KİBİR

15 Mayıs 2018 Salı 05:43

Erdoğan, İngiltere'de BBC'nin Abdüllatif Şener sorusunu şöyle yanıtladı:
“Bana öyle bir referans gösterin ki gösterdiğiniz bu referansı biz adam yerine koyalım!”
Türkiye'de siyaset sürekli kibri besliyor!
Kibir, Arapça (kabr, kubr) kökenli… Dilimize, “büyüklük taslama”, “kendini beğen­me”, “kendini başkala­rından üstün görme” diye çevirebiliriz.
Ruhu saran ve düşünceleri etkileyen aşırılıkhalidir kibir!
Kibrin, hakikat algısı bozuk­tur. Abartır, geneller, gerçek­lere daima kördür.
Bilmediğini bilmez.
Zayıflık korkusu sahte bir büyüklenmeyle kapatılır. Yar­dım istemeye zorlanır. Özel, seçilmiş, üstün olduğunu sanır.
Sürekli “benden sonrası tu­fan” der! Kendinden başkası­nı görmez; kimseyi ne var ne de yareder.
Duygularını düzenleyemez; sıklıkla saldırgantepki gös­terir; dışlar, parçalar, aşağı­lar ve “yakalandığında” hep inkar eder.
Ağzında sürekli “kurşun” saklaması kibrindendir; hemen “şarjörü” boşaltır. Su­sarak konuşmayı beceremez! Konuşan “ben” makinesidir!
Diğerini/ötekini anlamaya çaba sarf etmez.
“Sen kimsin”, “O da kim oluyor”, “Kaç paralık adamsın”, “Benim sevi­yemde değilsin” gibi sözler ağzından düşmez.
Büyüklenmeci ki­bir ile küçümseyici ki­bir bir madalyonun iki yüzüdür:
– Onay gördüğünde büyük­lenmeci tutum takınır.
– Onaylanmadığında kü­çümseyici tavır alır.
Sinsi bir duygudur kibir; sessiz sedasız pusuda zama­nının gelmesini bekler. İnsa­nı zorbayadönüştürür. Bu nedenle yedi günahın en başında yer alır!
Peki…
Kibir insanda nasıl meyda­na gelir?

KİBİR SEBEBİ

Kibir…
Çaresizlik, güçsüzlük, sevilmeme, reddedilme gibi derindeki ruhsal acıların dışa vurumudur. Özünde zayıflıktır. Kendini savunmadır; incinme­me uğruna incitmedir.
İnsanda kibir nasıl meydana geliyor?
Şöyle:
İnsanın zihni- kişiliği-kendi­ne saygınlığı, içinde doğdu­ğu ortamda oluşur.
Bebek doğduğunda mükemmel olduğunu sa­nır; kendini özel ve değerli hisseder.
Büyüdükçe ne kadar zayıf olduğuyla yüzleşir. Ve bu gerçeği inkar etmek için bü­yüklenmeci-teşhirci bir tutum benimser. Abartılı iddialar­da-davranışlarda bulunur.
Burada devreye ebe­veyn tavırları girer:
Çocuğun büyüklenmeci tavrı anlayışla karşılanırsa, çocuğun kendine olan sevgi-saygısı hasar almadan atlatılır ve çocuğun kişiliğigelişir. Keza…
Çocuk, ebeveynini idealize eder; ona büyük güç atfeder; onunla kendini bütünleştirir. Bu dayanışma duygusuyla zayıflığını yener; kendini değerli- güçlü hisseder.
Peki…
Çocuk, ebeveyni idealize edememişse, insani zafiye­ti- kabahati affetmeyen ve itibarıyla duygusal yakınlık kuramadığı anne- baba­sı varsa ne olur? Çocuğun başında otorite giyotini sal­lanır durur:
– “Yanlış yapma”…
– “Günah işleme”…
Cezayla korkutulan, sevgi­siz- çaresiz çocuk, “cennet­ten” kovulmamak için “mas­ke” takar: Bir bakar ki, mükemmel sandığı ebe­veynleri aslında mükemmel değildir. O halde…
O da bu oyuna katılacaktır. Ebeveynlerin mağrur duru­şunu, üsten bakan tavırla­rını, ceza verişlerini taklit edecektir.
Böylece, hatalı- kusurlu olan hep başkaları olacak­tır. Gerçeklikten kopuk bu oyunla çocuk, kendini kusursuz sanmaya başlaya­caktır.
Büyüdüğünde özün barın­dırdığı katlanılmaz ruhsal yara sebebiyle, insanlardan devamlı sevgi, saygı, itaat talep edecektir. Aksi durumda cezalandıracaktır!
Evet, çocukluğundaki zoraki oyunu zamanla bir ruhsal hastalığa sebep olacak­tır: Kibir.

14 MADDE

Konumuz siyasette kibir!
David Owen ile Jonat­han Davidson, Oxford Academic dergisi Brain'e 5 Mayıs 2009 tarihinde ortak makale yazdı. 100 yılın ABD başkanları ve İngil­tere başbakanlarının kibir dosyasını açtılar!
Tanı için şu maddeleri sıraladılar:
Dünyayı güç gösterisi ve zafer arayışı meydanı görme eğilimi,
– Kendini hep iyi göstere­cek şekilde hareket etmeye yatkınlık,
Kendi bakış açısı ve çı­karlarını ulus ile bir tutmak,
– Kendinden üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmek,
– Kendi düşünce ve yargısı­na haddinden fazla güvenme,
– Başkalarının öneri ve eleş­tirilerini küçümseme,
– Her şeye kadir olduğuna inanarak kendine abartılı bir şekilde inanç duymak,
– Sıradan mahkeme ya da kamuoyuna değil, sadece Al­lah ve tarihe hesap vermekle yükümlü olduğuna inanmak,
– Hakkının korunup doğru­luğunun kanıtlanmasının an­cak bir üst iradenin/ Tanrı'nın yargısı tarafından sağlanacağına dair sabit inanç.
– Gitgide artan bir yalnız­lığın eşlik ettiği gerçeklikten kopmak,
– Hep huzursuz olmak, kayıtsız kalmak,
– Aşırı kendine güven­den dolayı işlerin yolunda gitmemesi,
– İmaj ve görünümle alakalı fazlasıyla endişe duymak,
– Gündelik etkinliklerden bahsederken tıpkı bir me­sih'e (mehdi'ye) özgü bir tavır takınma ve aşırı heyeca­na meyil etme hali…
Owen ve Davidson'a göre bir politikacıya “hubris/kibir sendromu” tanısı koyabilmek için, bu on dört maddenin üçünü göstermesi yeterliydi!
On dört maddeye bakınca şunu dedim:
İyi ki bizim kibirli cum­hurbaşkanımız yok!

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 15.05.2018 06:10
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol