İşte Özdil'in yine kapak misali o yazısı:
17 Kasım 1938.
Dolmabahçe Sarayı.
Atatürk'ün naaşı muayede salonundaki katafalkta yatıyordu. İlk gün 200 bin
civarında kişi, bayrağa sarılı tabutun önünden ağlayarak geçti. İkinci gün, hava
çoktan kararmış, geceyarısı olmuştu ama, kuyruğun ucu hâlâ taa Ortaköy'deydi.
150 binden fazla kişi ısrarla oradan ayrılmıyor, saraya girmek için sıra
bekliyordu, insan seliydi.
*
Maalesef, izdihamdan dalgalanma oldu, durun ittirmeyin demeye kalmadı, giriş
kapısının önünde, saat kulesinin çevresinde çığlıklar yükseldi, atlı polisler
arkadan yüklenen kalabalığı dağıtana kadar iş işten geçti, insanlar sıkıştı,
ezildi, 11 kişi hayatını kaybetti.
*
Ertesi günkü gazeteler, hükümetin resmi tebliğini yazıyordu… Denizyolları
işletmesi müdürü Raufi Manyas'ın kızı Bilun, 16 yaşındaydı. İstiklal caddesi 236
numarada oturan bayan Anna, 58 yaşındaydı. Bayan Rona Kişnir ve kızı Bella,
istiklal caddesi yıldız apartmanında oturuyorlardı. Bakırköy'den Hatice hanım,
aşçıydı, 55 yaşındaydı. Kurtuluş semtinden Diyamandi, sütçüydü, 40 yaşındaydı.
Topkapı arpaemini yokuşunda oturan Abdülhamid, 50 yaşındaydı. Aksaray Laleli'de
oturan bayan Kevser Mehmet, 35 yaşındaydı. Tarlabaşı 19 numarada oturan Satenik
Ohannes, 35 yaşındaydı. Saint Benoit Lisesi öğrencisi Paul Kuto, henüz 15
yaşındaydı. Ve, Beyoğlu Lüksemburg otelinde kalan Leon.
*
Müslüman, hıristiyan, musevi, Türk, Rum, Ermeni… “Ne Mutlu Türküm Diyene”ye dua
etmek için, saygılarını sunmak için kuyruğa girmişlerdi. Memleketin ortak
paydası'na ortak gözyaşı döküyorlardı.
*
Atatürk'ün naaşı İstanbul'dan Ankara'ya getirildi, 10 Kasım 1953'te Anıtkabir'e
defnedildi, dokuz gün sonra ziyarete açıldı, ilk gün çok kısa süre açık kaldı,
70 bin kişi geldi. 75'inci ölüm yıldönümünde, sadece 10 Kasım günü, sadece bir
günde, 1 milyon 89 bin kişi vardı.
*
Anıtkabir'e her yıl 4 ila 9 milyon yurttaş koşuyor, dua ediyor, devrimlerine
bağlılığını sunuyor. Ortalama 6 milyon kabul etsek… 1953'ten bu yana 378 milyon
kişi Anıtkabir'i ziyaret etti. ABD'nin nüfusundan neredeyse 100 milyon daha
fazla, Avrupa Birliği'ne üye 28 ülkenin toplam nüfusu kadar… Yıllar geçtikçe
külleneceğine, giderek alevlenen böylesine bir sevginin, dünyada örneği yok.
*
Dün gene bakıyoruz…
Anıtkabir gene insan seli.
Birinci Meclis'in önü…
Dolmabahçe…
Pembe Köşk…
Yurdun dört bir köşesi…
Bağdat Caddesi, Alsancak.
Edirne, Ardahan.
Caddeler, meydanlar…
Dede-bebe.
Kadın-erkek.
Zengin-fakir.
Kasketli.
Piercingli.
Memleketin ortak paydası'na ortak duygularla.
*
Türk Silahsız Kuvvetleri'dir bu.
*
Dahili bedhahlara rağmen…
Cebren ve hileyle, aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış, memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş
olmasına rağmen…
Bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere, memleket dahilindeki gaflet,
dalalet ve hatta hıyanete rağmen…
Emperyalizmin dize getiremediği, bileğini bükemediği, teslim alamadığı, asla
teslim alamayacağı, dünyadaki tek güç…
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, Türk Silahsız Kuvvetleri'dir.
17 Kasım 1938.
Dolmabahçe Sarayı.
Atatürk'ün naaşı muayede salonundaki katafalkta yatıyordu. İlk gün 200 bin
civarında kişi, bayrağa sarılı tabutun önünden ağlayarak geçti. İkinci gün, hava
çoktan kararmış, geceyarısı olmuştu ama, kuyruğun ucu hâlâ taa Ortaköy'deydi.
150 binden fazla kişi ısrarla oradan ayrılmıyor, saraya girmek için sıra
bekliyordu, insan seliydi.
*
Maalesef, izdihamdan dalgalanma oldu, durun ittirmeyin demeye kalmadı, giriş
kapısının önünde, saat kulesinin çevresinde çığlıklar yükseldi, atlı polisler
arkadan yüklenen kalabalığı dağıtana kadar iş işten geçti, insanlar sıkıştı,
ezildi, 11 kişi hayatını kaybetti.
*
Ertesi günkü gazeteler, hükümetin resmi tebliğini yazıyordu… Denizyolları
işletmesi müdürü Raufi Manyas'ın kızı Bilun, 16 yaşındaydı. İstiklal caddesi 236
numarada oturan bayan Anna, 58 yaşındaydı. Bayan Rona Kişnir ve kızı Bella,
istiklal caddesi yıldız apartmanında oturuyorlardı. Bakırköy'den Hatice hanım,
aşçıydı, 55 yaşındaydı. Kurtuluş semtinden Diyamandi, sütçüydü, 40 yaşındaydı.
Topkapı arpaemini yokuşunda oturan Abdülhamid, 50 yaşındaydı. Aksaray Laleli'de
oturan bayan Kevser Mehmet, 35 yaşındaydı. Tarlabaşı 19 numarada oturan Satenik
Ohannes, 35 yaşındaydı. Saint Benoit Lisesi öğrencisi Paul Kuto, henüz 15
yaşındaydı. Ve, Beyoğlu Lüksemburg otelinde kalan Leon.
*
Müslüman, hıristiyan, musevi, Türk, Rum, Ermeni… “Ne Mutlu Türküm Diyene”ye dua
etmek için, saygılarını sunmak için kuyruğa girmişlerdi. Memleketin ortak
paydası'na ortak gözyaşı döküyorlardı.
*
Atatürk'ün naaşı İstanbul'dan Ankara'ya getirildi, 10 Kasım 1953'te Anıtkabir'e
defnedildi, dokuz gün sonra ziyarete açıldı, ilk gün çok kısa süre açık kaldı,
70 bin kişi geldi. 75'inci ölüm yıldönümünde, sadece 10 Kasım günü, sadece bir
günde, 1 milyon 89 bin kişi vardı.
*
Anıtkabir'e her yıl 4 ila 9 milyon yurttaş koşuyor, dua ediyor, devrimlerine
bağlılığını sunuyor. Ortalama 6 milyon kabul etsek… 1953'ten bu yana 378 milyon
kişi Anıtkabir'i ziyaret etti. ABD'nin nüfusundan neredeyse 100 milyon daha
fazla, Avrupa Birliği'ne üye 28 ülkenin toplam nüfusu kadar… Yıllar geçtikçe
külleneceğine, giderek alevlenen böylesine bir sevginin, dünyada örneği yok.
*
Dün gene bakıyoruz…
Anıtkabir gene insan seli.
Birinci Meclis'in önü…
Dolmabahçe…
Pembe Köşk…
Yurdun dört bir köşesi…
Bağdat Caddesi, Alsancak.
Edirne, Ardahan.
Caddeler, meydanlar…
Dede-bebe.
Kadın-erkek.
Zengin-fakir.
Kasketli.
Piercingli.
Memleketin ortak paydası'na ortak duygularla.
*
Türk Silahsız Kuvvetleri'dir bu.
*
Dahili bedhahlara rağmen…
Cebren ve hileyle, aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış, memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş
olmasına rağmen…
Bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere, memleket dahilindeki gaflet,
dalalet ve hatta hıyanete rağmen…
Emperyalizmin dize getiremediği, bileğini bükemediği, teslim alamadığı, asla
teslim alamayacağı, dünyadaki tek güç…
Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, Türk Silahsız Kuvvetleri'dir.
yuzdeyuzhaber
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol
Şu zor ortamda cesur bir şekilde kırmadan dökmeden ve hakaret etmeden ustaca duygular bu kadar iyi ifade edilebilinir. Helal Yılmaz Özdil
Her yazınızı gözlerim dolarak okuyorum. Yüreğinize kaleminize sağlık...
Bu ülkeye şeriat tohumları ekmeye çalışanlar ve peşinden koşan yalakalar din istismarcısı sarıklı cübbeli tarikatlar hepiniz yok olup gideceksiniz tez zamanda
Suleyman sah. Hazimsizliginin nu kadarına pes ne yazmış bu yazıda. Kimi kraliyet. Yuh gözlerinizi o kadar kin bürünmüş ki lanet olsun sizin gibilere
sn.y.özdil...bu memleketin bir kahramanı gazi mustafa kemal atatürk'ü maske olarak takıp sokaklarda habire geziyorsun...hele şu maskeni bir çıkar da görsünler o senin çirkin yüzünü...bu memleket için çivi çakan hükümeti ve sn.c.başkanını sırf kendi egon için,o iğrenç zehirli dinsiz imansız pislik beynin için karalayıp duruyorsun...siyasete gir, git parti kur veya chp ye katıl..yoksa bu yazdıklarının kıymeti harbiyesi yoktur...öyle dışardan gazel atanları bu büyük millet sevmez...seçimlere gir de kaç oy aldığını gör...senin ne mal olduğunu biz biliyoruz....