DALGA GEÇER GİBİ...

Başbakan Erdoğan: Polisimiz sistemli bir şiddet hareketi karşısında, demokratik bir tavır sergilemiş ve demokrasi sınavından başarıyla geçmiştir.

18 Haziran 2013 Salı 13:19
DALGA GEÇER GİBİ...

 Başbakan Tayyip Erdoğan, Ak Parti TBMM Grubu Toplantısı'nda konuştu. İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları: 

Sincan ve Kazlıçeşme'de 'milli iradeye saygı' adıyla, yerel seçimlerin de başlangıcı niteliğinde iki miting gerçekleştirdik. Meydanların hınca hınç dolduğuna şahit olduk, Kazlıçeşme'de adeta siyaset tarihi yazıldı, Cumhuriyet tarihinin en büyük mitingini gerçekleştirdik. "Beni anlamıyor musun, benim hissiyatımı red mi ediyorsun" diyordu insanlar orada toplanıp, saatlerce oradan ayrılmayarak. 

Mitinglerimize farklı siyasi partilere gönül vermiş arkadaşlarımızın da katılımı oldu. MHP'den, BBP'den ve hatta inanıyorum ki CHP'den insanlar yakıp yıkmaya karşı durmak için orada toplanıyordu. Demokratik tepkilerini ortaya koyduktan sonra kimseye rahatsızlık vrmeden kalabalık dağıldı. İşte demokratik hak budur. Kimseye demokratik hakkını hukuk içinde kullanma diye bir yaklaşımımız yok. Yürüyüş mü yapacaksın? Yap ama hukuk dışına çıkmadan. Farklı insanların hukukuna tecavüz edersen sıkıntı yaşanır. Bize sürekli mesajı aldınız mı diyenler, Kazlıçeşme'deki mesajı alabildiler mi?

Çok farklı bir Türkiye mesajı verilmek istendi, Taksim, Alsancak ve Kızılay tüm Türkiye'nin görüşü, fotoğrafı gibi yansıtılmak istendi. Sosyal medya, uluslararası medya bu iş hazırlanmıştı. Belli sermaya grupları, faiz lobisi, belli örgüt ve mihraklar bu iş için donanımlıydı. Polise, sivillere, kamu binalarına, özel mülkiyetlere çok ciddi şiddet uygulandı, demokratik bir eylemmiş gibi gösterildi. Dezenformasyon adım adım hesaplanmıştı. 

Bu tertibin içine yalan haberlerle başta içinde olmayanları da çektiler. Ördek avında yaralanan yurtdışından bir fotoğraf panzer altında yaralanmış diye gösterildi. CHP'nin provokatör milletvekili Suriye'deki yaralıyı Taksim'de yaralanmış gibi gösterildi. Sabıkalılar doktorlar gözaltına alınıyor diye gösterildi. Yakıp yıkanlar polis ya da sempatik eylemciler olarak gösterildi. Sistemli şekilde bu tarz fotoğraflar dolaşıma sokuldu. Şu anda bu tertibin içinde olmayan herkesi daha dikkatli olmaya, araştırmadan yorum yapmama konusunda dikkatli olmalarını istiyorum.

MEDYA VE FAİZ LOBİSİ
Ülkemizdeki medya kuruluşları bu tertip için hazırlıklıydı, uluslararası medya hazırdı. Sosyal medya bu iş için donanımlı hale getirilmişti. Ülkemizin belli sermaye grupları faiz lobisi, içerde dışarda belli örgütler bu iş için hazırlıklıydı. Dikkat edin Taksim’de diğer illerde polise karşı, kamu binalarına, sivillere karşı çok ağır şiddet uygulanırken, bu vandallık, bu barbarlık çarpıtılarak, masum bir çevre eylemi gibi lanse edildi. Herşey çok profesyonelce hazırlanmıştı. Taktikler, mesajlar ve tweetler kullanılacak ve hazırlanan fotoğraflar filmler adım adım hesaplanmıştı.

Bazı uluslararası çevreler bu tertibin içindeyken, olmayanları kandıracak, yalan haberlerle bu tertibin içine çekecek hazırlıklar yapılmıştı. Yurtdışında ördek avında tekneden düşen birinin fotoğrafı TOMA’nın altında kaldı gibi gösterildi. Suriye’e bir yaralının fotoğrafı, CHP’li milletvekili tarafından servis edildi. 7 gasp suçundan mahkum olan üzerinde beyaz önlük olan zanlı, “doktorlar gözaltına alınıyor” haberine lanse edildi.

Buna benzer nice yalan, fotoğraf, bilgi, belge sistemli şekilde dolaşıma sokuldu. Bunların en vahim tarafı bazı siyasetçiler, bazı sanatçılar, bazı medya kuruluşları, STK’lar bunları araştırmadan dolaşma soktular, ya da bunu sağladılar. Bu tertibin içinde olmadığı halde, Türkiye’deki bu olaylar hakkında uluslararası değerlendirme yapan herkesi daha dikkatli olmaya, bir karar vermeye davet ediyorum. Bu olaylar, daha en başından itibaren, polisin çevreci gösterilere şiddet uygulaması gibi sunuldu ve sunuluyor. Bu tamamen yanlıştır.

POLİS MÜDAHALESİ
Güvenlik güçlerimiz, demokrasi ve hukuk sınırları içinde son derece sabırlı şekilde, şiddet eylemlerine karşı başarıyla mücadele vermişlerdir. Hatta polisimiz sistemli bir şiddet hareketi karşısında, demokratik bir tavır sergilemiş ve demokrasi sınavından başarıyla geçmiştir.  Biliyorsunuz gelenler oldu, kendilerini dinledim. Hepsinin hep söylediği, polis şöyle şiddet uyguladı, şunu yaptı bunu yaptı. Şiddet uyguladı da ne yaptı dedim? Biber gazı sıktı. En doğal hakkıdır sıkar. Laf dinlenmediği zaman polis bu yetkisini kullanır. Kalkıp da kurşun attı mı, silah attı mı? Yok. Bakın iş. 16. 17. güne gelince, işte Adana’da yaşanan olay. Ve daha ileri gitti Mecidiyeköy’de bir komiserimiz silahlı bir, maalesef mermi neticesinde midesinden yaralandı. Bir diğer kardeşimiz ayağından yaralandı. Rabbim onları milletimize sağlığıyla lütfetti. Biz yine şifa diliyoruz.

ŞİDDET UYGULAYAN TERÖRİSTLER
Ama buna benzer olayı bizim polisimiz uygulamadı. Böyle davranan polise biber gazı kullandı diye yapılmayan kalmadı. Hep bir ağızdan hepsi aynı şeyi söylediler. Dünyaya bu yönüyle takdim ettiler. Şiddet uygulayan kim? Terörist, anarşistler şiddet uyguluyor. Efendim orada çevreci gençler de var, AK partililer de var. Olabilir. Ak Parti'ye geçmiş, oy vermiş de olabilir. Bu onu temize çıkarmıyor ki. Kişi arkadaşının dinindendir. Kişi sevdikleriyle beraberdir. Bütün vaka budur.

GEZİ'DE ANKET
Kamuoyu araştırmasında gördük ki, Gezi Parkı içinde olanların yüzde 76’sı CHP’ye oy vermiş. Yüzde 16’sı. AK Parti 1,2, MHP 1,2. Tablo bu. Bu tablo içerisinde bize oradan girmek suretiyle yumuşatacaklar, buraya böyle bakın diyecekler. Yanlış yanlıştır. Kimden gelirse gelsin. Bizi ilgilendirmez, yapılan iştir önemli olan. Ne yapıyor bunlar? Terör mü estiriyor, yoksa barışa mı çağrı yapıyor. 

Bu bizim için önemli. Bütün hazırlıklara, tertiplere rağmen en başından itibaren halk bu şiddet eylemlerini tasvip etmemiştir. Halk evlerinde gelişmeleri sabırla, itidalle izlemiş. Ankara  Sincan ve İstanbul Kazlıçeşme’de toplanarak bu oyunu bozmuştur. Birilerinin bu muhteşem kalabalığı görmemesi, görmezden gelmesi son derece tabiidir. Sokaklarda şiddet eylemlerini halkın tepkisi gibi lanse edenler, halk sokağa çıktığında kaçacak delik aramışlardır.

AKP MİTİNGLERİ
Taksim’de bir eylemciyi gösterip Türkiye ayakta yaygarası çıkaranlar, milyonlar sokağa çıktığında bunu görmemiştir. Biz kusura bakmasınlar bunu göstermeye devam edeceğiz. Hem içerdeki hainlere, hem dışardaki işbirlikçilerine göstermeye devam edeceğiz. Cuma günü Kayseri’de Cumartesi günü Samsun’da, Pazar günü Erzurum’da devam ettireceğiz. İçerideki hainler, dışarıdaki işbirlikçiler Türkiye’nin gerçek fotoğraflarını görmek istiyorlarsa, buyursunlar Kayseri’ye Samsun’a Erzurum’a baksınlar. Tıpkı Ankara ve İstanbul’da olduğu gibi sadece AK Partilileri değil, bu çirkin oyuna tepki gösteren her bir kardeşimizi bu mitinglere bekliyoruz. Partisi ne olursa olsun, hepsini bekliyoruz.

ULUSLARARASI MEDYA
Demokrasiye hukuka sandığa, büyük Türkiye’ye sahip çıkan herkesi Anadolu’da meydanlara bekliyoruz. Bunlar Gezi Parkı halkındır diyorlardı, Taksim halkındır diyorlardı. Ama dertlerini halka değil, İngilizce olarak uluslararası medya kuruluşlarına, örgütlere kurumlara anlattılar. Meselelerini Anadolu’ya Trakya’ya anlatamadılar. Gittiler BBC’ye, CNN’e Reuters’a Avrupa Parlamentosu’na anlattılar. Çünkü bunların arkasında halk yok. Anadolu, Trakya yok. Bunların arkasında işbirlikçileri durumunda olan medya var, sermaye var, faiz lobisi var. İşte onun içinde sorunlarını millete değil İngilizce olarak oralara iletiyorlar.

SENDİKALARIN İŞ BIRAKMA EYLEMİ
Birşeyi de açık açık konuşmak durumundayız. Bazı sendikalar, bazı STK’lar var. Dün iş bırakma çağrısı yaptılar. Ne oldu? Vaka bu. Hani ne oldu? Çünkü yaptığınız çağrı kanunsuz. Yaptığınız çağrı hukuka aykırı. Hele hele, hele hele, Tabipler Birliği’yle alakalı söylüyorum. Sen kanunsuz bir eyleme nasıl destek verirsin? Sen hastaneleri boşaltma içine nasıl girersin yahu? Sizin insan sevgisi nerede? Hastalarla ilgilenme aşkınız nerede? Bunlarda insan diye bir dert yok. Bunların herşeyi menfaate dayalıdır. Aklı selim gaip geldi ve beklediklerini alamadılar. Bunlar güya solcu, emeğin alın terinin halkın yanındalar.

Aidatlarıyla besledikleri bu örgütlerin üst yönetimlerinin her toplumsal olayda nerede durduklarına dikkat etsinler. Ergenekon eylemlerine dikkat edin, en ön saftalar. Cumhuriyet mitinglerinde en ön saftalar. Demokrasiye milli iradeye yönelik her girişimde bunlar en ön saftalar. Bunlar baş provokatörler, bunlar baş piyonlardır. Banka reklamlarında oynayıp kapitalizmi eleştirenler ne kadar solcuysa, işte bunlar da o kadar solcudur. Faiz lobisinin kuklası olanlar ne kadar emek taraftarıysa bunlar da o kadar emek taraftarıdır. Neyse ki maske artık düştü. Kimin ne olduğunu artık milletçe gördük.

Dün asla bir araya gelemeyeceklerin, nasıl bir araya geldiklerini hem Türkiye hem dünya görmüştür. Ulusalcılarla bölücülerin kardeşliğiyle, sözüm ona dindarlarla din düşmanlarının ittifakının aynı hedefe saldırdıklarını herkes görmüştür. Bir tarafta ellerinde Türk bayraklarını sallayanlar, diğer tarafta Türk bayrağını alçakça yakanlar bir araya geldiler. Bir tarafta Gazi Mustafa Kemal’i istismar ettiler, bir tarafta bölücülerin paçavralarıyla yanyana getirdiler. Bir tarafta güya namaz kıldılar, camiye ayakkabıyla girdiler ve alkol kullandılar camilerimizde. Başörtülü kızlarımıza el uzattılar.

Bir tarafta ağaç dediler, hak dediler, demokrasi dediler. Ağaçları tahrip ettiler, o ağaçları tarumar ettiler. Gezi Parkı’nda kaldırım genişletmede 12 ağaç söz konusuydu. Ama bunların onlarca yıktıkları ağaç söz konusu. Yaktılar, yıktılar, saldırdılar ve herkesi rahatsız ettiler. Buyurun işte Pazar günü üniversiteye giriş imtihanı vardı. O gece sabah 4’e kadar tencere tava. Öyle devam ettiler. Bu ifademden çok rahatsız Beni sen üçe dörde kadar rahatsız etme hakkın var mı? O yavruları rahatsız etmeye hakkın var mı? Kadıköy’den al, İstanbul’un her yerinde aynı şeyi yaptılar. Senin böyle bir hukuk okuman söz konusu mu? Böyle bir hukuk var mı yahu? Sen beni nasıl rahatsız ediyorsun. Hala tencere tava çalmayı bile özgürlük olarak niteleyenler var. Bunların özgürlük anlayışı da farklı. Bu oyun artık bozulmuştur. Önce millet, milletin hükümeti, milletin partisi olan AK Parti bozmuştur.

REFERANDUM
En başından itibaren masum, sivil, demokratik hak arayışlarıyla art niyetli şiddet kullanan demokrasiye hükümete yönelik hareketleri birbirinden ayırdık.
Gezi Parkı'nda gerçekten ağaç için eylem yapanlarla, bunları kullananlar arasında çok net çizgi çizdik. Gezi parkı eylemlerine katılanlarla oturduk, saatlerce istişare ettik. Bazı sanatçılarımızı dinledik. Hem bazı sanatçıları hem de STK temsilcilerini kabul ettik. Kararımızı çok anlaşılır biçimde açıkladık. Yargı kararını bekleyeceğiz dedik. Lehimize çıksa bile halk oylaması yapacağız dedik. Gezi Parkı projesini halkın onayından sonra yapacağız dedik. Halkımız kalkar da hayır derse biz bundan vazgeçeceğiz dedik. 2011 Haziran seçimlerinde biz bunları halkımıza sunduk. Halkımız bizi destekledi. Diğerlerinde zaten proje falan yok ki. Diğerleri sadece hakaret edecek sadece vuracak. Var mı bir projen? Yok.

Ama biz Gezi Parkıyla alakalı şehir müzesini açıkladığımız zaman, üçüncü havalimanını, Yaslıada'yı, Sivriada'yı açıkladığımız zaman. Galataport'u, Haydarpaşa port’u açıkladığımız zaman İstanbul halkı çok farklı bir heyecanı yaşadı. Bunları nasıl görmemezlikten gelirsiniz. Gezi Parkı halkın olsun diyorlardı. Çark etmeye başladılar. Bize orayı boşaltma sözü verenler anında çark ettiler. 

Eyleme devam ettiler. Hukuk devletinde yapılması gerken neyse, Taksim’i, Gezi Parkı’nı bu işgalcilerden temizledik. Şimdi oralardaki o ağaçlar yeniden dikiliyor. Çiçeklendirme çalışmaları yapılıyor. Dün utandım. Bir profesör çıkmış utanmadan sıkılmadan, Gezi Parkı diyor çöplükten geçilmiyordu, Anıt aynı şekilde geçilmiyordu. Ayıptır, ya İstanbul’u tanımıyorsun, temizlikse bu AK Partili belediyelerin en büyük başarısıdır ya. Sen bunu nasıl söylersin? Ama kirlilik bunların ruhunda var.   Biz diyoruz ki işte burası halkındır. Gezi Parkı sahibine teslim edilecek diyoruz. Tekrar Gezi Parkı'nı sahibine, halka teslim ettik. Yaptığımız iş bu.

Taksim Meydanı, meydan olarak 103 bin metrekare. Burada Topçu Kışlası, yeni proje olarak şehir müzesi 11 bin metrekare. Yani yaklaşık yüzde 10’a oturacak. Bunun dışı yine halkın çok rahat kullanabileceği bir düzenlemeyle en ideal bir projeyle halkın hizmetine sunulacak. Şehir müzesinin içinde kalan ağaçlar yine kalacak. Sökülen 70-80 ağaç şehir müzesinin çevresine dikilecekler. Şehir müzesi de, yok ciddi bir müzemiz Türkiye’de. Şehir müzesi olarak yok. 

Topkapı Sarayı’nda TBMM depolarında çürümeye terk edilmiş binlerce obje var. Bir Fransa'ya bakıyorsunuz Louvre Müzesi’yle iftihar ediyor. Bizimki o kadar büyük değil ama böyle bir müzemiz olsun, iftihar edelim.  Bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Yargıyı bekliyoruz zaten. Halk oylamasını da yapacağız. Şimdi bu aşamadan itibaren şiddet kullanan, bir araç olarak benimseyen, hiç kimseye hiçbir örgüte müsamaha gösterilmesi söz konusu değildir.  Bütün bu olayların ilk tespitlere göre 100 trilyonu aşmış vaziyette. Kimin parası bu?

Milletin değil mi? Burada fakir fukaranın hakkı yok mu? Hani ya siz fakir fukaradan yanaydınız? Sizi rahatsız eden neydi ya? Bu huzurlu ülkeyi ne oldu da siz böyle karıştırdınız? Kimin oyununa gelerek bu milletimi huzursuz ettiniz? Esnafımı tüccarımı niçin rahatsız ettiniz? Vatandaş çocuğunu yanına alıyor eve gidecek, giyimine kuşamına bakıyor hakaret, saldırı taciz. Aynı şekilde aracında gidiyor filanca, taciz. Bakanlarımıza varıncaya kadar. 

Sen yüreğin varsa, düşüncene güveniyorsan düşünce hürriyeti sınırsız zaten bu ülkede. İnancına güveniyorsan korkma, rahatlıkla yaşa. Ama bunlar ne düşüncelerine güveniyorlar, güvenmedikleri için düşünce özgürlüğüne zaten bunlar karşı. İnanç hürriyetine de bunlar karşı. Ama biz düşüncemize, fikrimize güveniyoruz. Düşünce özgürlüğü için azami ölçüde yasal düzenlemeler yaptık. 

10 yıl önceyi düşünün, 10 yıl önce. Bu yapılanlar yapılabilir miydi bu ülkede? Bunların kadir kıymet diye bir şey yok. Şu atılan adımların hepsi ortada. Fakat onlar ne yaparlarsa yapsınlar biz özgürlüğü kazanmanın bedeli ne olursa olsun, biz bu bedeli ödeyerek özgürlüğü kazanacağız. Esnaf bunlardan illallah dedi. Üniversite öğrencilerini sokağa döküyorlar. Bazı rektör, dekan, öğretim üyeleri. Bu öğrencilere bunca imkanı veren iktidar AK Parti iktidarı değil mi? Neyini kısıtladık? Yurtsa tarihinde görmediği yurtları yaptık. Tarihinde görülmeyen burs verdik. Lisans öğrencileri 45 lira alırken 280 lira alıyor. 200 lira da beslenme yardımı alıyor. Bire on katlanmış vaziyette.

Bunu solcuysan eğer komünist ülkelerde göremezsin. Harç harç harç, bunu da biz kaldırdık.  Bu kadar hassas, bu kadar gencinin hukukunu koruyan iktidar, muhatap olduğu bu. Bu örgütler lisemize de soktu. Bu liselerdeki öğrencileri, bazı kendilerini bilmez müdürler, öğretmenler bakın kendini bilmez diyorum ve istisna ediyorum. yoksa bizim için öğretmen başımız üzerinde tutmamız gereken insandır.  Ve bu yavrularımızı sokağa döktüler. Bu yavrularımıza biz, okulların yapımından tutunuz, ücretsiz kitaba kadar bütün bunları yaptık. Aynı şekilde Fatih projesiyle yeni dönemin adımlarını atıyoruz. Sınıflarımızı 30 öğrenci standardına yükseltiyoruz.

Hiçbir dönemde olmayan, Milli Eğitim’e milli bütçenin yüzde 50’sini ayırma sürecini biz başlattık. Personel atamada, birinci sırada personel atamasını Milli Eğitim’de yaptık. Hala devam ediyor. Bazıları çıkıyor şu kadar eksik var. Eyvallah, tabi var. Bunu inkar etmiyoruz. Bunu sen bir anda kapatamazsın. Bu bütçeyle alakalıdır. Bizden önceki dönemde siz bunu da yapamadınız.

POLİSE YENİ YETKİLER
Polisimizde kanunların kendisine verdiği yetki dairesinde, bundan böyle hiçbir hukuka göz yummayacak, gerekeni yapmaya devam edecektir. Polisimizi daha da güçlendireceğiz, müdahale gücünü artıracağız.

Elbette bu olayları inceliyoruz, inceleyeceğiz. Araştıracağız. Arkasında kimlerin olduğunu, şiddet uyguladığını hukuk dairesinde belirleyeceğiz. Bu olayları tüm boyutlarıyla analiz etmeye sorunları da çözmeye devam edeceğiz. Bir hususa dikkat çekmek istiyorum. 

CHP
Bundan yaklaşık 3 yıl önce, CHP 33. Kurultay’ını yaptı. Şu andaki zatı genel başkan olarak seçti. Bu yeni başkan CHP’ye gönül vermiş vatandaşlarımız tarafından umutla karşılandı. CHP’nin değişeceği, etkin muhalefet umudu vardı. Ama bu yeni genel başkan, ilk günden itibaren hayal kırıklığına sebep oldu. Oturduğu koltuğu maalesef dolduramadı, çok zayıf kaldı.Her gün yeni bir yalanı çıktı. Her gün çark etti. Kendi söylediğini kendisi yalanladı. O kadar ki bütün CHP kitlesi kendisine güvendiği halde, oy vereceği sandığı dahi bulamadı oy kullanamadı.

Peki ne dediler? Acemidir denildi, kendisini geliştirir denildi, değişir denildi. Aradan geçen 3 yıla rağmen bu zat lider olamadı, genel başkan olamadı. Olsa olsa CHP’de genel müdür olarak kaldı. Geçmişte genel müdürlüğünü yaptığı SSK’yı nasıl batırdıysa, CHP’yi de tepetaklak aşağılara çekmeye başladı. Şu anda kamuoyu yoklamaları onu gösteriyor. Böyle bir partinin, böyle bir genel başkanın oluşturduğu hayal kırıklığını biz çok iyi anlıyoruz.

Biz doğrusu böyle bir genel başkandan memnunuz siyasette. Fakat Türkiye’de muhalefet boşluğu olmasını talihsizlik olarak görüyoruz. İşte maalesef hayal kırıklığı içindeki kitleleri çok açık provokasyonlar neticesinde sokağa dökmüştür. Meclis’teki partisi tarafından etkin şekilde temsil edilemediğini düşünenler sokağa çıkmıştır. Bazı milletvekilleri de son derece sorumsuz sokağı adres olarak göstermiş, sokak sokak çatışma çağrısı yapmışlardır.

Meclis’te muhalefeti başaramayanlar, sokaktaki Vandalların arkasına çıkmıştır. Kennedy Caddesi'nde yürüyen isyancıların önünde, TOMA’ların karşısına dikilen milletvekilleri bu ülkenin huzuruna hizmet eden milletvekilleri değildir. O bir özgürlük mücadelesi de değildir, o kamu düzenini bozmaktır. Yapılan budur.  Kamu düzenini bozmaya kimsenin hakkı yoktur. 
Bir milletvekili çıkıyor bizim polisimize en ağır ifadelerle küfrediyor. Kamera kayıtlarında var. Biz kendimizden vazgeçtik. Onlara küfür ediyor. Bir başka milletvekili küfür eden gençlere para veriyor. Ne kadar fazla küfür ederseniz o kadar fazla para vereceğiz. Günlerdir, CHP milletvekili gibi terör örgütü militanı gibi mezhep çatışması için tahrik ediyor, attığı tweetlerle her türlü yalanı söylüyor.

DİVAN OTELİ
Bir tanesi maalesef  İstanbul’da Divan Oteli’nde, orada gösterileri yapanlar, artık açıklıyoruz. Divan Oteli’ne giriyorlar, otelden oraları yönetiyorlar. Ama orada onlarla beraber olan milletvekillerinden bir tanesi de benim valime her türlü hakareti yapıyor telefonda. Sen milletvekili misin eşkıya başı mısın? Nesin sen? 

Hani bu CHP Atatürk'ün partisiydi. Atatürk'ün yanında bölücü başının posteri var, neredesin ulusalcılar. Neredesiniz CHP'liler. O anıtın üzeri neydi öyle. Kim temizledi orayı. Bu milletin polisleri temizledi. Bu genel başkan ve bu yönetimin elinde CHP, illegal örgütlerin sığınağı bir parti konumuna gelmiştir. O polis emre itaat etmeyecek de ne yapacak. O vandallar mı seni başbakan yapacak. Bu kadar mı sandıktan, demokrasiden uzaksın.

Bu süreç Reylanlı saldırılarının bir devamıdır. CHP'nin Reyhanlı saldırganları ile nasıl içli dışlı olduğunu gördük. Taksim Meydanı olayları da bizzat kendi vatandaşlarımızın kullanılmasıyla olmuştur. Tekrar ediyorum, bu oyun bozulmuştur. Bu tuzak alt üst olmuştur, hedefine ulaşamadan çöpe atılmıştır. Şimdi biz birileri gibi "Öl de ölelim, vur de vuralım" demedik, demeyeceğiz. Onu Bahçeli yapıyor zaten. Biz ne Kılıçdaroğlu'yuz ne Bahçeli. Biz bu milletin değerleriyle hareket eden bir iktidarız. Hamd olsun, millet iktidarına demokrasiye, ekonomiye, milli iradeye en güçlü şekilde sahip çıkmıştır. Demokrasimiz bir kez daha sınanmış, alnın akıyla çıkmıştır. Ekonomimiz bu süreçten çok daha güçlü çıkmıştır.

Bu süreçten, ayrışmaların keskinleştiği bir sonucun çıkmasına asla müsade etmeyeceğiz. Millet olarak, birbirimize daha bir kenetlenecek, muhabbetimizi daha bir ilerleteceğiz. Tüm inanç grupları ve tüm etnik kökenler, birbirimizle empati kurarak, demokrasi ve özgürlükleri çok daha ileri seviyeye taşıyacağız. Bu süreçte, özellikle hatırlatmak istiyorum. Mezhebi ne olursa olsun, bu konuda tahrik edenler var. Ben bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Lütfen bu konuda hassas olun. Ne eksiğiniz var, neyinizi yapamıyorsunuz? Lütfen bu hassasiyeti, huzur için düşünmenizi istiyorum. Hiç kimse hiç kimsenin yaşam tarzına karışmıyor ve karışamaz. Lütfen oyuna gelmeyin.

Polisimize sabrından ve sağduyusundan dolayı tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Sağduyulu davranan siyasi partilere ede teşekkür ediyorum. Dünyanın birçok yerinden bize destek olan kardeşlerimize de şükranlarımı sunuyorum. Türkiye'nin bu süreçten daha güçlenerek çıktığını herkesin bilmesini istiyorum. Çok değerli misafirler, milletvekilleri. Türkiye'de bütün bu olaylar olurken, biz Türkiye'yi yüceltmek için çalışmalarımızdan hiçbir taviz vermedik. Birileri ekonomiyi demokrasiyi hedef alırken, iç ve dış politikamız adına çok önemli hazırlıklar yaptık. Biliyorsunuz Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yıl dönümüne yalnızca 10 yıl kaldı. Belirlediğimizi hedeflere ulaşma noktasında yolumuza devam ediyoruz.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 18.06.2013 13:46
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol