ZEHİR ZEMBEREK SÖZLER...

Suikaste kurban giden akademisyen Necip Hablemitoğlu'nun profesör eşinden Erdoğan ve iktidara zehir zemberek sözler...

24 Ağustos 2016 Çarşamba 14:40
ZEHİR ZEMBEREK SÖZLER...
İşte Gazeteci Kutlu Esendemir'in Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ile yaptığı röportajdan ilgili bölüm:

-Hablemitoğlu suikasti dönem dönem Türkiye’nin gündemine geliyor. Yeni dönemden ümitli misiniz?


-Bahsettiğiniz bu süreçlere, “Yapılandırılmış kullanışlı süreçler’’ diyorum ben. Çünkü her zaman tanımlarken geçen 14 yıllık zamanı 3 ayrı döneme ayırırım. Cinayetten sonra Ergenekon’a kadar birinci evre, Ergenekon evresi ikinci evre ve bunun içinde Gezi olayları da bir alt evredir kısa süre. O zaman da hükümetin farklı sesleri Necip’in Gezi’yi tertipleyen Almanlar tarafından öldürüldüğünü iddia ediyorlardı. (Gülümsüyor.)

-Örgüt’ün TSK içinde bu kadar bir yoğunluk içinde bulunması sizi şaşırttı mı?

-Hiç şaşırtmadı, ayrıca adliye, mülkiye ve askeriyeyi ele geçirmeyi hedef alan bir yapılanmanın silahlı güce ağırlık vermesi de kimseyi şaşırtmaz.

-Öğretim üyeliğinizde, siz de Gülen Grubu’nun varlığını ve oluşturduğu tehditin boyutunu, eşiniz gibi farkında mıydınız?

-Ben Ankara Üniversitesi’nde öğrenciliğimi de sayarsak, 34 yıl bulundum. Orada büyüdüm. Ne yönetimler gördüm, nelere tanıklık ettim. Eşim kadar farkında olmama, eğer eşim Necip Hablemitoğlu olmasaydı olanak yoktu. Cemaat’le akademinin ilişkisi siyasetten farklı değildir. Kimileri zengin olmak, kimileri makam sahibi olmak, kimileri de akademik ilerleme için YÖK’teki uzantıları dahil her daim işbirliği yapmıştır. Siyaseti kirli ve hainle işbirlikçi olan bir ülkenin, akademisi temiz kalabilir mi sizce?

-Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cemaat tarafından “kandırıldıklarını” ifade etti, “Allah bizi affetsin” dedi. Bu temennilerin sizdeki karşılığı nedir?

-Bu ifade Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçmeni için bir anlam taşıyabilir. Ancak yetişkinlerin kandırılması pedagojik olarak biraz tuhaf oluyor. Hani bunu mesleki bir gözle değerlendirdiğimde, 75 milyonun en azından yarısının ana okulu çocuğu olması gerek kandırılmaya inanması için. Ayrıca bu kadar hukuksuzluğun, ölümlerin, haksız ve yargısız infazların, bitirilen hayatların, işsiz kalan, ailesini kaybeden insanların olduğu bir süreçte bu kadar mistik bir açıklamanın yaşamdaki pratiği reel değildir. Rahmetli ananemin bir deyişi vardı; “Etme bulma dünyası” diye. Eden bulur, her daim ben de buna inanırım.

-Cemaat’le mücadele döneminin 17 ve 25 Aralık operasyonlarının milat olarak kabul edilmesi sizce sağlıklı mı? Doğru mu?

-Bilmem, bu biraz sanki malumu kabul etmek gibi olmuyor mu? Çok acayip bir milat öyleyse. Yani 17-25 Aralık’a kadar olanlar Hindistan’da mı yaşandı?

-İfadeler kamuoyuna yansıdıkça, ortaya çıkıyor Şengül Hanım. Bilime kafa yoran bir akademisyen olarak, Gülen’in muridlerinin, onun terli atletini almak için birbirleriyle yarışmasına ne dersiniz?

-Birey olmayı içselleştiremeyen bir toplum var Türkiye’de. Bunu artık kabul edelim. Türkiye’nin eğitim sistemiyle oynaya oynaya mundar oldu. Bu sistemden böyle sapkınlıkların çıkması da hiç garip değil. Kaldı ki, dünyada tek örneği de bu cemaat değil. Bu tür görünümlerin yaşandığı başka dinlerin tarikatları ve cemaatlari var. Bu tür yapılar dünyanın her yerinde üç aşağı beş yukarı aynıdır. Günlük yaşam pratiği ve kamusal düzen, devlet bu yapılarla uzlaşamaz. Ama bizim memlekette böyle bir yapıya devlet teslim edilmiş. Sanırım asıl cehalet ve sorgulanması gereken nokta da budur. Bu kadar köklü bir devleti babasının malı gibi kimler bu insanlara, bu yapıya teslim etmiştir?

-Sizce kim?

-Size hiç hayatta ne istediyseniz veren birileri oldu mu Kutlu Bey? Bana annem ve babam dahil hiç olmadı. (Gülümsüyor.)

Kimdir Şengül Hablemitoğlu?

Sosyal hizmet uzmanı ve eğitimci. 1965’te Ankara’da doğdu. 1986 yılında Ankara Üniversitesi’nden mezun oldu. Aile ve Tüketici Bilimleri alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. Türkiye Bilimler Akademisi Sosyal Bilimlerde Doktora Sonrası Yurtdışı Araştırma Bursu ile 1997 yılında gittiği ABD Purdue Üniversitesi Kadın Çalışmaları Programı’nda misafir öğretim üyesi olarak araştırmalar yaptı. 1998 yılında Doçent, 2005 yılında Profesör oldu. Mayıs 2008’de Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü’nün kuruluşunda görev aldı ve Bölüm Başkanlığı’na atandı. Kasım 2008-Şubat 2015 tarihleri arasında Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde Dekanlık görevi yaparak fakültenin yeniden yapılanmasında çalıştı. Mayıs 2015’de üniversiteden ayrılarak, Ankara’da bağımsız bir kuruluş olan Hablemitoğlu Ankara Enstitüsü’nü kurdu ve faaliyetlerini burada sürdürüyor. (G.PORT)

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol