"İSLAM DENGE DİNİDİR"

İhsan Eliaçık hoca, İslam'ın ne Yahudilik gibi dünyaya dalıp ahireti ne de Hristiyanlık gibi ahirete dalıp dünyayı bırakmamızı istemediğini belirterek, " İslam bir denge dinidir" dedi.

29 Eylül 2014 Pazartesi 13:45

 " İslam dünya-ahiret dengesini sağlayan bir dindir" diyen Eliaçık hoca, " Yahudilik gibi dünyaya dalıp ahireti, Hristıyanlık gibi de ahirete dalıp dünyayı bırakmamızı istemez. Denge kurmamızı ister. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışma espirisini benimser. Dünyayı ahiretin tarlası olarak görür, doğru, amenna… Fakat şu an sorun bu değil. Dinimizin böyle olduğunu hepimiz biliyoruz. Şu an dünya sömürü, işgal, talan ve yağma altında. Bizim dini kültürümüz de eski dünya dinlerinin etkisinde kalarak “terk-i dünya” çağrıları ile dolu" dedi.


TERKİ DÜNYA ANLAYIŞINI TERK ETMEK GEREKİYOR...
Eski İslam kültürünün mihverinde bir değişikliğe giderek, “terk-i dünya” anlayışını terk etmemiz gerektiğini vurgulayan Eliaçık hoca, şunları söyledi: " Zira bu anlayış Kur’an’ın ortaya koyduğu dünya görüşüyle bağdaşmıyor. Üstelik Müslüman zihni paradoksa sokup bilincinin yaralanmasına neden oluyor. Bir şeyin fani olması o şeyin gerçekdışı, hayal, asılsız olması demek değildir. Fani gerçek olan bir şeyin bir gün sona ermesi anlamındadır. Sona ermesi onun gerçekdışı olduğu anlamına gelmemektedir. Demek ki sonlu –sonsuz (fâni-bâki) kavramlarını gerçek-sahte (hak-batıl) kavramları ile karıştırmamak gerekir. Meselâ dünya sonlu (fani) fakat gerçeklik (hak) üzere yaratılmıştır; sahte, gerçekdışı, asılsız (batıl) değildir… Bir havaî fişekten parlayan ışıklar gerçek ama sonludur. Parıldama gerçekliğin bir yüzünü, sönme, içe çekilip gözden kaybolma da öteki yüzünün yansımalarıdır. Fakat her iki halde de gerçektirler. Varlıklar Allah’ın yaratışı ile parıldadığı an ez-zahir isminin, söndüğü zaman da el-batın isminin tecellisi olurlar. Her iki halde gerçeğin ta kendisi (haqq) tırlar… Demek ki beka sürekliliği, fena da süreksizliği ifade ediyor. Gerçek ve gerçek dışı olmayı değil. Allah’ın yüzünün (vechullah) baki olması demek O’nun varlığının ölümsüz, sermedî, sürekli ve sonsuza dek kalıcı olması demektir. O’nun dışındakilerin fani olması ise, sonsuz olanın hayatında bir an, bir lâhza fakatk “gerçek olarak” yer almak manasına gelir. Böylece beka-fena ikilemi süreklilik-yenilik temposu manasına gelmiş olur. Demek ki her şeyin bir sürekli bir de yenilenen yüzü vardır. Varoluşun süreklilik yüzü Allah’ın vechi (yüzü, zatı, varlığı, iradesi, yaratması), yenilenen yüzü ise var olup yok olan, ortaya çıkıp koybalon yaratmalarıdır. Bu beka-fena (süreklilik-yenilik) temposu Allah’ın kemale doğru değil “kemal içinde” açınımı, yaratmanın sürekli ritim ile inkışaf etmesi manasına gelir. Yani ilâhî hayattaki dinamik yenilenmeler O’nda bir eksilmeye veya çoğalmaya neden olmaz. Tamlığın kendi içinde sürekli devinimidir söz konusu olan…. Demek ki Hasan Hanefi’nin dediği gibi fena kültüründen bekaya, dogma kültüründen vakıa analizine, nakilcilikten yaratıcılığa geçmemiz gerekiyor. Eski İslam kültürünün mihverinde yapılacak böylesi bir geçiş, bizi modern dünyada daha donanımlı kılacak, İslam’ı meydan okuyucu bir dinamizmle yeniden tarih ve dünya sahnesine çıkaracaktır."

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 29.09.2014 13:51
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
adam çalı 2015-09-11 12:14:47

islam toplumu şu an için kadeci, taklitci ve rivayet kültürüne dayalı bir hayat yaşmaktadır. kısaca tüketici bi tlum görünümündedir. oysa üretmeden tüketten toplumlar kendilerini tüketirler. şimdiki görünüm kaos ve kargaşa hatta vahşet üeteici bir birey ve toplum olalamanın sancılarıdı diye düşünüyorum.