HALKA GELİNCE HİKAYE KENDİLERİNE GELİNCE ZIRH...

Türkiye'de halk her an nerede ne olacağı korkusunu yaşarken ülkenin idarecileri zırhlı araç avında. Öyle ki harcanan para dudak uçuklatan cinsten!

22 Mart 2016 Salı 12:25
HALKA GELİNCE HİKAYE KENDİLERİNE GELİNCE ZIRH...

İşte Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Çiğdem Toker'in o yazısı:

İçişleri Bakanı Efkan Ala’yı televizyonda izledim.

İstiklal Caddesi’nde beş kişinin yaşamını yitirdiği canlı bomba eyleminde, saldırganın kimliği, IŞİD bağlantısına dair bilgiyi de verdiği açıklamayı yaparken, yüzünde gerçek ya da “geçici” kabilinden herhangi bir üzüntü ifadesinden iz yoktu. 
Mekanik ses tonu, duygusu belli olmayan bir yüz ifadesiyle, Nevruz’u kutlayıp, polis sayıları verip, “menfur” saldırı failini açıklayıp kamu düzeninden söz etti ve gitti. 
Bu vesileyle iyi bildiğiniz bir sırrı hatırlatayım: 
Hükümetler, başbakanlar, bakanlar ne kadar değişse de güvenlik bürokrasisi dilinin değiştiğini gören olmamıştır. Anımsayabildiğiniz İçişleri bakanlarını gözünüzün önünden geçirin. Söylenenler bakımından, Ala yerine Mehmet Ağar da olabilirdi konuşan, Abdülkadir Aksu da Muammer Güler de... Dün televizyonda Ala yerine bu isimler de konuşacak olsa, -eylemin karakteri, sonuçları, örgütün yapısı ve eylemin tarihinden bağımsız olarak- sözcükler üç aşağı beş yukarı benzer biçimde dizilirdi: 
Menfur saldırı, huzur ve güven, birlik ve beraberlik, milletçe kenetlenmek, polisimiz, Allah’tan rahmet, soruşturma başlatıldı, iki müfettiş. 
Durmadan eksilen bizler için sıkıcı, inandırıcılıktan uzak bir klişe; yakınlarını yitirenler için dayanılmaz, acı verici; kendileri içinse alışıldık, statü konforunu sürdürmeyi sağlayan kelimelerden örülü bir koruyucu zırh.
(“Zırh” demişken, şubat ayı bütçesinde zırhlı araç dahil, 3.3 milyon TL’lik taşıt alımı yapıldığını kayda geçirelim. Zırhlı aracın kimlerin emrine tahsis edildiği malum. Yanı sıra, zırhlı araçlar bütçedeki ödenek tavanlarının istisnasını oluşturuyor. Fiyatı serbest yani.)

***

Gelelim asıl konuya. Güvenlik bürokrasisinin, onyıllardır vazgeçemediği muhafazakâr ve kısır dil, ödeneklerin muhafazakâr olduğu anlamına gelmiyor.
İki rakam vereceğim: 
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bütçesi, Çözüm Süreci’nin başlatıldığı 2012’de 12.1 milyar TL’ydi. 
2016 bütçesinde bu ödenek 21.1 milyar TL’ye yükseldi. Aradaki fark 9.1 milyar TL. 
Oransal olarak baktığımızda sonuç daha çarpıcı: Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bütçeden beş yıl içinde aldığı pay, yüzde 75 oranında artmış. 
Bu rakamın ne kadar “korkunç” olduğunu görmek için bütçe gelirlerine, yani bizden toplanan vergilerin artış seyrine bakmak anlamlı bir fikir verebilir. Emniyet bütçesinin 12.1 milyar TL olduğu 2012’de, bütçe gelirleri 329.8 milyar TL öngörülmüştü. 
2016 bütçesinde gelir hedefi 540.8 milyar TL. 
Emniyet ödeneği beş yılda yüzde 75 artarken, bütçe gelirleri aynı dönemde, yüzde 63.9 artıyor. (Bu performansın ne kadar parlak olduğu ayrı bir yazı ve tartışma konusu.)
Başka bir anlatımla, beş yılda Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bütçeden kullandığı ödenekteki artış, bütçeye giren gelirdeki artışın 12 puan üzerinde. 
Eğer bu, o çok övündüğünüz kamu düzenini sağlanması içinse, yani biz can ve mal güvenliğimiz sağlansın diye polise, Emniyet’e, güvenliğe bütçeden daha çok pay ayırıyorsak, neden habire ölüp duruyoruz? 
Neden ülkenin doğusunda eline silah almamış onlarca insanın, tanınmaz halde yanmış cenazeleri çıkıyor evlerden? 
Neden genç çocuklarımızın kanlı parçaları saçılıyor bir akşam vakti bulvarlara? 
O parçalar kaldırıldıktan sonra, parasını yine vergilerimizle ödediğimiz ve içinde canı çok kıymetli olanların zırhlı araçları geçsin diye mi? 
Kim verecek bunun hesabını?

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 22.03.2016 12:37
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol