2011 Arap Baharı sonrasında Suriye’de yaşananlar sadece bir iç savaş değil, aynı zamanda bölgedeki ve dünyadaki güçlerin çıkar çatışmalarıdır. 
    11 Eylül 2001’den sonra ABD yönetimi terörizmle mücadele adı altında Ortadoğu’ya yeniden şekil verme arayışına girmiştir. ABD yönetiminin yeni Ortadoğu politikası içinde İran ve Suriye "şer ekseni" ne dahil edilmişti. 11 Eylül sadece ABD'nin politika değişikliğine değil Türkiye ve İran'ın da politika değişikliğine neden olmuştur. Bölge ülkelerinde domino etkisi yaratan Arap Baharı, Türkiye-İran İlişkilerini de etkilemiş;  Suriye’de meydana gelen iç savaşta İran’ın Suriye rejimini desteklemesi, iki ülke arasındaki rekabetin sürekliliğinin de bir göstergesi olmuştur. 
    İran'ın ekonomik ve askeri yardım yapması ve bu yardımların maliyetlerinin yüksek olması bazı uzmanların Suriye’yi, "İran’ın Vietnamı" olarak değerlendirmesine yol açmıştır. Yapılan bu değerlendirme karşısında İran neden Esad yönetimini desteklemeye devam etmektedir?
    İran’a göre Suriye'ye müdahale, bölgesel ve güvenlik politikaları açısından önemli olan İran, Suriye, Lübnan Hizbullahı ve Filistinli İslami direniş örgütleri ile ilişkileri kesmeye yöneliktir.
    Arap Baharından sonra İran ile Suriye yakınlaşması her ne kadar Şiilik ortak paydasında buluşmuş olsa da aslında İran İslam Devriminden (İran devrimini ilk tanıyan ülkelerden birisi de Suriye’dir.) sonra İran’ın dış politikada karşılaştığı sorunlarda yanında destek olacak devletlere ihtiyaç duymasıdır. Yani bölgesel güç arayışı zorunluluğu ön plana çıkmaktadır. Suriye krizi öncesi bölgede İran ve Suudi Arabistan destekli bloklar arasında mücadele zaten bu zorunluluğu doğurmuştu. Bu açıdan Suriye stratejik önemdedir.    
     Esad rejiminin devrilmesi, İran’ın bölgedeki diğer müttefiklerini de olumsuz etkileyecek ve Irak'taki Şii ağırlıklı hükümetin düşebileceği gibi Hizbullah aracılığıyla Lübnan siyasetindeki etkisi de azalacaktır. Bu durum İsrail'in lehine bir hal alacaktır. Aslına bakılırsa İran için Esad rejimi değil, Suriye'deki konumu ve buna bağlı olarak bölgesel güç olması önemlidir. İran'ın Suriye'de askeri varlığını güçlendirme çalışmaları bu durumu doğrulamaktadır.
    Türkiye için Suriye'nin önemi nedir?
    Türkiye, İran ve Suriye bir anlamda Ortadoğu ve Avrupa arasındaki geçiş noktasıdır. Suriye, Türkiye için büyük önem taşıyan bir sınır komşusudur. Suriye’deki siyasi istikrarsızlık ve Kürt devleti kurulması fikri endişe yaratmaktadır. Son dönemde, ülke içinde etnik ve mezhepsel ayrışma ile çatışmaların artarak bölge geneline yayılmaya başlaması özellikle sınıra yakın yerleşim bölgelerimize olumsuz yansımaları olmuştur.
    Suriye, sadece siyasi olarak değil aynı zamanda Türk ekonomisinin Mısır, Ürdün ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere, bölgenin diğer ülkelerine açılan kapısıdır.
    Suriye krizinin uzaması Türkiye’deki Kürt sorununu da olumsuz olarak etkilemektedir. Şöyle ki, Esad'ı devirmek için Suriye muhalefetine verilen desteğin, hiçbir zaman istemeyeceğimiz şekilde ters etkiyle Türkiye'ye dönme ihtimali tehlikeli olacaktır. Ayrıca İran, her ne kadar PKK’nın İran’daki uzantısı olan PJAK’la mücadele ediyor olsa da Suriye’de etkin olabilme adına PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD ve YPG’ye yönelik sert bir tutumu görülmemektedir. Zaman zaman PYD’ye verdiği destekle muhaliflerin etkisini zayıflatmaktadır. Diğer taraftan da İran’ın PJAK’la ateşkes sürecine girmesi PKK’nın bölgede elini rahatlatarak bir yandan Türkiye’de eylem kapasitesini artırmıştır.
    Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden (AB) yönünü Ortadoğu'ya çevirmesinin doğal olarak bölgede rakibi olan İran tarafından hoş karşılandığını söyleyemeyiz. İki ülke arasında ki ilişkilerde zaman zaman yumuşamalar olsa da bölgesel güç olma mücadelesi her zaman var olmuştur. Suriye krizi de İran ve Türkiye için, güçlerini göstermeleri konusunda önemli bir alandır. 
    İran ile Türkiye arasında bölgesel güç olma mücadelesi olsa da karşılıklı çıkar bağımlılığı göz ardı edilemez. Türkiye, hızla gelişen ekonomisi için gerekli olan doğalgaz ve petrol ihtiyacının büyük bir kısmını İran’dan karşılarken, nükleer programı nedeniyle Uluslararası arenada tecrit edilmiş ve ekonomik yaptırımlar altında boğulan İran’ın ise Türkiye ile ilişkilerini koparma lüksü yoktur. Her ne olursa olsun bünyesinde önemli bir Kürt nüfuzu barındıran İran, Büyük Kürdistan Devleti kurulması ihtimaline karşı Türkiye ile aynı hassasiyeti taşımaktadır. 
    Suriye'de kazanç edinimine baktığımızda ise Esad yönetiminin ülkenin bir kısmında hala kontrolü elinde tutması ile kazananın İran olduğu şimdilik açıkça görülmektedir.
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol