"Heeer zamankinden önemli" sayılan yerel seçimlere yaklaşık 1,5 ay kaldı.

Seçimler siyasal bir davranış. Peki, "siyasetçiler" siyaset biliminden ne kadar yararlanıyor?

Biyologlar biyolojiden; hukukçular hukuk biliminden; astronomlar astronomi ve uzay bilimlerinden; botanikçiler botanik biliminden; kimyacılar kimya biliminden; doktorlar tıp biliminden; sosyologlar sosyolojiden ve pek çok meslek o mesleğin ilgili biliminden yararlanıp ona göre davranırken yukarıdaki sorunun yanıtı nedir?

Ben, Türkiye'deki siyasetçilerin "bodosloma biliminden" yararlandığına tanık oldum yıllarca.

Ülkemizdeki siyaset ve özellikle particilik siyaseti bir anlamda "kör dövüşü" ya da bir "karakucak güreşi"ni andırıyor.

Oysa siyaset/çilerin siyasetin "biliminden" olduğu kadar psikoloji biliminden de yararlanması gerekiyor.

"Bireysel" travmalar

"Bireysel" ruhsal travmalar, kişiler üzerinde korku ve dehşet yaratan, çaresizlik duygusu oluşturan ani ve beklenmedik olayların neden olduğu etkilerdir.

Ani ölümler, boşanmalar, doğumlar, doğal afetler, kazalar, ağır hastalıklar, iflaslar, yenilgiler, sınav-okul ve mesleki başarısızlıklar, savaşlar ve tecavüzler gibi pek çok olay bireyler üzerinde travma yaratır.

***

Ben, travmatik yapının doğuştan da geldiğine inanan psikologlardanım. Bana göre, travma doğuştan ve/veya sonradan "edinilir." 

***

Travmalar yaşanan o anla sınırlı kalmaz yaşam boyu da devam edebilir. Bu duruma, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ya da travma sonrası stres hastalığı 
(TSSH) denir.

Bunun pek çok etkisi vardır. En başta geleni herkesin bildiği depresyondur. TSSB yaşayan insanlar "aşırı uyarılma" ile karşı karşıyadır. Sürekli tedirgin, alıngan, yay gibi gerilmiş, anlama sıkıntısı içinde ve genel olarak "aşırı uyarılmış" durumdadırlar.

Doğuştan ya da sonradan "edinilen travma" sonucu anne babalar bunu evde çocuklarına da "bulaştırırlar" ve travmatik bir aile oluşur, bu sonra giderek "patolojik aile" yapısına dönüşebilir.

Bu tür evlerde, normal bir olayda bile kavga ediyormuş gibi bağırarak konuşulur; anne bağırır, baba bağırır ve çocuk bağırır!

Ve bu durumu, konu değiştirerek, anlamları bozarak "normalize" ederler!

"Toplumsal" travmalar

Şimdi sizlere, seçim öncesi psikolog ve psikiyatristlerin de üzerinde çok fazla ilgisini yoğunlaştırmadığı "toplumsal travmalar" ve "toplumsal travmaların seçim 
zaferleri üzerindeki etkisi"nden söz etmek istiyorum.

Sosyal Psikiyatri: 

Yeniden Düşünülmeli ve Kurulmalı 

Sosyal psikolojinin ilgi alanına girdiği düşünülebilir ama ben yeni bir açılım yaparak bu konunun -yeniden kurulması gereken- "sosyal psikiyatrinin" alanında 
olduğunu düşünüyorum.

Şöyle ki; "toplumsal" travmalar üzerinden seçimler kazanılır ya da kaybedilir.

Darbeler veya darbe girişimleri...

Büyük ekonomik krizler...

Skandallar...

Büyük yolsuzluklar...

Depremler...

Teröristlerle mücadelede büyük başarı ya da büyük başarısızlıklar, sembol isimlerin yakalanması...

Ve benzeri toplumsal travmaları yaşayan kitleler, yaşadıkları çaresizliklere tepki olarak "öteki"ne yönelir ve "reddiye oyları" vererek, sevmese de 
sevmediğine seçim kazandırabilir.

Bu tür durumlarda kitlelerin "tek düşüncesi" yaşadığı travmadan kurtulmak, onunla tekrar "yüzleşmemektir."

Ruhsal yıkıntıdan "Kurtuluş" artık öteki'dir!

Toplumsal travmalar kimi zaman da, toplum üzerine "yapışmış" bulunan "Şartlı refleksleri" (şartlanmaları) yok eder.

Yani kimi travmalar toplumun gözünü açar, kimileri de toplumun gözünü kapatır.

****

Bunları bilip de yararlanan siyaset/çiler var mıdır?

Yoksa bizim siyaset/çiler yalnızca "aday pazarı" ile mi ilgilenmektedirler?

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol