Pes! Okunan Kur'an'ı Bile Dinlememişler...

Cumhurbaşkanlığı sarayında 29 Ekim resepsiyonunu yazan Hürriyet Yazarı Ertuğrul Özkök, törenin başlangıcı olan Kur'an tilavetini kimsenin dinlemediğini söyledi. Özkök'ün bu sözleri Sözcü Yazarı Can Ataklı'nın da tepkisini çekti!

01 Kasım 2019 Cuma 14:10

İşte Özkök'ün geceye dair izlenimleri:

" Girişte sol tarafta büyük bir sahne hazırlanmıştı.

Devasa bir dijital duvar vardı.

Üzerinde harika biçimde dalgalanan devasa bir Türk bayrağı ve iki tarafında Atatürk’ün çok güzel kalpaklı iki portresi...

Dijital duvar gerçekten etkileyiciydi.

Orkestra onun önüne yerleşmişti. Ancak anlamadığım bir şey oldu.

O kadar harika ve etkileyici bir sahne varken Cumhurbaşkanı Erdoğan neden salonun yan orta tarafında bir yerde kurulan sıradan bir sahnede konuşmayı tercih etti.

Ben en ön sıralara kadar gidemedim.

Kürsü alçaktı ve bulunduğum yerden baktığımda Cumhurbaşkanı’nın sadece başını görebiliyordum.

Oysa o konuşmayı ana sahnede o devasa dijital duvarın önünde yapsaydı çok daha etkileyici olurdu.

GECENİN EN ÇOK ALKIŞ PATLAYAN ANI HANGİSİ

Bence gecenin en güzel anı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o an görev başında bulunan dört askere canlı yayında bağlanmasıydı.

*

Biri Kıbrıs açıklarında görev yapan TGC Gökçeada Gemi Komutanı Deniz Yarbay Engin Ağmış’tı.

Öteki Diyarbakır’daki Hava Kuvvetleri 8’inci Ana Jet Üssü Komutanlığında görevli Pilot Binbaşı Mehmet Onur Dikmen’di.

Üçüncüsü Barış Pınarı harekâtında Resulayn’da görevli Piyade Komando Binbaşı İlkay Dirin’di.

Dördüncüsü Tel Abyad’da cephede nöbette bulunan Piyade Yüzbaşı Celil Özekin’di.

*

Hepsi de çakı gibiydi...

Dedim ya gecenin en duygusal anıydı ve Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında en büyük alkış da o anlarda patladı.

O AN KEŞKE BİR BEŞİNCİ KARE DAHA OLSAYDI

EKRANDAKİ kahraman askerlerimizi görünce ne düşündüm biliyor musunuz...

O alçak FETÖ savcılarının, polislerinin, hâkimlerinin bu şanlı orduya yaptığı haksızlıkları, zulmü, vicdansızlığı...

O alçakların yaptığını gururuna yediremeyip, devletin verdiği tabancasını çekip, ailesinin gözü önünde şakağına dayayıp tetiği çeken Ali Tatar Yarbayımı...

İçimden “Keşke” dedim...
Bu gece o ekrana Ali Yarbayımın, iki başında Türk bayrağı dalgalanan mezarının fotoğrafı da gelseydi...

DAHA ÇOK HANGİ ASKERİN ÖNÜNDE SELFİE YAPILDI

TÖRENİN yapıldığı salonun önündeki avluda iki sıra sembolik asker vardı.

Sağ tarafta tarihteki Türk devletlerini sembolize eden askerler duruyordu.

Sol tarafta ise Çanakkale Savaşı’nın ve Cumhuriyet döneminin askerleri...

Baktım insanlar daha çok sona ermiş Türk devletlerinin temsili askerleri önünde selfie yapıyor.

Bu arada bir gözlem...

Tarihi askerlerin kıyafetleri harikaydı ama bıyık ve sakal konusunda biraz daha çalışmak lazım gibi geldi bana.

Külliyede üçlü kare ilk 29 Ekim hatırası

BENİ MAHVEDEN BİR ÇİFT POSTAL

KABUL töreninin yapıldığı salonun girişinde Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı temalı bir sergi vardı.

Orada gördüğüm bu bir çift postal beni mahvetti.

Gözümün önüne bir de karşıdaki işgal güçlerinin askerinin giysisi, malzemesi, ayaklarındaki postallar geldi.

Bu basit karşılaştırma bana Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarının hangi şartlarda, nasıl büyük fedakârlıklarla kazanıldığını bütün hüznü ve gururuyla anlattı...

O an kafamda Fikret Kızılok’un şarkısı çınlamaya başladı.

“Bu kalp seni unutur mu...”

GALATASARAY BAŞKANI İLE 90 MİLYONLUK ORTA SAHA SOHBETİ

Bir Fenerbahçeli olarak Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’i çok seviyorum.

Çünkü her gördüğünde bana şunu söylüyor:

“Dışarıdan bakan bir Galatasaraylı olarak senin Fenerbahçe için yaptıklarını görünce, şunu düşünüyorum, Fenerbahçe sana altın madalya takmalı...”

Vallahi hiç yalan yok. Bu sözler hoşuma gidiyor.

Onunla Türk futbolunda son zamanlarda seyirlik keyfinin düşüşünü konuştuk.

O da benimle aynı fikirde.

Türk futbolunun eğlendirme ve seyrettirme kapasitesi düşüyor.

“90 milyonluk orta sahalar yapılıyor ama ne yazık ki onun üstünde 900 bin liralık futbol oynanıyor” diyor...

Geçen pazar oynanan derbinin futbol kalitesini o da beğenmemiş, ama Trabzonspor-Başakşehirspor maçı için “İyiydi” diyor...

Bence de... Ama sadece iyiydi...

GECENİN KEŞKE'Sİ - CEM YILMAZ GELSEYDİ NASIL BİR SAHNE OLURDU

BENİM için gecenin en büyük “Keşke”si Cem Yılmaz’dı.

29 Ekim törenine onu da davet etmişler.

Ancak aynı gece Mehmetçik Vakfı için bir gösteri yapıyordu ve gelemedi.

“Ahh keşke gelseydi...”

Onun Cumhurbaşkanı Erdoğan’la karşılıklı birkaç cümlesini seyretmek için neler vermezdim...

Cumhurbaşkanı’nı tanıyanlar onun esprili anlarını da anlatırlar.

Israrlıyım...

Cem gelseydi, bence harika bir karşılaşma izleyebilirdik...

Hayalim de şu...

Cumhurbaşkanı bir akşam Cem Yılmaz’ın bir gösterisine gidiyor, o da ona tatlı tatlı takılıyor... İnanın bu ülkede çok önemli bir bariyeri atlardık...

Külliyede üçlü kare ilk 29 Ekim hatırası

 İLK KARŞILAŞMA - SELFIE YAPARKEN NE KONUŞTULAR

GECENİN güzel karelerinden biri de Star gazetesi yazarı Ersoy Dede’nin Aydın Doğan’la yaptığı selfie’ydi.

Ersoy Dede geçmişte Aydın Doğan aleyhine çok yazı yazmıştı.

Ona neler konuştuklarını sordum:

“O bana kızgınlıklarını anlattı. Ben de ondan helallik istedim...”

Barışmak, geçmişi unutmak bazen çok güzel ve rahatlatıcı bir duygudur.

BÜLENT ARINÇ İKİ ALEVİ DEDESİYLE NE KONUŞTU

SALONU gezerken Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu Başkanı Bülent Arınç’a rastladım.

İki kişiyle sohbet ediyordu.

Bana onları tanıttı.

İki Alevi dedesiymiş.

“Malatya’da konuşma yapmaya gitmiştim. Orada söyledim. Bizimle Aleviler arasına soğukluk girmiş. Bunu halletmeliyiz” dedi.

Sonra da şu ilginç sözleri söyledi:

“Bu yüzde 50 barajını biz getirdik. Şimdi bunu bulmak için Alevilerin de, liberallerin de, toplumun her kesiminden insanların da oylarına ihtiyacımız var.”

Bülent Arınç’ın bu gerçekçiliğini ve uzlaşma arayışını çok seviyorum.

Bu arada bir bilgi de aldım.

İstişare Kurulu’nun gündemine göre 12 Kasım günü Cumhurbaşkanı ile bir araya geleceklermiş.

Ama Cumhurbaşkanı’nın Washington’a gidip gitmeyeceği belli olmadığı için toplantının da o gün yapılıp yapılmayacağı henüz belli değilmiş.

Külliyede üçlü kare ilk 29 Ekim hatırası

KOKTEYL MÖNÜSÜNDEN EJDER MEYVELİ SMOOTHIE ÇIKTI YERİNE NE GİRDİ

SEMPATİK servis görevlisi önüme kokteyl tepsisini uzatınca ilk işim şunu sormak oldu:

“Ejder meyveli smoothie hangisi...”

Külliye’deki ilk düş kırıklığımı o an yaşadım.

Görevli “Bu yıl ejder meyveli kokteyli mönüden çıkardık” dedi.

Bu yıl ‘ejder’in yerini içinde gül yaprakları ve tarçın çubuk bulunan yeni bir kokteyl almış. Adı “kış rüyası”. 

İkinci düş kırıklığını ise birazdan bir kadın görevlinin getirdiği ikinci tepsi uzatıldığında yaşadım.

“Zencefilli somonlu suşi” de mönüden çıkarılmıştı. Tepside onun yerinde çiğköfte vardı.

Ejder yerine hangi kokteyli istedim

O an muhalif medyaya çok kızdım.

Geçen yıl bu iki harika şeyi çok eleştirince mönüden çıkarmışlar.

Yine de tepside çok değişik ve güzel alkolsüz kokteyller vardı. Ben taze incirli, yani Ege deyişi ile “bardacıklı” bir kokteyli aldım ve çok sevdim.

Şefim... Bence korkmayın... Yaratıcı kokteyllere devam...

Peki bu yılki mönüde neler var?

Bu sorunun cevabını büyük bir ihtimalle yine Hürriyet’in genel yayın yönetmeni Vahap Munyar’ın köşesinden öğreneceğiz... Çünkü bundan önceki son iki 29 Ekim davetinin mönü uzmanı oydu...

Kuran okunurken dikkatimi çeken şey

29 Ekim programı Kuran okunmasıyla başladı. Kuranı Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir görevli okudu. Gerçekten güzel okuyordu...

Ama dikkat ettim, Kuran okunurken salonda birçok kişi sohbetine devam ediyordu.

Ben dikkatle dinledim.

CAN ATAKLI: DİN İSTİSMARI:

Öte yandan Korkusuz Yazarı Can Ataklı mevcut duruma bakın nasıl tepki gösterdi?

Yeni Türkiye fotoğrafını ciddiye alan olmamış

Bu köşede dün yazdığım yazıda Cumhuriyet Bayramı nedeniyle sarayda verilen davetin Kuran-ı Kerim'le başlamasını eleştirmiştim.

Başta Cumhurbaşkanı ve bakanlarla birlikte kuvvet komutanlarının ellerini havaya açarak dua eder pozda olmalarının devlet anlayışına uymadığını söylemiştim.

Hürriyet'in star yazarı Ertuğrul Özkök, ilk defa davet edildiği saray izlenimlerini yazarken bu konuşa değinmiş.

Diyor ki, “Davet Kuran-ı Kerim'le başladı, dikkat ettim herkes kendi arasındaki sohbete devam etti ama ben dinledim.”

Demek ki saraya davet edilenler Kuran-ı Kerim okunmasını pek ciddiye almamışlar.

Hatta belki de Kuran okunduğunu bile anlamamışlar.

O halde Kuran'ı Kerim sadece o fotoğrafı çekebilmek için okunmuş.

Devletin tepesi, din istismarı uğruna istismar edilmiş yani.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 01.11.2019 14:27
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol