TEK ÇATI ALTINDA İKİ DİN

İzmir Üniversitesi tarafından sürdürülen Tire’deki tarihi eserlerin yer alacağı Tire Tarih Albümü çalışmaları, dünya tarih ve kültür mirası açısından birbirinden önemli iki eserin gün ışığına çıkmasına neden oldu.

05 Ocak 2012 Perşembe 01:17
TEK ÇATI ALTINDA İKİ DİN
İzmir Üniversitesi ve Tire Kültür, Sanat, Çevre ve Turizm Derneği’nin tarafından sürdürülen Tire Tarihini Koruma Projesi, dünya tarih ve kültür mirası açısından birbirinden önemli iki eserin gün ışığına çıkmasına neden oldu. Sırt sırta kurulmuş Agia Kiryaki Şapeli ve Ekinhisarı Camisi ile Ayazma üzerine inşa edilmiş Şemsettin Bey Mescidi’nin dünyada başka bir örneğinin olmadığı belirtildi. 
Ortodoks Rum toplumunda bir su kaynağı veya kuyu yanında kurulan küçük kiliselere “Ayazma” dendiğini ifade eden Tire Tarihini Koruma Komisyonu Başkanı ve İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Meltem Öztürk, “Derekahve semtinde bulunan ve Azize Meryem’e adanan ayazmanın IV. yüzyılda yapıldığını sanılıyor. Bu bölgeye tarihi kayıtlarda Azize Meryem Mahallesi denmesi de Meryem Ana’nın iki yıl Derekahve mahallesinde yaşadığı tahminini güçlendiriyor” dedi. Tire’nin Ekinhisarı kesiminde bulunan ve Agia Kiryaki Şapeli olarak anılan küçük kilisenin Değirmendere semtindeki Hıristiyanların ibadeti için yapıldığını ve Ekinhisarı Camisi olarak bilinen Ebubekir Ağa Camisine doğudan bitişik durumda olduğunu ifade eden Öztürk, “Görüştüğümüz Ekinhisar köylüleri binanın niteliğini bilmemelerine rağmen konukevi olarak kullanılan mekanın içinde namaz kılınmaması gerektiğini söylediler” dedi. Ayazma üzerine inşa edilen Şemsettin Mescidi’nin ise XV. yüzyılda temelsiz olarak ayazma üzerine yapıldığını ve halen ibadete açık olduğunu sözlerine ekleyen Öztürk, Salı pazarı ve yemekleri ile ünlü Tire’nin tarihi değerlerinin gün ışığına çıkarılmasının ardından bir kültür kenti olarak öne çıkacağını düşündüklerini ifade etti.



 
Tire’de aynı çatıda iki dini buluşturan bu yapıların hoşgörü ve kardeşliğin bu kentte yüzyıllar önce buluştuğunun en önemli kanıtları olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yıllarca Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların birlikte yaşayarak dinler kardeşliğinin en güzel örneklerinden birisini gösterdikleri bu kasabadan bugünlere kalan, keşfedilmemiş eserler karşımıza çıkıyor. Tarihi eserler zamanında korunabilmiş olsaydı, Tire medeniyetler buluşmasının olduğu kadar dinler kardeşliğinin de öncü şehirlerinden birisi olabilirdi. Berlin’de tek çatıda üç dini buluşturmayı amaçlayan bir ibadethanenin inşa edileceği haberinin dünya basınında uyandırdığı ilgiyi düşünürsek, Tire’nin bu buluşmayı yüzyıllar önce gerçekleştirmesi büyük bir şanstır. Sonradan müdahaleler görmüş olmakla birlikte restorasyon çalışmaları sayesinde dört yapının da eski görüntüsüne kavuşturulabileceğini ve bu durumun dünya kültür turizmine büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Geç de olsa bu gerçekle karşılaşmak, tarihi dokunun korunması konusundaki çalışma isteğimizi arttırdı. İzmir Üniversitesi’nin proje mekânı olarak Tire’yi belirlemekle ne kadar doğru bir seçim yaptığını da kanıtladı.”






Proje geliştikçe, Tire’ye hayranlıklarının katlanarak büyüdüğünü ifade eden Öztürk, şu ana kadar gizli kalmış çok önemli iki tarihi yapıyı daha tespit ettiklerini, gelecek günlerde bu eserleri de kamuoyuna açıklayacaklarını ifade etti. Öztürk, projenin amaçları arasında yer alan Tire Tarih Kataloğu’nda yer alacak fotoğrafların çekiminin ve katalogda yer alacak bilgilerin tamamlandığını, basım için İl Özel İdaresi’ne yapılan başvurunun sonuçlanmasının beklendiğini belirterek, “Web sitemiz faaliyete geçti,adresini kamuoyuyla çok yakında  paylaşacağız” dedi.

tncyhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol