Dile gelin: Yani ey yıldızlar, gezegenler, kararan gece ve ağaran tanyeri! Dile gelin, şahitlik edin, sizi tanıklık etmeye çağırıyorum. Dile gelin, çünkü siz nasıl oluş ve akışın bir parçasıysanız, şu öksüzün (Muhammed'in) başlattığı hareket de öyledir. Dile gelin de bunun karşısında durmaya çalışanlar güneşin balçıkla sıvanamayacağını görsünler. Nasıl kaybolan yıldızları yerlerinden çıkarmaya güç yetiremezlerse, nasıl yörüngelerinde dolanan gezegenlerin seyirlerini dğeiştiremeyezlerse, nasıl kararan geceye, ağaran tanyerine mani olamazlarsa aynen öyle insanlık tarihinde bir yıldız gibi doğan Muhammed'in getirdiğine de mani olamayacaklar! Gezegenlerin yörüngesinde şaşmadan yürüdüğü gibi o da Allah ile yürüyüş başlatıyor; kendi yörüngesinde şaşmadan akacak büyük bir yürüyüş... İnsanlığın karanlıklara gömülmüş ufkunu tanyerinin ağarması gibi aydınlatacak. Tanyerinin geceyi yararak çıkması gibş insanlığın donmuş dimağını yarıp parçalayacak. Ölmüş ruhlara Rahman'ın nefesini üfleyecek ve vicdanları harekete geçirecek.

Arkadaşınız mecnun değildir: Yani kırk yıldır aranızda bulunan, kendisiyle arkadaşlık ettiğiniz, düşüp kalktığınız bu öksüz Muhammed'in Allah katında ve aranızda saygıdeğer bir kişiliği vardır; sağlam karakterli, sözü dinlenen, güvenilir, emin birisidir. Bunun böyle olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Şu halde ona cin çarpmış, delirmiş, cinlerden haber getiriyor nasıl diyorsunuz? Bilakis o Allah'ın nefesi, vicdanının ve merhametin dile gelen soylu sesidir!

Onu apaçık ufukta gördü: Yani Cebrail, normal insanın rüyasında birisini görmesi gibi, Muhammed'e berrak ufukta ve uyanıkken göründü. Onun ruh dinginliği ve saf bir yürek temizliği içindeki vicdani görünümü, muhayyilesinde Cebrail olarak belirdi. Allah bu tertemiz vicdan üzerinden insanlığa seslendi... Her insan normal rüyasından dış dünya da daha önce gördüğü nesnelerin soyutlanmış formlarını görür. Hafıza, hatıra, imaj, içgüdü, vicdani arayış, idrak, havsala, aru gibi iç taleplerde yoğunlaşma olur. Bu, dış taleplerle birleşirse Allah işte buradan seslenir. Burada iç talepler kişi, çevre, tarih, coğrafya ve insanlık gibi fiziki ortamlardan dış talepler ise bunların dışındaki metafizik ortamlardan gelir. İkisi birden aynı anda (hemdem/senkronik) olarak dalgalanır. İşte bu Allah ile alem (insan) arasındaki dinamil tempodur. 'Hayyu Qayyum' bu anlamda bu dinamik tempoyu ifade eder. Yani yaşayan, dipdiri ve boyuna varlıklarla ilişki halinde olan; anbean çokça ayağa kalkan... Bunu uyku ve uyuklama tutmadan sürekli yapan, karakteri de bu olan...

Aldığı bilgiler geçim kaynağı değildir: Harfi harfine 'Gayb konusunda cimri değildir' Yani Muhammed gaybtan gelen bilgiler veriyor, vahiyler alıyor; fakat  onu kahinlerin kendilerine saklamaları kendine saklamıyor. Hepsini açıklıyor ve bu açıklamalarından dolayı kahinler gibi ücret istemiyor. Vahiy onun mesleği değil. Bu vahiyleri siz geçinmek, kendini zengin etmek için getirmiyor. O bir din tüccarı, iman taciri, umut hırsızı, kahin, rahip, din adamı veya sihirbaz değil. Allah'tan aldığı ne varsa onu olduğu gibi söyleyen vidanın sesi o!