İktidarın korku ve paniği

29 Mart 2019 Cuma 07:02
İktidarın korku ve paniği


Sevgili okurlarım, 31 Mart seçimleri öncesinde AKP-MHP ikilisini büyük bir korku sardı. Yaşadıkları telaşın nedeni sadece korku değil.
Panik bu!
Bu paniğin nedeni özellikle İstanbul ve Ankara için karşımıza çıkıyor. Düşünün maazallah, bu ikili, iki büyük kenti kaybetmiş. Neler olur neler…
Gerek Recep Bey, gerekse Devlet Bey ve partileri çok büyük zorda kalır.
Biliyorsunuz, bu tehlikeyi dikkate alan MHP, İstanbul ve Ankara Büyükşehir'de aday gösteremedi ve sahayı AKP'ye terk etti.
Bu ortaklar iki büyük ilimizi yitirdiği takdirde sadece Devlet Bey'in değil, Recep Bey'in de siyasi geleceği tehlike altına girer.
O takdirde ilk iş olarak sertliği ve ayrımcılığı daha çok artırmaya kalkışırlar. 

★★★

AKP'nin genel başkanı, aynı zamanda cumhurbaşkanı. O makama seçildiği zaman anayasa uyarınca Meclis kürsüsünde yemin etmişti…
“Tarafsız kalacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içerim!”
Şimdi her gün Türkiye'nin dört bir yanında mitingler düzenliyor, muhalefet liderlerine, partilerine ve adaylarına veryansın ediyor.
Herkesi, kendilerinden yana olmayan bütün kesimleri ağır biçimde suçluyor.
Günün 24 saati televizyonlarda, canlı yayında.
Bunları boşuna yapmıyor… Çünkü ortağı MHP ile birlikte başlarına gelmesi mümkün olan siyasi felaketi düşünüp duruyorlar.
Korkunun da ötesinde panik hali var. 

★★★

Siz bakmayın miting meydanlarında Recep Bey'i dinlemeye gelen kalabalıklara!..
Bir bölümü elbette AKP gönüldaşları.
Ama yurtsever ülkücü kesim kendisine soğuk duruyor.
Nasıl sıcak dursun ki, “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık” 
diyebilen kişi şimdi onlardan oy istiyor.

★★★

Mitinglerin bir özelliği daha var.
Recep Bey bu yarışta devletin maddi ve manevi bütün olanaklarını sonuna kadar kullanıyor.
Altında devletin kendisini her yere taşıyan lüks ve görkemli uçakları, helikopterleri.
Miting yaptığı her yere önceden gönderilen makam araçları, oluşturulan kortejli kafileler, çeşitli araçlardan oluşan koruma konvoyları…
Her yerde valiler, kaymakamlar ve bütün kamu kurumları tarafından kendisine verilen destek. Bu hizmetleri sakın ola ki küçümsemeyin…
Ve üstelik kendisi konuşurken bütün sözlerinin televizyonlarda canlı yayınlanacağını bilmesi…

★★★

Başta Kılıçdaroğlu ve Akşener olmak üzere muhalefet liderleri korkak ve çıkarcı medya tarafından tu kaka ilan edildi.
İktidar ortakları bu yolda her şeyi göze aldılar ve medyayı ele geçirdiler.
Bazı adayları ise bu tavırdan cesaret alıp her hakareti savuruyor, her yalana, her aşağılamaya başvuruyor. Böyle bir seçim dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olamaz. Ama yine de korkuyorlar, panik yaşıyorlar.
Ne olacağını Pazar gecesi sonuçlar açıklandığı zaman hep birlikte göreceğiz.

Sevgili okurlarım, Bülent Ecevit'in başkanlığındaki DSP bir zamanlar iktidar partisi idi. Sonra Ecevit vefat etti ve bu parti piyasadan silindi. Başka bir deyişle yok olup gitti. Hiçbir konuda sesi soluğu çıkmaz oldu. Siyasette hiçbir ağırlığı kalmamıştı.
Ne genel başkanını bilirdik ne yöneticilerini. Şimdi de bilmiyoruz.
Ama tabelaları yerinde duruyordu! 
Ne zaman ki seçimler yaklaştı, DSP bir anda yeniden piyasaya çıktı!
Ancak bu kez çıkışı farkıydı.
Partileri tarafından aday gösterilmeyen küskün CHP'lileri ve İyi Partilileri tek tek toplamaya, kayıtlarını DSP'ye yaptırıp çeşitli yerlerden aday göstermeye başladı.
Öyle ki, parti özellikle “CHP'nin atık deposuna” dönüştü…
Ve bu partinin adı ne yazık ki bu yolla yeniden siyaset gündemine girdi.
Seçimlerde belki birkaç küçük yer ve bir de Şişli dışında kayda değer oy alacaklarını hiç sanmıyorum.
Yani seçimde bütün fonksiyonları muhalefet oylarını bölmekten öteye geçmeyecek. 
Zaten iktidar medyasının desteği ve övgüleri de arkalarında!
Kimse kusura bakmasın ama söyleyeceğim şudur:
31 Mart günü bu partinin adaylarına verilecek her oy, aslında AKP-MHP ikilisine verilmiş olacaktır.

★★★

Bu açıdan bakıldığında HDP' ye gelince…
Bu parti de İstanbul Ankara'da aday göstermedi. Zaten göstermiş olsaydı kazanması mümkün olmayacaktı.
Ancak bu iki kentimizde milyonlarca HDP seçmeni var. Peki bunlar ne yapacak, çoğunlukla hangi partiye oy verecek?
Yine tahminimi söyleyeyim:
Onların oyları çoğunlukla AKP-MHP ikilisine gitmeyecek.
Bu durum İstanbul'da İmamoğlu, Ankara'da Mansur'a büyük oy avantajı sağlayabilir. 

★★★

HDP aslında bir kapalı kutu görümünde. Ama unutmayalım, 24 haziran 2018 seçimlerinde bu partinin cumhurbaşkanı adayı olan Selahattin Demirtaş, oyların yüzde 8.4'ünü almayı başarmıştı.
HDP'nin aynı gün yapılan milletvekili seçiminde aldığı oy oranı ise yüzde 11.7 idi ve Meclis'e 67 milletvekili sokmuştu. Güneydoğu illerinin neredeyse tümünde birinci parti olmuştu.
Ancak o günden bu yana köprülerin altından çok sular geçti.
Bu parti 31 Mart günü ne yapar, Güneydoğu'daki belediyelerin çoğunu yine alır mı?
Milyonlarca HDP'li seçmenin çoğunluğu (Güneydoğu illeri hariç) o gün büyük kentlerde hangi partiye, hangi ittifaka yönelir?
AKP-MHP ikilisine yöneleceğini hiç sanmıyorum.
O takdirde İstanbul ve Ankara el değiştirir mi?
İktidardaki paniğin önemli bir nedeni işte bu soruların altında yatıyor. 
Baksanıza, Binali Yıldırım dahil şimdi hepsi ağız değiştirdi, birkaç gün öncesine kadar suçladıkları parti için “HDP'li kardeşlerimizin de oylarını istiyoruz” demeye başladılar!
“Adiler (!)” mecbur kalınca şimdi “Kardeş (!)” oldu.

yuzdeyuzhaber





Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol