İŞTE TUZ İLE İLGİLİ SON KARAR!

Faydalı mı zararlı mı? Tıp dünyasının hep ikilemde kaldığı bu konuda son karar bakın ne oldu?

21 Mayıs 2015 Perşembe 13:31
İŞTE TUZ İLE İLGİLİ SON KARAR!

 Tuzu düşman ilan edip savaş açmayalım. Azı iştahsızlık, kemik erimesi, dikkat eksikliği, baş ağrısı, yorgunluk, uyku bozukluğu; fazlası yüksek tansiyon, böbrek ve kalp hastalıklarına neden olabiliyor. Kısacası tuz hakkında son kararımız: Azı karar çoğu zarar..

Aşk-nefret, iyi-kötü, güzel-çirkin, akıllı-aptal, ak-kara, var-yok...
Listeyi uzatmak mümkün. Kabul edelim ki her şeyi karşıtlığında tanımlamayı severiz. Oysa yaşamda gri alanlar da, uzlaşmalar da var. Her zaman savaş ilan etmekle olmuyor.
İşte son yıllarda diyet ve sağlıklı yaşam kurbanı tuzun başına gelen de bu! Düşman ilan edildi ve savaş açıldı. Birçokları hayatımızdan çıkarmamızı söylüyor. Oysa onsuz yaşam çok zor. Vücudumuzun üçte biri su ve bu suyun damarlarımızda durması için tuza ihtiyacı var. Besinlerin hücre içine girmesini sağlıyor.
Tuz sinirlerimizin iletisini sağlıyor, kasları yönetiyor. Yani uğruna savaşlar yapılması, değişim aracı olması, bir zamanlar maaşların tuz olarak ödenmesi, beyaz altın denmesi boşuna değil. Tuz keşfinden bu yana her zaman stratejik, doğru kullanımının hayati önemde olduğu bir madde olmuş.
Tadına gelince en büyük lezzet arttırıcı maddelerden biri. İçine girdiği her yemeğin tadını bir adım öne çıkarıyor. Ancak öyle dengede kullanılması gerekli bir madde ki, biraz fazlası gerçekten de zehre dönüşüyor. Kısacası ‘Tadı tuzu yok’ da gerçek ‘zehir gibi tuzlu’ da.
Çünkü fazla kullanımı bazı bünyelerde yüksek tansiyona, böbrek ve kalp hastalıklarına, felçlere neden olabiliyor. Hatta ölümle sonuçlanabiliyor. Ancak Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın ‘7’den 70’e Taş Devri Diyeti’ kitabında yazdığına göre “Tuz tansiyon yükseltir” söylemi fazlaca düz mantığa dayalı .”Tuza duyarlı genetik özelliklere sahip bazı etnik gruplar dışında tuz kısıtlamasından tansiyon açısından fayda görenlerin oranı düşük; duyarlı grubun dünyadaki oranı da yüzde 30’u geçmiyor”.
Yine Aydın, “Bilimsel araştırma sonuçlarına göre tuz kısıtlaması yapılan hipertansiyonlu hastaların, yapılmayanlara oranla daha fazla kalp krizi geçirdiklerini hatta ölüm oranlarının daha yüksek olduğunu” söylüyor.
Az tuz almak, kemik kırıklarını ve kemik erimesini arttırabiliyor. Tuz dengesindeki değişiklikler davranış ve kişilik bozukluklarına yol açabiliyor.
Tuzun depresyon önleyici özelliği de var.
Vücutta tuz eksikliği iştahsızlık, konsantrasyon azlığı, dikkat eksikliği, baş ağrısı, yorgunluk, uyku bozukluğu yapabiliyor. Kısacası tuzun azı karar çoğu zarar.
Daha önce tuzla ilgili yazılarda söz etmiş de olsak yinelemekte yarar var. Günlük tuz ihtiyacımızın 5 gramı aşmaması gerekiyor. Türkiye’de ise ortalama tüketim bunun üç katı. Hatta yapılan bazı araştırmalarda bu oranın 18 grama dek çıktığı gözlemlenmiş.
Türkiye’de peynir, zeytin, sucuk, pastırma, turşu, turşu ve şalgam suyu, hazır ayran içinde en fazla tuz barındıran, tuz denetimi yapılmayan yiyecekler. Bunları tüketirken dikkatli olmak zorundayız.  Tuzu hayatımızdan tümden çıkartmak ya da hayatımızın zehre dönmesini istemiyorsak. Tabii bir de sofraya tuzluk getirmek, salatalık ve eriği tuza banarak yemekten vazgeçmek de gerekiyor...

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 21.05.2015 13:36
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol