BADEM BIYIKLILARIN CUMHURİYETİ...

Hükümete yakınlığı ile bilinen ve '2 milyon dolar yolla Süleyman' ile uzun süre gündemde kalan Star Gazetesi'nin Yazarlarından Ahmet Kekeç, badem bıyıklıların cumhuriyetini yazdı...

30 Ekim 2014 Perşembe 13:40
BADEM BIYIKLILARIN CUMHURİYETİ...

İşte kimsenin cumhuriyete karşı olmadığını vurgulayan Kekeç'ın o yazısı:


" Badem bıyıklının “Cumhuriyeti yıkmak” gibi bir derdi yok Bekir.


Biraz Ankara’nın dışına çık, insanlarla temas et, badem bıyıklı çoğunluğunun bulunduğu mekânlarda dolaş (Ulus civarında turalasan da olur), gözlerinle gör... 

Kimse Cumhuriyete karşı değil.

Niye olsun?

Daha önce de anlatmıştım ama senin seviyene uyarlayarak tekrarlayayım.

Biz (badem bıyıklılar) Cumhuriyete karşı değiliz. Bilakis Cumhuriyeti çok seviyoruz.

Kemalist değiliz... CHP’ye oy vermiyoruz.

Mustafa Kemal’e Peygamber, Nutuk’a kutsal kitap, Anıtkabir’e Kâbe muamelesi yapmıyoruz.

Bazı darbelerin “iyi” bazı darbelerin “kötü” olduğunu savunmuyoruz. Bütün darbeler kötüdür Bekir. Bazı darbelerin nispeten “iyi anayasa” getirmiş olması, yapılan işi meşrulaştırmaz. Kaldı ki, iyi anayasa denilen anayasa, korporasyonlara kapı aralamıştır. Korporatist bir anayasadır. Senin anlayabileceğin biçimde söyleyeyim, vesayetçi bir anayasadır. Daha kötüsü düşünülemez...

Badem bıyıklıyız, göbeğimizi kaşıyoruz ama saf değiliz.

Recep Peker mamulü “tektipleştirme” projesinden “ulus” yaratılabileceğine inanmıyoruz.

Nitekim yaratamadık.

Mahmut Esat Bozkurt’u “gelmiş geçmiş en büyük hukukçu” saymıyoruz.

Parvus Efendi’yi “değerlerimiz” arasında sıralamıyoruz...

Bedri Baykam’ın kolaj çalışmalarına bayılmıyoruz...

Zülfü Livaneli dinlediğimizde “devrim, devrim” diye kendimizden geçmiyoruz.

Fakat biz de cumhuriyetçiyiz...

Senin çokbilmiş profesörlerin “Cumhuriyetin aynı zamanda bir ideal olduğunu” söylüyor. İnanma... Cumhuriyet bir yönetim şeklidir. Başka da bir şey değildir. Fazilet hiç değildir. Abartmayalım... “Cumhuriyet ortaçağa son vermiştir” diyenlere de, aynı şekilde, inanma. Hatta gül, geç... “Avrupalı ulusların 1500’lü yıllarda idrak ettiği ortaçağ, nasıl oluyor da, 1920’lere kadar topraklarımızda hüküm sürebiliyor?” diye sor. Yani kuşku bildir.

Kuşku iyidir.

Batı ülkeleri “Rönesans reformlarını” hayata geçirebilmek için, iki yüz yıl (hatta üç yüz yıl) süren “kıyım, kırım ve kıtlık sürecinden” geçti. Çok kan döküldü, çok ocaklar söndü, çok acılar çekildi. Sonunda ortaçağ “tarihin karanlıklarına” gömülmüş oldu

Biz hangi aralıkta yaptık bu işi Bekir? 

Kahraman ve seciyesi yüksek ulusumuz, nasıl oldu da, hiç zahmet çekmeden, hiçbir acıya gark olmadan, tabir caizse “hiçbir masraf yapmadan” bir gecede ortaçağdan çıkıp çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıverdi?

Bu nasıl oldu?

Bizim ortaçağımızda İkinci Meşrutiyet ilan edilmiş, Sultan Abdülhamit’in 33 yıl düşe kalka sürdürdüğü yarı başkanlık sistemi yıkılmış, yerine “çok partili parlamenter sistem” kurulmuştu... Öncesinde de (Sultan Abdülhamit döneminde) bir sürü reforma imza atılmış, bir sürü yenileşme yapılmış, altyapı hizmetleri tamamlanmış, demiryolları ağı Hicaz’a kadar uzatılmış, eğitim ve sağlık modernleştirilmiş, çağdaş üniversitelerin temeli atılmıştı.

Senin Cumhuriyetçilerin ortaçağa son verdiler.

Bütün siyasi partileri kapattılar. Çok partili parlamenter sistemi yıkıp, yerine tek parti rejimi kurdular. İstiklal Mahkemelerini “rejim mahkemeleri”ne dönüştürdüler, muhalif gazetecileri orada yargıladılar.

Eh, ellerini bol tutup bir sürü de adam astılar.

Cumhuriyet iyidir, tamam da, marifet Cumhuriyet kurmak değil Bekir... Saddam Hüseyin de kurdu, İranlı mollalar da kurdu...

Marifet, onu demokratik değerlerle donatmak, yani “cumhurun cumhuriyeti” kılmak...

Biz (badem bıyıklı göbeğini kaşıyan kıllı ayılar), Cumhuriyete değil, fetiş Cumhuriyet düşüncesine ve  “Kemalist tasallut rejimine” karşıyız.

Daha net söylemek gerekirse, sana karşıyız..."

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 31.10.2014 12:29
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol