Erdoğan'a Tuzak mı Kurdular?

Saray'da Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarını yazanların amacı nedir, ne yapmak istiyorlar, gerçekten merak ediyorum. Sızma ve tuzak mı?

23 Şubat 2021 Salı 12:09
Erdoğan'a Tuzak mı Kurdular?

Gazeteci-Yazar Mehmet Y. Yılmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarına kendisine kurulan bir tuzak olabileceğini öne sürdü.

" Kandil'den yönetilen PKK, o kadar güçlenmiş ki ABD'de kongre binası basmaya kadar işi vardırmış, öyle mi? E hani inlerinden çıkamayacak hale getirmiştik bu örgütü?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump yanlısı çetelerin ABD'deki kongre binasını basmaları olayında PKK'nın da parmağı olduğunu söyledi.

Bu konuyla ilgili cümlesi aynen şöyle:

"Nitekim Amerikan Kongresi'ne yönelik menfur eylemde başı çekenlerin, bölücü örgütün Suriye kolu YPG / PYD ile bağlantıları ortaya çıkmıştır."

Bu sözleri söyleyen kişi TC Cumhurbaşkanı olduğuna göre, güçlü bir istihbarat almış olmalı.

Yani bu bilgiyi, ilgi çekmek için uydurmadığını varsaymak zorundayız.

Yani Kandil'den yönetilen PKK, o kadar güçlenmiş ki ABD'de kongre binası basmaya kadar işi vardırmış, öyle mi?

E hani inlerinden çıkamayacak hale getirmiştik bu örgütü?

Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı bizleri mi kandırıyor, Cumhurbaşkanı'nı mı?

Cumhurbaşkanı'nı bu sözleri söylemeye yönelten istihbarat, belli ki ona çok ikna edici gelmiş.

Ama bana öyle geliyor ki bu da "camilerimizi ahıra çevirdiler" türünden bir palavra.

PKK bu kadar güçlenmiş ve ABD'de kongre basmaya kalkışanlarla işbirliği yapabilir hâle gelmiş olamaz.

Bu mümkün değil.

Yine dönüp, Saray'da bu konuşmaları kim yazıyor sorusuna geliyoruz.

Saray'da Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarını yazanların amacı nedir, ne yapmak istiyorlar, gerçekten merak ediyorum.

Bu noktada, Saray'a bir sızma olmadığına emin misiniz?"

DEVLETİ KUTSAMAK VE YENİ BİR EVREYE GEÇİŞ...

Saray danışmanlarından Mehmet Uçum'un 'kimse hesap soramaz' şeklindeki açıklamasını da değerlendiren Yılmaz, bu sözlerin devlet yönetiminde yeni bir evreye geçiş işareti olduğunu bakın nasıl anlattı?

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili gibi iki sıfat taşıyan Mehmet Uçum, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'a yönelik eleştirilere çok kızdı.

Altun'un zaman zaman bir politikacı gibi açıklamalar yaptığına yönelik eleştiriler üzerine söylediği şu cümleyi not ettim:

"Hiç kimse bu ülkede İletişim Başkanlığı kurumundan hesap soramaz."

Bir tartışma programında, televizyonda söylediği şu sözleri okuyalım:

"Bugün Fahrettin Bey olur yarın Ahmet Bey olur, başkası olur. Sonuçta devletin ihtiyaçları üzerinden ortaya koyduğu yaklaşıma 'hesap vereceksiniz' demek devletten hesap sormak demektir. Eleştirileri oradaki sorumluluk üstlenmiş aktörler üzerinden yapabilirsiniz, gerekli duyuruları yapabilirsiniz. Ama kurumsal olarak bu yapıları karşınıza alırsanız siz devleti karşınıza almış oluyorsunuz."

Anladığım kadarıyla Uçum Bey'in "devlet" anlayışı, devletin kutsal bir varlık olarak tanımlandığı rejimlerde ve dönemlerde kalmış.

Kendisi aynı zamanda "hukuk politikaları kurulunda" Cumhurbaşkanı'nın yardımcılığını yürütüyor.

Bu durumda Cumhurbaşkanı'nın, kendisinden hesap sorulmasına neden sinirlendiğini de daha iyi anlayabiliyoruz.

Çünkü bu işleri kendisine lisanı münasiple anlatması gereken kişi de bu tür eleştirilere sinirleniyor!

Uçum Bey, fikirlerini bir resetlese hem kendisi açısından hem de danışmanlık hizmetini sunduğu kişi açısından çok yararlı olacaktır.

Türkiye'deki rejim, hibrit bir rejim.

Bir bakıma demokrasi var, serbest seçimler filan yapılıyor ama öteki tarafta bireysel haklar keyfi kararlarla sınırlanabiliyor.

Yargı bağımsız değil, idarenin emrinde olduğu için vatandaşların devlet gücü karşısında savunma olanakları sınırlı.

İdare hiçbir şekilde şeffaf değil. Bütçe hakkını adeta gasp etmiş durumda, hesap vermeden bütçeyi yönetebiliyor.

Hibrit derken bunu kast ediyorum, diktatörlük desen değil, demokrasi desen hiç değil.

Ve gördüğünüz gibi "hukuk politikaları kurulu başkan vekilinin" devlet anlayışı da bir demokrasiden daha çok totaliter rejimlerin hukuk anlayışına yakın.

Demokrasinin olanaklarını kullanarak seçimle iş başına gelmiş liderlerden bazılarının zamanla demokrasiden uzaklaşarak otoriterliğe kaymalarının bir sonucu, kendilerini devlet denilen soyut kavramla özdeşleştirmeleridir.

Böylece kendilerini eleştirilemez bir konuma yerleştirirler.

Devlete atfedilen kutsiyeti kendilerine koruyucu bir zırh haline getirirler.

Anladığım kadarıyla Uçum'un bunu televizyonlardan açık açık anlatmaya başlaması, demokrasiden giderek uzaklaşılacak yeni bir evreye geçişin de işareti.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 23.02.2021 12:18
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol