'DİNİ DEĞİL ONU TERCİH ETTİLER...'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde Kur’an ile mitinglerde konuşma yapması epey eleştirildi. İşte İhsan Eliaçık hocanın gündeme ilişkin değerlendirmeleri...

11 Mayıs 2015 Pazartesi 11:03
'DİNİ DEĞİL ONU TERCİH ETTİLER...'

Taraf Gzetesi, anti kapitalist Müslümanlar adıyla tanınan İslami- politik oluşumun mimarlarından yazar ve müfessir İhsan Eliaçık ile seçim üzerine konuştu.

 
7 Haziran genel seçimleri yaklaşırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, elinde Kur’an ile seçim meydanlarında görüyoruz. İslam dininde bunun bir karşılığı var mı?
 
Var tabii… Erdoğan’ın yaptığı Muaviye taktiğidir. Hz. Ali’ye karşı verdiği savaşta işin yenilgiye doğru gittiğini görünce Muaviye, askerlerine “Mızraklarınızın ucuna Kur’an ayetleri takıp, havaya kaldırın” dedi. Hz. Ali’nin ordusundaysa hafızlar vardı ve “Kur’an’a karşı savaşmayız” dediler. Hz. Ali’nin ordusunda bu yüzden bir bölünme yaşandı ve savaş kaybedildi. Şimdi bu taktik savaş meydanlarından seçim meydanlarına inmiş durumda.
 
Bu taktiği Türkiye’de ilk Erdoğan mı kullandı?    
 
70’li yıllarda bunu Demirel de yapardı. Kur’an’ı Türk bayrağına sarar, meydanlarda öperdi. Şimdiyse “Bu, din düşmanları Kürtçe Kur’an’ı hazırlayan Diyanet ile birlikte Kur’an’ı da kaldırmak istiyor” diyor Erdoğan. Haksız, adaletsiz, gerçek dışı ve çirkin bir iddia bu.
 
Peki, Erdoğan neden böyle bir yol izliyor?
 
Erdoğan bu hareketiyle, sokaktaki insanda “CHP Diyanet’i, HDP de Kur’an’ı kaldıracak. Ortada din, min kalmayınca da camiye gidip, namaz kılamayacağız. Aman AKP’ye oy verelim ki din elden gitmesin. Kur’an’ı yaşatacak ve yüceltecek tek kişi Erdoğan ve AKP’dir” algısı yaratmak istiyor. Bu propaganda dört dörtlük din istismarıdır. İslam ile bağdaşmaz. Seçim meydanlarında Erdoğan’ın, Kur’an’ı sallamasına gerek yok ayrıca. Eğer saygısı varsa onu gönlünde tutsun ve ona göre yaşasın yeter!
 
Bu hareket İslam’la bağdaşmaz diyorsunuz. Peki, Türkiye’deki Müslümanlar nezdinde bir karşılığı yok mu? AKP’ye oy vermeyecekler mi?
 
Sosyal medyayı takip etmeyen, eğitim seviyesi düşük, zihnen mahalle duvarları içerisine hapsolmuş bir kitle üzerinde bu hareket etkili olur. Örneğin bu tanıma uyan Şafi Kürt seçmeninin eli seçimde HDP’ye gitmez. Halbuki HDP’nin seçim bildirgesinde, din işlerinin devlet tekelinden çıkarılacağı yazıyordu.
 
Türkiye’deki İslam anlayışındaki temel problem nedir ki; toplum bu propagandaya inanabiliyor?
 
Bunun iki sebebi var, birincisi; İslam’ı savunanın sadece AKP olduğunu zannediyorlar. CHP ve HDP’nin din düşmanları olduğu telkinlerine maruz kalıyorlar. Örneğin CHP’nin camileri ahır yaptığını, Kürt gerillaların da dağlarda Zerdüşt eğitimi aldığını falan düşünüyorlar. Erdoğan, seçim meydanlarında böyle bağırdığı için Müslüman seçmen de; bu iki partinin  İslam’a hizmet edemeyeceğini düşünüyor. Diyanetin kaldırılması aslında dinin, devletin tekelinden çıkarılıp, halka teslim edilmesidir. Bu, aynı zamanda bizim gençlik yıllarımızda İslam teşkilatlarında savunduğumuz bir anlayıştı. İşin ilginç tarafı şimdi “Bu Diyanetten ne istiyorsunuz” diye bağıran Davutoğlu ve Erdoğan’la biz aynı kökten geliyoruz. Gençlik yıllarında onlar da Diyanet’in kaldırılmasını istiyolardı. Çünkü biz bu grupların içerisindeyken Diyanet ile “Diyanet İşleri İslam’ı”, “Hıyanet İşleri” ve “Namaz kıldırma memurluğu” diye dalga geçerdik. HDP, Diyanet’i kaldıracağım deyince hepsi itiraz eder oldu. Kardeşim, ne oldu size? 80 ve 90’larda, sizin söylediklerinizin aynısını söylüyor şimdi HDP.
 
Ne değişti de Erdoğan ve Davutoğlu Diyanet’in kaldırılmasından vazgeçti?
 
Devleti ele geçirince, Diyanet’i propaganda aracı olarak kullanmaya başladılar. Güç ellerine geçince “Diyanet kalsın” demeye başladılar.
 
Halk, 17- 25 Aralık yolsuzluk iddialarına da somut bir tepki vermemişti. Sizce Müslümanlar için Diyanet’in kapanması, yolsuzluktan daha mı önemli?
 
İktidar, yandaşlarına korku, muhaliflerine de güven veriyorsa o ülkede adalet var demektir. Hz. Muhammed, kızı Fatıma’ya, “Kızım olup, olmadığına bakmam. Çalarsan elini keserim” demişti. İktidarın yaptığıysa ortada… Aslında problem, toplumun yaşananları hırsızlık değil de hak olarak görüyor olması. “Daha önce başkaları yiyordu, şimdi biz yiyeceğiz” diyorlar yani.
 
Halk da mı bundan nemalanıyor yani?
 
Bana göre AKP’ye oy veren yüzde 50’nin en az yarısı “O paradan bana da verin”  diyor. “Rüşvet ya da rant, adı ne olursa olsun, ben de alacağım” diyen bir kitle bu. Dolayısıyla o çalınanları hırsızlık olarak görmüyor. Problem de burada başlıyor. Bu ülkede Müslümanlık dejenerasyonu yaşanıyor.
 
Erdoğan, her fırsatta Türkiye’nin %99’unun Müslüman olduğunu dile getiriyor. Ancak söylediklerinize göre Müslümanlar azınlıkta gibi…
 
Evet, gerçek Müslümanlar azınlıkta… Ebu Zerr El Gifari’yle aynı fikirleri savunan, yani “İhtiyaçtan fazlasını vereceksiniz” diyen kaç Müslüman var bugün Türkiye’de? Şimdikilerin hepsi lafta Müslüman. Necip Fazıl’ın deyimiyle; “kafa kağıdı Müslümanı” bunlar. Müslüman, barıştan yana, adaletli, güzel ahlâklı ve eşitlikçi insan demektir. Ama bunların İslamiyet’ten anladığı bu değil.
 
Peki, anladıkları ne?
 
AKP’ye oy verenlerin Müslümanlıktan anladığı; göstere göstere namaz kılmak, oruç tutmak, saçının tek telini göstermemek, alkolden bir damla dahi almamak, kurban kesmek ve bir de hacca gitmek. Her gün namaz kılarsan; günlük, cuma namazına gidersen; haftalık, her yıl hacca gidersen; yıllık, Arafat’a da çıkarsan en büyük günah olan kul hakkı siliniyor… Böyle bir Müslümanlık anlayışı var. Yani her türlü haltı yiyorsun ama bunları yerine getirince bütün günahların affoluyor. Bu, Emevi İslamı’dır. Bunlar hep, Kerbela’da Peygamber’in torununu öldüren Yezid’in, kendini aklamak için uydurduğu şeyler. Yezid, kendini aklamak için İstanbul ile ilgili bir hadis bile uydurmuştu “İstanbul’u fetheden komutan; ne güzel komutan, İstanbul’u fetheden asker; ne güzel askerdir” diye. Hz. Muhammed’in hiçbir zaman bir yeri işgal etmek gibi bir amacı olmamıştı oysa. Medine, aynı Kobani gibi 63 defa işgal edilmek istenmiş, peygamber ve yanındakiler de kenti savunmuşlardı.
 
Saldırı ve işgal dediniz… Erdoğan’ın Suriye politikası epey eleştirilmiş ve mezhepçilik olarak nitelendirilmişti. Siz ne diyorsunuz? İslam’da mezhepçiliğin yeri var mıdır? 
 
Mezhepçi bir politika yürütmek doğru değil. Hele hele Ortadoğu gibi bir yerde herhangi bir mezhebi tutmak, diğeriniyse tasfiye etmeye çalışmak kabul edilemez. Kur’an’da bize anlatılan şey; barıştan ve adaletten yana olmak, bu ikisini ortadan kaldıranlara karşı da mücadele etmek. Suriye’ye baktığımızda, Erdoğan’ın böyle bir yol izlemediğini görüyoruz. Her şeyden önce yanı başındaki bir ülkeyi işgal etmeye, Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte ittifak yaparak Esad’ı devirmeye kalkmak; yanlıştır. Türkiye’nin, sınırları aşıp, Suriye topraklarına girmesi ve orada bir operasyon yapmasının Kur’an’a uygun olmadığını düşünüyorum. Erdoğan bu noktada hem Yüce Divan’a, hem de uluslararası arenada Lahey Adalet Divanı’na gidecek suçlar işledi. AKP, seçimlerden tek başına iktidar olarak çıkamazsa bu defterlerin hepsi açılacak.
 
Evet…
 
Erdoğan geri dönüşü mümkün olmayan bir yola girdi ve bu yüzden canhıraş bir şekilde iktidarı kaybetmemek için uğraşıyor. Erdoğan da hayatının geri kalanının mahkeme salonları ve cezaevlerinde geçeceğini iyi biliyor. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun iktidarı kaybetmemeye çalışıyor.
 
Başkanlık sisteminin getirilmesini bu yüzden mi istiyor yani?
 
Elbette. Belediye Başkanı olmadan önce kendisine, önemli yerlere gelmemesi için bazı güçlerin engel olduğunu söylüyordu. Buna rağmen sırasıyla Belediye Başkanı, milletvekili, Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu. Şimdi de “Beni Başkan yaptırmıyorlar” diyor. Başkan olduktan sonra ne diyecek bilmiyorum. Herhalde o zaman da “Beni Süper Başkan yaptırmıyorlar, mağdurum da mağdurum” diye konuşur. Erdoğan’ın kariyeri hep bu hikâye üzerine kurulu… Bu, düpedüz bir sahtekârlık… Halk da buna her seferinde inanıyor. Hatırlarsınız, Belediye Başkanı olmadan önce “Tayyip Erdoğan’ın zengin olduğunu duyarsanız, kesin haram yemiştir” demişti kendisi için. Şimdi o dediği gerçekleşti işte: Paranın, saltanatın, sarayın içerisine gömülmüş, tek başına iktidar olmanın getirmiş olduğu bir azmışlık ve kudurmuşluk içinde. Onun iyiliği için seçimlerde halkın, barajı yıkıp geçmesi ve bir tokat vurması gerekiyor. Bu tokat ancak barajı geçmesi gereken partinin Meclis’e girmesiyle vurulabilir. CHP ile MHP ne kadar oy alırsa alsın HDP, barajı geçmezse bu seçimden bir tokat çıkmaz. Gerekirse halk HDP’ye borç oy verecek.
 
Dış politikadaki tavır nedeniyle Erdoğan’ın, Müslüman Kardeşlerin Türkiye şubesi olduğu da çok konuşuluyordu. Ne düşünüyorsunuz?
 
Şubesi değildir ama zihniyet olarak benzediklerini söyleyebiliriz. Türkiye’deki Milli Görüş Hareketi -AKP ve Saadet Partisi için de bu geçerlidir-, İhvan (Müslüman Kardeşler) ile aynı kaynaklardan beslenir. Zihniyet olarak aynıdır; orta yolcudur, muhafazakârlığa yakındır, antikapitalist bir duruşu yoktur. Erdoğan, her şeye itiraz ediyor ve “hayır” diyor ama iş paraya gelince akan sular duruyor. Bir kapitalistten daha berbat bir kapitalist kendisi…
 
Bu durumda Türkiye’de, İslami referanslarla siyaset yapan partilerin hiçbirinin aslında İslami değerlere sahip çıkmadığını mı söylüyorsunuz?
 
Evet. Siyaset ateşten gömlektir. Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın ve yalan konuşmayacaksın. Türkiye’deki partiler bu üç kurala riayet edebilseydi İslami olabilirlerdi. Roboski’de 33, Gezi olaylarında 9 insan öldürüldü. Yolsuzluklar, ayakkabı kutuları ve tapelerle ayyuka çıktı. Delilleri yok ettiler, soruşturmayı yürüten savcıları görevden aldılar. Kabataş’ta ve Dolmabahçe’deki cami olayında da yalan söylediler. Baktığımızda Erdoğan’ın, dört büyük kitabın, en büyük üç günahını işlediğini görüyoruz.
 
Dört büyük kitabın, en büyük üç günahı… 12 yıllık bir iktidardan bahsediyoruz. Bu noktada AKP’ye oy veren Müslümanların profili nedir?
 
Bizdeki Müslümanlar adalet ve haktan değil, güçten yana. Para ve makam sahibi olmayı, Müslüman olmaya tercih ettiler. Şu anda biz güce tapan bir kitleyle karşı karşıyayız.
 
Türkiye’nin, bundan sonra Müslüman dindarlarına karşı bir güven azalması yaşaması mümkün mü? Yani dindarlar aklımızda AKP iktidarı ve seçmeni olarak mı kalacak?
 
Ne yazık ki evet… Bunu düzeltmek biraz zaman alacak. Eskiden “Müslüman dindar” dendiğinde, “Haram yemeyen, sade yaşayan, mütevazı ve güvenilir” insanlar akla gelirdi: “Bunlar namaz kılar, Allah’tan korkar. Çalmaz, çırpmaz, adam öldürmez, zulmetmezler” denilirdi. Şimdi bunu mahvettiler.
 
İhsan Eliaçık, Kürtçe Kur’an’ı Kerim içinse şunları söyledi:
 
Bu ülkede 6,2 milyon işsiz var. Böyle bir durumda Kürtçe Kur’an bastırmanın, İslamiyet’e göre hiçbir karşılığı ve önemi yoktur.
Kur’an’ın dili değil, içinde yazan önemlidir. Kur’an’da, “Zekâtların, fakirlere, borçlulara, ihtiyaç sahiplerine, işçilere, boyunduruk altında olanlara ve kimsesiz çocuklara dağıtılması gerekir” diye yazar. Bunun adı sosyal adalet politikasıdır.
Sosyal adalet politikasını ister CHP, MHP isterse de HDP hayata geçirsin… Bu, Kur’an’a uygundur. AKP’ye baktığımızda bunların hiçbirinin hayata geçirilmediğini görüyoruz. Türkiye’nin yarısından fazlası yoksulluk sınırı altında. Böyle bir zamanda sarayda yaşayamaz, bin liralık bardakla su içemezsin. Bu, hem İslam’ın ruhuna, hem de Hz. Muhammed’in hayatına ters. Bu saydıklarımı yapan birinin, seçim meydanlarında Kur’an’ı havaya kaldırıp, oy istemesi mümkün değil, çarpılır o adam.
Kur’an’da benim gördüğüm, büyük suçların tümünün insan haklarıyla alakalı olduğu.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 11.05.2015 11:22
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
yorgun 2015-05-11 18:58:27

Ne kadar çok hdp yi över oldunuz Oysaki 30 bin askeri şehit eden bi idolojinin savunucuları bunlar size yuuuuuh

Avatar
islami bilinç 2015-05-12 03:22:47

fikriniz sağlık güzel deyinmişsiniz

Avatar
mustafa 2015-05-12 09:32:29

Hocam tebrikler irkçi,mezhepçi ve ötekileştiren zihniyetlere karsi kuran daki gerçekleri anlatiginiz için teşekürler.ayrica bu kadar zülume ,haksizliğa,işkenceye rağmen ķürtler sabirli davrandilar

Avatar
vedat yıldız 2015-05-24 22:25:50

Yureginize sağlık hocam. Sömüren, çalan, öldüren erdogani halka anlatmakla en güzelini yapmissiniz. Umarım insanlar okuyup bilinclenirler.