Öncelikle şu tespiti yapayım:
Türkiye'nin Ortadoğu bataklığına gömülmesinin ve son 15 yıldaki tüm dış
politika başarısızlıklarının 1 numaralı sorumlusu, azledilen Başbakan unvanına
sahip Ahmet Davutoğlu'dur. Stratejik çukurluğun eser sahibinden sonra
diğerlerinin sorumluluk dereceleri o günkü bulundukları pozisyon ve konjonktüre
göre değişir.
Hatırlar mısınız?..
Suriye'de ilk iç karışıklığın başlatıldığı 2011 yılında Dışişleri Bakanı
sıfatıyla Ahmet Davutuğlu Suriye'ye gitmiş Esad ile görüşmüştü. Uzun saatler
süren o gergin toplantı sadece Türkiye'de değil tüm dünyada merakla takip
edilmişti. Hem toplantının hemen sonrasında hem de daha sonraki günlerde medyaya
içerik ile ilgili çok farklı bilgiler yansımıştı. Şu Pazar günü sizleri Google
efendinin arşivine başvurma zahmetinden kurtarıp 9 Ağustos 2011 tarihli
görüşmeden bazı hatırlatmalar da bulunalım:
Davutoğlu, görüşmede, Esad'ın askeri operasyonları durdurması ve reformlara hız
vermesi yönünde Başbakan R. Erdoğan'ın mesajını iletmişti. Bu kritik görüşmenin
saatlerce sürmesi, Suriye'de tansiyonun düşürülmesi ve istikrarın yeniden
tahsisi için bir yol haritası ya da takvimle ilgili detayların ele alındığı
yorumlarının yapılmasına neden olmuştu.
Esad, Davutoğlu'na "terörist grupların peşini bırakmayacağız" demişti.
Esad, Suriye'nin uygulamakta olduğu kapsamlı reform sürecini tamamlamada
ısrarlı ve kararlı olduğunu ifade ederek, bu bağlamda dost ve kardeş ülkelerden
yardım almaya açık olduğunu söylemişti.
ABD'nin Suriye ve Esad üzerinde baskılarını arttırdığı dönemde Ahmet Davutoğlu
yaptığı ziyaretin arkasından Türkiye'de bir özel televizyonda canlı yayında
şunları söylemişti;
"Biz Suriye'de bütün alternatifi deneyerek bugünlere geldik ama bu sancılı
sürecin çok uzun süreceğini düşünmüyorum. Artık bu süreci yıllarla ifade etmek
yerine aylar veya haftalarla ifade etmek gerekir."
Yani, nevi sahsına münhasır bir şekilde Ahmet Davutoğlu Esad'ın ipinin
çekildiğini söylüyordu!.. Ne oldu?.. Esad, hala yerli yerinde oturuyor...
Peki, o görüşmeden bugüne kadar dışarıya sızmayan gizli kalan pazarlıklarda
Esad ile Davutoğlu arasında nasıl bir diyalog geçmişti?.. Heyette olan ve olup
bitenlere şahitlik etmiş bir dostum anlattı:
"Esad, 'bana 4 ay müsaade edin içerdeki karışıklıkları bitireyim ondan sonra
istediğiniz demokratik reformları yapayım' dedi. Ahmet Davutoğlu sinirlerine
hakim olamadı, masaya yumruğunu vurarak, istifa edeceksiniz' diye bağırdı. Oda
bir anda buz gibi oldu. Esad, 'istifa etmiyorum' diyerek toplantıyı bitirdi.
Bizi odadan dışarı çıkardı."
***
Kıymetli Y.ÇAĞ okurları, bu sütunlarda bazen-çok gerekli olduğu hallerde-
Başbakan başdanışmanlığı yaptığım günlerde olup bitenlerle ilgili bazı bilgileri
gerçeklere ışık tutacağı için sizlerle paylaşıyorum. Türkiye Cumhuriyeti
Devletine hizmet etmek için kabul ettiğim o görevden Nisan 2003 yılında istifa
ettim. Canım pahasına sadık olduğum devletimin çıkarlarını kutsal bildiğimden
bana emanet edilen hiçbir bilgiyi, mahremi bugüne kadar eşimle bile paylaşmadım.
Onlar benimle birlikte mezara gidecek. Bu satırlarda ara sıra okuduğunuz
bilgiler ise sır değil en az 10-15 kişinin bildiği ayrıntılardır. Bir kaç
ayrıntı ile daha meramımı anlatmaya çalışayım:
Ahmet Davutoğlu'nun, Abdullah Gül'ün Başbakanlığı döneminde Suriye'ye yapılan
ilk ziyaret ve daha sonrasındaki rolleri ve daha o günlerde odada buz gibi hava
estiren sözleri... 1 Mart tezkeresinde yürüttüğü sinsi diplomasi ve gizli
görevleri... Masasının yanı başında rahle-i tedrisattan geçenler ve onların daha
sonra bu devletin başına nasıl bela oldukları... Başbakanlığı döneminde,
yüreklerimizde büyük yara açan Süleyman Şah Türbesinin kaçırılışı ve Türkiye'nin
ilk toprak kaybında yaptığı gizli pazarlıklar ve hiçbirimizin içine sinmeyecek
aldığı destekler... Musul Başkonsolosluğumuzun işgali ve sonrasında yapılan
kirli pazarlıklar... Son günlerde Erdoğan'a ve partisine bağlılık açıklamaları
yaparken, su yolu haline çevirdiği İstanbul'daki Abdullah Gül'ün ofisinde ve
bir "stratejik merkez"de katıldığı gizli toplantılar... Elbette, bu yalan
dünyanın mahkemelerinde ortaya çıkmazsa gerçek dünyada yüce Yaradanın mutlak
mahkemesinde ortaya çıkacak..
Sayın Davutoğlu, bu satırlara da bir açıklama gönderirseniz çok sevineceğim. Ne
diyeceğinizi çok merak ediyorum. Benimle, avukatınız aracılığıyla değil de
birbirimizin gözlerinin içine bakarak mahkemede yüzleşmeye yüreğiniz var mı?..
Hüseyin Avni Karslıoğlu da sizin şahidiniz olsun, ben tek başıma geleceğim!..
(Ahmet Takan)
yuzdeyuzhaber
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.
Üye Girişi Üye Ol