BUZAĞIYA TAPAN SAMİR OLMAYIN!

İhsan Eliaçık İle Kur'an'ı Keşfet'de bugün: Kıyamet Suresi / 20-25...

27 Kasım 2014 Perşembe 12:20
BUZAĞIYA TAPAN SAMİR OLMAYIN!
Hayır! Siz hep şimdi (ACİLE) olanı seviyorsunuz.
Sonrayı (AHİRE)  bırakıyorsunuz.
Bazı yüzler o gün sevinçten parlayacak.
Rablerinden umacaklar.
Bazı yüzler ise o gün mosmor kesilecek.
Belkemiklerini çatırdatacak yaman bir hesabın gelmekte olduğunu anlayacaklar.
(KIYAMET SURESİ / 20-25)


ACİLE: Sözlükte 'şimdi, hemen, peşin' demektir. Kur'an'da insanoğlunun temel bir özelliği olarak dünyaya düşkünlük, dünya malına tamah anlamında kullanılır. Yukarıdaki ayette geçtiği gibi; 'Hayır! Siz şimdi hemen, peşin olanı seviyorsunuz, sonrasını/ilerisini bırakıyorsunuz.'

Keza insanoğlunun temel bir tabiatı olduğu söylenir. 'Muhakkak ki, insan hemen/peşin/şimdi olana düşkün yaratıldı.'

İlginçtir, Samiri'nin yaptığı buzağı heykeline aynı kökten 'ıclen ceseda' denir.

Demek ki buzağı insanoğlunun burada/şimdi/hemen olana düşkünlüğünün ölü bir hayvan temsili ile ifade/dışa vurumu oluyor. Samiri'nin 'Musa onu unuttu' demesi yaptığı buzağı heykelinin önceden bilinen birşey olduğunu gösterir. Samirin demek istediği şuydu: "Mısır'daki Firavun sarayının, tanrısal güç, bilgi, iktidar ve servet sembolü olarak kullandığı boğa figürü ile temsil edilen tanrıyı unuttu da gitti, görünmez bir Tanrı'yı Sina Dağı'nın yamaçlarında arıyor. Halbuki önceden bizim tanrımız buydu. Bakın, Musa'ya uyduk çöllerde sürünüyoruz. Demek ki, Mısır'ın büyük tanrısını kızdırdık. Şimdi tekrar ona dönüyoruz...'

Bu durumda süs eşyalarından buzağı yapmak, süs, altın, para, servet hırsından vazgeçmemek ve bunu elde etmek için Firavun'a yaranmak, ona kölece sığınmak, bunun için de onun soğanına, sarımsağına, mercimeğine, yeşilliğine razı olmak demek olur. Nitekim 'Onların kalplerine buzağı içirildi' ifadesi, bunun esasında kalpte olan/içsel bir durum olduğunu gösterir. Demek ki dışarıdaki put içe işlemişin, tutkunun, ihtirasın mücessem ifadesi oluyor.

Bu nedenledir ki, 'kalplerine buzağı sevgisi içirilenler' yani süs, altın, para ve servet tutkusu içinde olanlar ve bunun için de Firavun'a kölece boyun eğenler, Kur'an'da hep aşağılık maymunlar, domuza dönüşenler, haddi aşanlar, aşırı gidenler, zillet ve alçaklık damgası vurulanlar ve gazaba uğrayanlar olarak anılırlar.

Bunlar Kur'an söyleminin öfke ibresinin tavan yaptığı yerlerdir. Neye öfkelendiğine, gazap ettiğine dikkat ediniz. Buradan Fatiha'da her gün okuduğumuz gazaba uğrayanların, öfkeni çekenlerin yoluna değil (gayri'l-mağdubi aleyhim) derken ne demiş olduğumuz sanırım anlaşılıyor.

İşte yukarıdaki bölümde Mekke'li 'Samiri'lerin de aynı durumda olduğu ifade ediliyor. Bu durumda 'Şimdi olanı sevmek' dünya malına, servete, altına düşkünlük demek oluyor.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 27.11.2014 12:25
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol