'AKP, Ruslara 3 Kat Ödeme Garantisi Verdi'

Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalıma Grubu Başkanı ve CHP Enerji Komisyonu Başkanı Necdet Pamir, Türk Akım doğal gaz boru hattının deniz bölümünün tamamlanmasını Sol'a değerlendirdi ve çok çarpıcı bilgiler verdi.

27 Kasım 2018 Salı 00:34

Ali Ufuk Arikan'a konuşan ve AKP tarafından “tarihi proje” olarak duyurulan Türk Akım’ın gerçekte ne anlama geldiğini anlatan Pamir, "Boru hattının kapasitesi, gazı alıp satma hakkınız var mı yok mu, fiyatta indirim oldu mu, bağımlılıkta azalma oldu mu?” gibi sorularının hepsinin yanıtının olumsuz olduğunu vurgularken, “Hiçbir avantajınız yokken, bunu 'asrın projesi' ya da 'çılgın proje' (ne demekse) olarak duyurmak doğru değil” dedi.

İşte Pamir'in açıklamalarından bazı bölümler:

Siz ne gaz fiyatında indirim aldınız, ne Rusya’ya bağımlılığı azalttınız, ne teknolojik bir atılım yaptınız. Bu sadece cilalı imaj çalışmasıdır. Bu iş sadece Rusya’nın yararına oldu. Bize sağladığı tek avantaj ise, hattın doğrudan gelecek olması nedeniyle, her kış gelen gazı "Ukrayna mı sifonladı, yoksa Rusya mı kesti" tartışmasından kurtulacak olmamız…

Hattın geçmişi ise şöyle gelişti: Putin 2014 yılı Aralık ayında Türkiye’ye gelirken, birden bire "Güney Akım’dan vazgeçtik” dedi ve onun yerine Türk Akım projesini yapacaklarını duyurdu. Güney Akım yılda paralel ve her biri 15,75 milyar metreküp gaz taşıyacak olan ve Karadeniz’de bizim Münhasır Ekonomik Bölge’mizden geçirilip; Avrupa’ya Bulgaristan üzerinden gaz verilmesini içeren bir projeydi. 

AB ise gerek Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik politikasına gerekse Kırım’ın bir referandum ile Rusya Federasyonu’na bağlanmasına karşı Rusya’ya ambargo uyguluyordu. Ayrıca Rusya’nın (Gazprom) AB ülkelerine hem gaz satmasını, hem AB’yi besleyen boru hatlarında ve gazın dağıtımında hissedar olmasını, rekabet hukukuna aykırı görüyordu. Bu nedenle çıkardığı 3. Enerji Paketi ile Gazprom’un tekelini kırmayı hedefleyen bir dizi önlem almıştı. Putin’in Türk Akım hamlesi, bu koşullarda geldi. Bir yandan AB’ye “Benim size karşı (Türkiye) seçeneğim var” mesajını verirken, Ukrayna’yı da geçiş güzergahı olarak (hem AB’ye hem Türkiye’ye giden hatlar açısından) devre dışı bırakıyordu. Putin, Türk Akım ile; Ukrayna, Moldova, Romanya, Bulgaristan üzerinden gelen 14 milyar metreküplük hattı devre dışı bırakarak, bunun yerine 15,75 milyar metreküplük Türk Akım projesini devreye almış oldu. Ukrayna’ya Rusya bir ceza kesiyor, biz de bunun aracısı oluyoruz. Rusya sizden yararlanıyor ama siz ne alıyorsunuz? İndirim almıyorsunuz, AB’ye gitmesi planlanan hatta söz sahibi değilsiniz... Kaldı ki Rusya’nın AKP’nin dış politikasına dair “tehdit algılaması” giderilebildi mi? Suriye’ye (Rusya’ya göre) “İslamcı militanların” geçişinde ve sonrasında Rusya Federasyonu coğrafyasına geri dönmelerinde, hala Türkiye’yi sorumlu görüyorlar. Bunu düşününce Rusya yönetiminin bunu unutup duyarsız kalacağı ve Türk Akım gerçekleşti diye Türkiye’ye taviz vereceği beklentisi de boş bir hayaldir.

Ben bilimsel ve nesnel bir değerlendirme yapmaya çalışıyorum. Boru hattının kapasitesi, alıp satma hakkınız var mı yok mu, fiyatta indirim oldu mu, bağımlılıkta azalma oldu mu? Hepsinin yanıtı olumsuzken, hiçbir avantajınız yokken bunu asrın projesi olarak duyurmak, “bir çılgın proje daha tamamlandı” demek anlamsız bir zorlama… Ticaret Merkezi (hub) falan da olmuyoruz! Rusya açısından ise büyük bir stratejik başarı söz konusu. 

1990 yılında Türkiye’nin enerjideki dışa bağımlılığı yüzde elli ikiydi. Yüzde 52’sini ithal ediyorduk. 1990’da yaklaşık yarı yarıya olan bağımlılık, 2000 yılına geldiğimizde yüzde 67’ye çıktı. AKP’li yılların sonunda, yani Kasım 2018’de ise yüzde 76’ya çıktı.

İktidar, sürekli olarak “bağımlılığı azalttık" diyor ancak sayılar ortada. Bağımlılık net bir şekilde artmış durumda. Benim bildiğim kadarıyla (!) (İlkokul bilgisi yeterli olsa gerek) %76, %67’den büyük.

Enerji verimliliğimiz son derece düşük. Belli bir miktar ekonomik büyüme için harcanan enerji miktarı, çağdaş ülkelerin gerisinde. TÜİK verilerinde oynamayla, GSH yüksek gösterilip, enerji yoğunluğu azaltılmış gibi gösteriliyor. 

Bir diğer kronik hastalık da talep tahminlerinin şişiriliyor olması, aynı ANAP döneminde olduğu gibi… Dolayısıyla  gereksinim olmayan santrallere yol veriliyor. 

Örneğin 2015 yılında, 2026 yılı için yaptıkları talep tahminleri çok yüksekti. Gelen eleştiriler ve itirazlar sonrasında, 2016 yılı için elektrik talebi tahminlerini 106 milyar kilowatt saat aşağı çektiler. “Akkuyu ve Sinop nükleer santrallerine ihtiyaç var” dediklerinde, 2015 verilerini öne sürüyorlardı. Akkuyu ile Sinop devreye girdiğinde ikisinin toplamı en tepe noktada bile 69 milyar kilowatt olacak. Siz 100 milyar kilowat-saat aşağı doğru düzeltme yapıyorsanız, toplam 69 milyar kilowatt-saat üretecek Sinop ve Akkuyu Nükleer Santralleri’ne gerek olmayacağı çok açık…

Bu arada, Akkuyu Nükleer Santrali’ni Ruslar yapıyor. Yapıyor da, bedava mı yapıyor? Tarife garantisi vermişsin. TBMM’den AKP parmak çoğunluğu ile geçen anlaşmaya göre, Akkuyu’dan üretilecek elektriğin kilowat-saatine 12,35 cent satın alma garantisi verildi! Oysa halen toptan elektrik satış fiyatı 4,5 cent civarında. Evet santrali Ruslar yapacak ama 3 katını benden, tüketicinden alıyor. Dolayısıyla bir diğer yanlışlık burada. Yani, ülkemizde enerji/elektrik üretecek kaynak var ama bu kaynağı kullanılmak yerine, dışa bağımlılığı daha da arttıracak nükleere gidiliyor. Tabi nükleerin sakıncaları bunlarla sınırlı değil…  

‘KİM EN UCUZA VERİRSE’

“Milli kömür” politikası adı altında bir şeyler pompalıyorlar ama Anayasa’ya göre, tüm halka ait olan doğal kaynakları, çıktıkları ihaleyi alacak şirkete bedelsiz veriyorlar. Daha rezervi kesin hesaplanmamış kömürümüzü, “bana elektriği en ucuza kim verirse ona vereceğiz” diyerek devrettiler. Milli olmaktan söz ediyorsunuz ama; şartnamede ekosistemi esirgeyecek biçimde kömürün nemini, kükürt oranını, kül oranını kabul edilebilir orana indirecek ve kömürü en verimli biçimde yakacak teknoloji ön koşulu bir ön koşul var mı? Hayır. Kim en ucuza veriyorsa diyorsunuz. İhaleyi alan şirket, dünyada bu konuda önde gelen, deneyimli bir şirket mi? Alakası yok. Yakma teknolojisini belirlediniz mi? Minimum verim için ön koşul var mı? En çok salım miktarı belli mi? Hepsinin yanıtı hayır. 

Benzer şekilde, “Türk Petrol Kanunu" diye bir kanun çıkardılar. Buradaki en önemli değişiklik, Türkiye Petrolleri’nin devlet adıma arama ve üretim yapma yetkisini kaldırmak oldu. Yetmedi; şimdi de TPAO’yu Varlık Fonu’na bağlıyorsun ve özelleştirme sürecine sokuyorsun. Bu da “milli” politika oluyor! Her yönüyle “cilalı imaj” dönemindeyiz… Barbaros Hayrettin Paşa sismik gemisini aldık. Fatih derin deniz sondaj platformunu aldık ve 29 Ekim’de sondaj başlattık. Tamam, ama kimse şunu sormuyor: Siz Türkiye Petrollerini Varlık Fonu’na bağladınız ve deneyimli yetkin kadrolarının hepsini emekli ettiniz. TPAO’nun temel fonksiyonları olan kuyu tamamlama ve sondaj faaliyetlerini kurum dışına çıkardınız. Yani TPAO’nun artık bu temel fonksiyonları yok! Barbaros Hayrettin ve Fatih’in elemanlarının neredeyse tamamı yabancı şirketlerin elemanları. “Mış” gibi yaparak “tamamen yerli ve milli” diyorlar. Aklımızla dalga geçiyorlar!


İş bilmezlik var ama tek neden bu değil. Nepotizm var, “Bana yakın olsun, falanca tarikat olsun” anlayışı var. 30 milyar dolar gibi rakamların konuşulduğu bir Akkuyu Nükleer Santral projesi var örneğin, bu birilerinin iştahını kabartıyor. Bizim “yerli sanayicimiz” nükleer teknolojiye sahip mi? Akkuyu’da her şeyin uluslararası anlaşma ile yüzde yüz Ruslara verildiği projede siz ne yapacaksınız? Orada topu topu, hizmet binalarını yapacaksınız. Ama kafa bu... “Ruslar yapsın ama biz de oradan üç kuruş para kazanalım” deniliyor. Dışa bağımlılık artarmış, atık sorunu sadece bugünü değil, gelecek nesilleri de tehdit edermiş, mevcut elektrik fiyatının 3 katı satın alma garantisi verilmiş; bizimkilerin umurunda değil…

30 milyar doların telaffuz edildiği yerde asıl mesele şu, 12,35 cent kilowatt saatine satın alma garantisi vermişsiniz Rus tarafına… Peki bugün Türkiye’deki elektriğin kilowatt-saat toptan satış fiyatı 4,5 cent. Siz bunun üç katını ödemeyi taahhüt etmişsiniz. Döviz kurunu da kontrol edemediğiniz bir noktada, bu nasıl bir kafa yapısıdır? Burada birilerinin çıkarı var kesinlikle, ama halkın çıkarı olmadığı kesin.
 

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 27.11.2018 16:08
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol