Öncelikle bir hukukçu olarak YUZDEYUZHABER'in yazar kadrosuna dahil olmaktan duyduğum memnuniyeti vurgulamak isterim. Özellikle yaygın medyanın manipuleden ibaret haber bombardımanından fazlasıyla sıkılmış, bıkmış ve elini eteğini çekmiş biri olarak, internet haberciliğinin hakkını veren, duru haberciliği ile halkın sadece varolan olayları değil aynı zamanda olayların iç yüzlerini öğrenmesine imkan tanıyan YUZDEYUZHABER'i canı gönülden kutluyor, bu zorlu yolculukta başarılarının artarak devamını diliyorum.

Şimdi gelelim ilk yazımızın konusuna ki, siz değerli YUZDEYUZHABER okuyucularına açıklayacağım bu husus maalesef bazı meslektaşlarımın dahi bilgisi dışındadır dolayısıyla ilk kez duyacaksınız.

Türk Hukuku’nda “Velayet” kavramı 22 Kasım 2001 tarihli, 4721 sayılı Medeni Kanunun 335 ila 363. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Medeni Kanunun 335. Maddesinde ergin olmayan bir başka deyişle 18 yaşının altındaki çocukların velayetlerinin anne ve babaya ait olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda Evlilik birliğinin devamı boyunca eşlerin  çocuk/çocukların velayet hakkını birlikte kullanmaları esastır.

Ancak çiftlerin boşanmaları halinde velayetin hangi tarafa verileceği mahkeme tarafından kamu düzenine ilişkin olan bu hassas ve önemli mesele; çocuğun yaşı, yüksek menfaati, bedensel ve ruhsal sağlığı, ihtiyaçları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu gibi kriterler gözönünde bulundurularak bu konuda taraflarla ve çocuğun yaşı ve durumu uygunsa çocukla görüşen Pedagog, Sosyal Hizmet Uzmanı ve Psikolog raporları dikkate alınarak belirlenmektedir. Mahkemeler, dava sırasında çocuk ya da çocukların geçici velayetini anne ya da babadan birine bırakılmakta ve dava sonunda da gerekçeli kararda çocuk ya da çocukların velayeti dosya kapsamına göre anne ya da babadan birine verilmektedir.
    Ancak Anayasamız’ın 90. Maddesi uyarınca TBMM tarafından onaylanarak kanun hükmünde sayılarak hukuk sistemizde yerini almış olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11 NOLU PROTOKOL İLE DEĞİŞİK İNSAN HAKLARINI VE ANA HÜRRİYETLERİ KORUMAYA DAİR SÖZLEŞMEYE EK 7 NOLU PROTOKOL, 25.03.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 10.03.2016 tarihli 6684 sayılı Kanun ile onaylanarak uygun bulunmuştur.
      Bu çerçevede sözkonusu protokolün 5'inci maddesinde getirilen eşler arasındaki özel hukuk ilişkilerindeki hak ve sorumluluk eşitliği maddesi ile boşanmadan sonra müşterek çocuğunun velayetinin de ortak olarak anne ve babaya bırakılabileceği  kuralı getirilmekle, ortak velayeti engelleyen 4721 sayılı Medeni Kanun hükümleri zımnen ortadan kaldırılmıştır. 
    25.03.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş olan 10.03.2016 6684 sayılı Kanun ile bundan böyle açılacak boşanma davalarında çocuk ya da çocukların velayeti taraflardan birine yani anne ya da babaya değil, her ikisine birden ortak kullanılmak üzere verilebilecektir.
    Esasen Avrupa Ülkeleri ile ABD’nde de uygulanan ORTAK VELAYET, artık Türk Hukuku’na da girmiş olup, boşanma kararı ile ortak velayete hükmedilmesi durumunda boşanmış olan anne baba çocuğun/çocukların eğitimi, yetişmesi, sağlığı ile ilgili gereklilikler, bedensel ve ruhsal gelişimi, malvarlığı vs tüm konularda birlikte karar vererek, birlikte bu kararlarını hayata geçireceklerdir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
verim soyer 2017-11-06 09:20:34

Geçmişte alınan bir Mahkeme kararı ile Velayeti annesinde bulunan ve ayrıldığı eş ömür boyu hapis cezası ile mahkum olduğu için doğumundan beri babasını görmeyen kardelen çiçeğimin bu yaz velayetini üstlenip,seneye de evlatlık olarak alacağım.Kızımızın,annesinin de kesin iradesi ve kararı bu doğrultuda.
Yukarıda açıkladığınız ,hukuk sistemimiz dolaylı giren ortak velayet verilebilme hususu 12 yaşındaki Orta-1 öğrencisi kardelen çiçeğime dair ÜÇLÜ ORTAK HOMOJEN irademizi engeller mi..baba hapisten itiraz edebilr mi? (Şu an velayet ANNEDE)