Instagram ülkesi

08 Eylül 2020 Salı 06:12
Instagram ülkesi

Instagram'a bayılıyorum.

Herkes mutlu.

Herkes gülümsüyor.

Herkes bakımlı.

Herkes kokteyl yudumluyor.

Herkes gurme.

Herkes çiçekler arasında.

Herkes manzaralı yerde.

Herkes ayağını denize uzatıyor.

Herkes havalı.

Instagramda hiç kimse toplu taşıma aracı kullanmıyor mesela, herkesin pozu en faça otomobillerin yanında, yatların önünde.

Kimse varoşta oturmuyor.

Fotoğraflara bak, sanırsın herkes Fransız riviearası'nda yaşıyor.

Herkes imrenilecek hayatlar sürüyor.

En mutlu görünmek artık, mutluluk.

En önemli kariyer, en mutlu görünme statüsü.

Toplumsal yapı içinde bireyin sosyokültürel konumunu like'lar belirliyor.

Bu yüzden, yalan olduğunu bile bile beğeni'yoruz.

Sahte mutluluk fotoğraflarına yapmacık beğeni'ler gönderiyoruz.

(Eşi tarafından öldürülen kadınların haberlerine dikkat edin lütfen… Hepsinin fotoğrafı mutluluk tablosundan fışkırmıştır.

Çünkü, kadıncağız katledilince gazeteciler hemen instagram hesabına girer, oradaki fotoğrafları kopyalayıp yayınlar, istisnasız bütün fotoğraflar kumrular gibi aşıkların romantizm fırtınasıdır!

En son herifin biri sevgilisini kasap bıçağıyla 26 yerinden delik deşik etti, fotoğraflarını yayınladık, birbirlerine neşeyle rengarenk konfetiler yağdırıyorlar, kahkaha atıyorlar.)

Akp'nin başarısının sırrı, bence bu…

Türkiye'yi instagram ülkesi olarak yönetiyorlar.

Giresun'u sel basıyor mesela…

Asrın liderimiz “keyif çayı” dağıtıyor!

Boğulan insanlarımız yerine, keyifli sohbet ortamında keyifle yudumlanan keyif çayı fotoğrafları yayınlanıyor.

Böylece, komple sulara gömülen Giresun sanki keyifle gondol gezintisi yapacağımız Venedik olmuş gibi, hiç olmadığı kadar mutlu görünüyor.

Otomobile dünyanın en yüksek vergisi konuluyor.

“Türkiye'nin vergi hamlesi Almanya'ya ağır darbe vurdu, Alman otomotiv devlerinde büyük panik var” diye haber yapıyorlar!

Bu vergilerle artık bisiklet bile satın alamayan sayın ahalimiz, Almanya'yı mahvettik diye zafer işareti yaparak selfie çekiyor.

Geçen yıl 5 lira olan dolar 7.5 liraya tırmanmış, çeyrek altının fiyatı uranyumu geçmiş, üç gençten biri işsiz geziyor, saman ithal ediyoruz.

Ayasofya'da hamdolsun pozu veriliyor.

Salgın kontrolden çıktı, hergün 50 kişi ölüyor.

Müjde!

Doğalgaz bulduk fotoğrafı yayınlanıyor.

Akdeniz'de savaş mı çıkacak diye endişeleniyoruz.

Buzdolabı satışı arttı diyor.

Tüik zaten instagram fenomeni.

Enflasyonu hesaplıyor, az.

Milli geliri hesaplıyor, çok.

İşsizliği hesaplıyor, yok.

Geçen ay yaşam memnuniyetini hesapladı…

Türk insanının mutluluk oranının arttığı sonucunu buldu.

Akp'nin başarısının sırrı, bu.

İnanmazsan aç bak instagrama…

Herkes imrenilecek bir ülkede, imrenilecek hayatlar yaşamıyor mu?

——————————————————————————————–

Yarın, 9 Eylül.

Yurtsever bir gazetecinin, Hasan Tahsin'in ilk kurşunuyla başlayan milli mücadelemizin, ulusumuzun özgürlük günü.

Yarın, 9 Eylül'de…

Türkiye'nin yurtsever gazetecilerinden Murat Ağırel, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç, hem kendi özgürlükleri, hem Türkiye'deki basın özgürlüğü için, hakim karşısına çıkıyor.

Ve, Murat Ağırel, siz değerli okurlarımıza iletilmek üzere bana gönderdiği mektubunda, şu çağrıyı yapıyor…

Onlarca yıldır mütemadiyen yargılanıyorum…

“Cumhuriyet ve devrimleri tehlikede, tehlikenin farkında mısınız?” diye yazdım, Fetö kumpası Ergenekon davasında yargılandım.

“Araba fabrikası kurmaya yetecek kadar parayla araba kiralamışlar tek firmadan, bu firma Sayıştay raporunda da var, yolsuzluk yapmışlar” diye yazdım, hakaret davası açtılar, yargılanıyorum.

“Yoksul halkın, tüyü bitmemiş yetimin hakkı gaspediliyor, kamu malları yağmalanıyor, peşkeş çekiliyor, ülke iliklerine kadar sömürülüyor” diye yazdım, hakaret davaları açtılar, yargılanıyorum.

Yetmedi, bunlar unutulmasın diye iki kitap yazdım.

180 gündür tutukluyum!

Sel gibi kanın, gözyaşının aktığı, büyük acılar ve çileler çekilerek ayaklarımızın altına sunulan bu cennet vatan uğruna can veren iki yiğit hakkında, şehadet dilemek için paylaştığım tweet mesajındaki bir kelime yüzünden, tutukluyum!

Delil var mı?

Yok.

Ama, olmayan delili karartma şüphem varmış.

Tanık var mı?

Yok.

Ama, varolmayan tanığın, varolmayan beyanları varmış.

İki defa kendi ayağımla ifade vermeye geldiğim halde, kaçma şüphem de varmış!

İşte bu nedenlerle tutukluyum.

Yarın, ikinci duruşma var.

Hukuksuzluğa karşı hukuku, bağımsız yargıyı, ifade hürriyetini, basın özgürlüğünü ve namus olarak gördüğüm kalemimi, gazeteciliği savunmak için, 9 Eylül'de Çağlayan Adliyesi'nde olacağım.

Murat Ağırel

Silivri

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 09.09.2020 09:37
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol