Milli mücadeleyi zorbalık olarak gören ve dış siyasette batının oyuncağı olmak dışında bir şey yapamayan Damat Ferit’in dış politikasını öven Ali Kemal, Ferit Paşa hükümetinin iç siyasetteki icraatlarını da şu cümlelerle övmüştür:
“Anadolu’da ahalinin bilhassa Müslümanların malları, canları daha emindi. Hükümet kimsenin cebren parasını, iaşe vesaire kisvesiyle gasp etmiyordu. Kanun haricinde asker toplamıyor, bedeli nakdi almıyordu. Bu keyfi, örfi emirlere baş eğmeyenlerin köylerini ve hanelerini topa tutturmaya müsaade etmiyor, Kuva-yı Milliye’nin yaptığı yolsuzluklar gibi facialara asla meydan vermiyordu”
Damat Ferit’i yazılarında öven Ali Kemal, tüm felaketlerin baş nedeni olarak Kuva-yi milliyecileri görmektedir. Bir yazısında Kuva-yi milliye olmasaydı neler olacağıyla ilgili şu cümleleri yazmıştır:
“İstanbul vesaire mevzu tehlikesi olmayacaktı, İzmir çoktan kurtulmuştu. Bu yangından nasibimiz ne ise kurtarabilecekti. Biz eşkıyaları tabiatımıza daha uygun bulduk, geriledik, kötüledik, yeniden bir çukura düştük”
Yukarıda okuduğunuz satırlar günümüzde çok komik hatta saçma gelebilir ama kurtuluş savaşı yıllarında Ali Kemal gibi işgali çok hafife alan ve kısa sürede biteceğini düşünen insanlar vardı. Milli mücadeleye karşıt olmalarının nedenlerinden biri de buydu. Onlara göre Kuvvacılar, kendiliğinden bitecek bir işgali uzatan isyancılardı.