduğu gibi dış politikasında da önemli gelişmelere ve değişimlere yol açmıştır. Batı ile gerilen ilişkiler, Türkiye-Rusya-İran yakınlaşması (söz konusu tarihten önce atılan adımlar bu tarihten sonra hızlanmış oldu) hemen akla Batı'ya karşı bir meydan okuma mı şeklinde değerlendirmelere sebep olmuştur. Aynı zamanda bu ittifakın Türkiye'nin Suriye'ye yönelik politikasında ne gibi değişikliklere yol olacağı da merak konusu. 
    Her üç devlet için Suriye oldukça önemli konumdadır. Rusya, Suriye'de askeri varlığını muhafaza etmek ve Ortadoğu'ya açılmak isterken İran, bölgedeki Şii etkinliğini korumak ve Lübnan Hizbullahına desteğini devam ettirebilmek amacıyla Suriye'ye önem vermekte hatta her iki devlet Beşşar Esad iktidarını desteklemektedir. Her ne kadar Türkiye, Rusya ve İran ile ilişkilerini geliştirmek istese de Suriye politikası çerçevesinde Esad'ın iktidarı bırakmasından yana tavır sergilemektedir.
    Türkiye'nin Suriye politikasında önemli noktalar nelerdir?
    2011 yılından itibaren Esad'ın iktidarda kalma ısrarı, IŞİD'in bölgede örgütlenmesi ve yayılması, Suriye Kürtlerinin bağımsızlık mücadelesi. Özellikle Kürtlerin bağımsızlık girişimi yönündeki toprak kazanımları Türkiye'nin deyim yerindeyse kırmızı çizgilerini ihlal etmiştir.
    Türkiye için hassas bir konu olan Suriye Kürtlerinin sınır boyunca ele geçirdikleri bölgelerden Akdeniz'e çıkışı olan bağımsız bir Kürt devleti kurması, sınırları içinde Kürt nüfuzu barındıran İran için de önem taşımaktadır. Türkiye, Suriyeli Kürtlerin Fırat’ın batısına geçmelerini kırmızı çizgisini ihlal olarak değerlendirmiş olsa da, Münbiç operasyonunun PKK'nın uzantısı YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri tarafından yürütülmesine belli şartlar karşılığında razı olmuştu. Ancak bunun dışında Türkiye, Suriyeli Kürtlerin silahlı kanadı YPG'ye karşı ABD desteğini alamamıştır. Türkiye'nin muhaliflerinden yana tavrı bu desteği alamamasının nedenlerinden sayılabilir. 
    Türkiye-Rusya-İran ittifakı hassasiyet gösterdiğimiz sorunlara nasıl bir çözüm olabilir sorusuna odaklanmış durumdayız. Peki bu ittifak gerçekten bir çözüm sağlayacak mı?
    15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilişkilerin gerginleşmesi sonrasında ABD, son olaylar ile Suriyeli Kürtlerden yana ağırlığını koymuş görünüyor. Suriyeli Kürtlerin toprak kazanımları sonrasında yeni bir müzakere süreci başladığında Türkiye buna engel olabilecek mi? Her ne kadar ittifak oluşumu varsa da daha önceki Cenevre görüşmelerinde Rusya’nın, "Kürtlerin dahil olmadığı bir barış görüşmesi düzenlemek uluslararası toplum açısından zayıflık göstergesi olur" ifadeleri de unutulmamalıdır. Bu defa Türkiye, Kürtler konusunda desteği Rusya ve İran’dan alabilecek mi ilerleyen zaman içerisinde görülecektir. Ancak bölgedeki Kürtlerin tarih boyunca ABD ve Rusya ile dengeli ilişkilerini göz ardı etmemek gerekiyor. Yakın zamandan örnek verecek olursak, PYD'nin Moskova’da ofis açması, ABD'nin Haseke'ye bağlı Rimelan'da hava üssü, Rusya'nın Kamışlı’daki kara ve hava üsleri her iki ülkenin Suriye’nin Kürt bölgesinde askeri varlıklarını güçlendirmeye çalıştıklarının bir işaretidir.
    Türkiye’nin Kürt meselesi konusundaki beklentisi belki aynı hassasiyeti taşıyan İran ile paylaşabilir. Ancak bu desteği hem Suriye’de, Rusya ve İran'ın istediği şekilde Esad’lı geçiş sürecine razı olmak, Türkiye-Suriye sınırını kapatmak hem de muhalifler konusunda birtakım tavizler vermesi ile alabilecek gibi görünmektedir. Yani güven sorununun aşılması önemli bir aşama olacaktır.
    Türkiye'nin bu ittifak ile Rusya ve İran'a yaklaşması, Suriye politikasındaki kaçınılmaz değişimler, Körfez ülkeleri ile özellikle de Suudi Arabistan ve Katar ile ilişkilerini değiştirme olasılığı oldukça yüksektir. (Hem siyasi hem de ekonomik). Ancak unutulmamalıdır ki, Suriye'deki pazar da Türkiye ekonomisi için oldukça önem taşımaktadır.
    Dış politikamızda önemli bir konu olan Suriye sorununa karşı duyarsız kalmamız mümkün değildir. Bugüne kadar adımlar atılmıştır ve atılacaktır da ancak kronikleşmiş soruna sağduyulu yaklaşımla, getirisi ve götürüsü ülke menfaatleri doğrultusunda hesaplanarak hareket edilmesi gerekmektedir. Suriye sorununun çözümünde rol oynamayı hedefleyen İran ve Rusya, işbirliğine yönelmiş, İran, 1979 yılından beri ilk defa üslerini kullanma iznini Rus savaş uçaklarına vermiştir. 
    Türkiye, Rusya ve İran ittifakı Ortadoğu’daki politikalara farklı bir boyut kazandıracaktır. Rusya, Ortadoğu'da yayılmak suretiyle bölgedeki iki önemli devlet Türkiye ve İran ile sıkı ilişkiler kurarak ABD'ye karşı güç dengesi oluşturmaya çalışacaktır. 
    Bu ittifak, Orta Doğu'da güvenliği sağlamak bakımından önem taşımaktadır. Geçmişte Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hem Batı hem de Doğu komşuları ile paktlar kurarak güvenlik ve barışı sağlamak için çaba göstermiştir. Kuşkusuz bugünde içinde bulunduğumuz coğrafyanın konjonktürel dönüşümleri Türkiye'yi yeni paktlar içine girmeye itmiştir. 
    Sonuç olarak her ne kadar diğer güçler kendi eksenlerinde bir oluşum içinde bölgeyi şekillendirmeye çalışsa da Türkiye ve İran olmadan bir çözüm olamayacağını da bilmektedirler. Çünkü Türkiye, Osmanlı döneminden beri hem bölgeyi hem de etnik yapıyı çok iyi tanımasının yanı sıra İran ile birlikte köklü bir diplomasi geleneğine ve birikimine sahiptirler. Bundan dolayıdır ki ne ABD, ne de Rusya Türkiye'den vazgeçemez...
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
BÜLENT ÖZDEMİR 2016-08-22 09:35:24

Teşekkürler...Emeginize sağlık..