Deneyimli Gazeteci Hüsnü Mahalli yine çok çarpıcı bir yazıya imza attı. İşte Mahalli'nin o yazısı:

" İranlı delikanlı Zarrab 17-23 Aralık'ın 'Kahraman'ı.
Türkiyeli 'Fetö' 17-23 Aralık ve 15 Temmuz'un 'Süpermen’i.
Aralarında bir ilişki var mı yok mu bilinmez ama şimdi her ikisi ABD'nin elinde.
Zarrab'ı ABD'den istemeyen Ankara her iki olayda Gülen'i terörist ilan etti.
17-25'de hedefte dönemin Başbakanı Erdoğan, oğlu Bilal ve 4 bakan vardı.
15 Temmuz'da hedefte bu kez  Erdoğan ve Türkiye vardı.
17-25 Aralık’ta Erdoğan ve yandaş medya Gülen için 'Ajan, casus, vatan haini' dedi.
Peki, kimin casusu?
'İsrail, Almanya, ABD, İngiltere vs...'
Gülen'in adamları devlette herkesi dinlemiş ve elde ettikleri devlet ve kişisel sırları hizmet ettikleri ülkelere servis etmişler.
Olay çok vahim olmasına rağmen hiç kimse duruma bu boyutuyla bakmadı ve konu kapanıp gitti.
Zarrab ise hayal ötesi yolsuzluk hikâyelerine imza atmış ve İranlı patronu Zencani'nin talimatıyla çok önemli işler becermişti.
Yani herkese saat, çikolata ve kutu kutu dolar dağıtmıştı.
15 Temmuz Zarrab'ı unutturdu.
Yargılama sürecinde Zarrab'ın anlatacakları Türkiye ve İran için çok önemli.
Rusya'dan sonra Ankara'nın Tahran ile barışma ve birlikte hareket etme kararı bir boyutuyla Zarrab ile ilgili olabilir.
Peki diyelim ki Amerikalılar 'Size Fetö'yu değil Zarrab'ı verelim' dedi bu durumda Ankara ne der?
Ya da 'Fetö'yu verelim ama Zarrab yargılamasını ve itiraflarını televizyonlarda canlı yayınlayalım' derse ne olur?
Zarrab da çıkıp kiminle neyi nasıl yaptığını anlatırsa ne olacak?
Yani bakan ve çocuklarıyla 'tamamen duygusal' ilişkilerini.
Kimin umrunda?
15 Temmuz 17-25 Aralık'ı unutturdu.
AKP'lilere göre 'akladı'.
Peki, iade sürecinde Gülen çıkıp herşeyi anlatırsa ne olur?
Örneğin başta Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11.Cumhurbaşkanı Gül  ve devletin bütün 'Âli makamlarıyla' 20-25 yıllık 'din kardeşliği' ilişkilerini.
AKP'lilerin yüzde 99,99'nın 'Hizmet ve himmet' aşkını.
Herkes yardım ve yataklık pozisyonunda.
Ya da devletin tüm kurumlarını nasıl ele geçirdiğini ve bu kurumlardan elde edilen 'sırların' kimlerle paylaşıldığını.
Özetle tercih nasıl olursa olsun Zarrab ve Fetö Ankara açısından çok sevimsiz iki konu.
Allah hiç kimseyi böylesi zor bir duruma düşürmesin.
Hele hele muhatabınız ABD ya da direkt olarak CIA ise.
Fetö ve Zarrab çok önemli pazarlık gücünü artıran iki kart.
ABD yasalarına göre Türkiye'ye iade süreçleri çok karmaşık ama işleri bittiyse bir ay içinde Ankara'ya gönderilirler.
Biri ya da her ikisi.
Erdoğan'ın vereceği tavize göre.
Özellikle dış politikada.
Örneğin Rusya ve İran ile yeniden kabaran aşk hikâyeleri.
Bakalım Obama ne diyor bu işe?
Adamın Başkan seçildikten hemen sonra (5 Nisan 2009) ziyaret ettiği ilk Müslüman ülke Türkiye ama beysbol sopasını da göstermekten geri kalmıyor.
Tatlı sert.
Yardımcısı Biden ise düpedüz 'IŞİD ve radikal İslamcıların yaratıcısı olarak Türkiye ve Suudi Arabistan'ı' ilan etti ve Ankara'ya gelip 'Müttefikimiz PYD' dedi.
Özetle 'Arap Baharı' sürecinde Türkiye'yi 'oyuna getiren', 'tepe tepe kullanan' ve sonunda 'yüz üstü bırakıp' kendi işine bakan Obama AKP'ye karşı elinde çok koz olduğu için çok rahat.
Zarrab ve Fetö bu kozlardan yalnızca ikisi.
Bilmiyoruz ama acaba bu ülkede Zarrab benzeri kaç 'düzenbaz' vardır?
Bilmiyoruz ama konuşmalara bakılırsa bu ülkede 'düzeni bozacak' bir sürü Fetö'cu vardır.
Diplomatların bile  yüzde 40'ı Fetö’cü.
Başbakan Yıldırım'a göre 'Albay ve daha altı rütbeli subayların yüzde 60-80'i Fetö'cu'.
Temizle temizle bitmez.
Biterse de ordu biter.
15 Temmuz sonrasında yaratılan medya operasyonları ve toplumun beynini esir alma çabaları sonucu insanlar yaşanan tehlikenin ne denli büyük ve tehlikeli olduğunu farkında değil.
Devlet çökmüştür.
Toplum sarsılmıştır.
Böyle giderse Fetö ile mücadele uzun yıllar sürecek.
Zarar görecek olan Fetö’cülerin intikamını hiç kimse düşünmüyor.
Fetö ile ilgili bunca hikâyenin anlatılması sosyal dokuda olası ciddi sorunların habercisidir.
Fetö'yu ideolojik olarak yok etmek isteyen AKP'nin diğer cemaatlere ihtiyacı vardır.
Onlar da fırsat bu fırsat pusuda bekliyor.
Risk katlanarak her an büyüyebilir.
Fetö'yu Fetö yapan 'güçler' yeni Fetö yaratmanın heyecanını yaşıyorlardır.
Çok kolay.
Zor olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son 5 yıllık politikalarının tümünden vazgeçmesidir.
İç ve dış politikada.
2004'te Esad'ın açtığı Suriye kapısından önce Arap sonra da İslam dünyasına açılan Erdoğan kısa bir süre sonra dünyanın her tarafında itibar görür olmuştu.
Çare yine Suriye.
2011'de yanlış bir değerlendirme ya da aldatılmayla yine Suriye kapısından tüm bölgeden atılan Erdoğan şimdi Suriye'den dolayı tüm dünyada 'kötü' anılıyor.
Çağ dışı, ilkel ve bağnaz Arap kral, emir ve şeyhlerle kurulan karanlık ilişkilerden dolayı.
IŞİD, Nusra ve diğer  terör örgütleri ortada.
Çok kolay.
Herşeyi unutarak Putin ve Ruhani'nin yardımıyla tekrar Suriye'ye dönmek.
Hem de hemen.
Başka çaresi yok.
Bu son şansımız.
5 yıldır bunu söylüyorum.
5 yıldır 'Esas hedefin Türkiye olduğunu' anlatıyorum.
Ne olur bir 5 yıl daha beni yormayın.
Yemin billah risk çok hem de çok çok büyük.
Zarrab + Fetö + IŞİD + PKK +!!! = ???
Televizyon televizyon dolaşıp hikâye anlatan uzman ve azmanlar ve bilumum 'yakınlar' asla bu denklemi çözemez.
Münir Nurettin Selçuk'un dediği gibi bu tipler insanı 'Kör kuyularda merdivensiz.  denizlerin ortasında yelkensiz bırakır'.
Geldiğimiz nokta.
Nokta."