Ali Erbaş O Kılıcı Erdoğan'a mı Çekti?

Ayasofya'nın ibadete açılışında elinde kılıçla Atatürk'e lanet okuyan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a tepkiler sürerken iki isim şok edici detaylara dikkat çekti.

27 Temmuz 2020 Pazartesi 07:39
Ali Erbaş O Kılıcı Erdoğan'a mı Çekti?

Veryansın TV'den Erdem Atay, "‘Lânet olsun’ diyeceksiniz! Ali Erbaş şeceresi…" başlıklı analizinde, Cumhuriyet Yazarı Barış Terkoğlu da "Ali Erbaş'ın günahını mı aldık' başlıklı makalesinde Ali Erbaş'ın FETÖ bağlantılarını ortaya koyarak, " O kılı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da çekilmiş olabilir" ifadesini kullandılar.

İşte o çarpıcı analizler:

ERDEM ATAY:

Açık açık Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına lânet okuyan ve Ahmet Hakan’a da yaptığı açıklamada geri adım atmayan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş kimdir?

Sosyal medyada paylaşılıyor, bazı gazeteciler hakkında bilgiler veriyor ama bir türlü tam olarak kim olduğu yazılmıyor.

Önce şu soruyu sormak gerekiyor:

Ali Erbaş, Atatürk’e lânet okuma cesaretini nereden aldı?

İki seçenek var.

Biri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan…

Erdoğan, geçen haftaki Ayasofya açıklamasında Atatürk’ün tarihe ihanet ettiğini söylemedi mi! Ali Erbaş’ın bu sözleri de Erdoğan’dan habersiz sarf edilmiş olabilir mi?

İkincisine yazının sonunda geleceğiz.

***

Şimdi FETÖ’nün sivil imamı Adil Öksüz’ün sevgili hocası Ali Erbaş’ı tanıyalım.

Ali Erbaş, yukarıda da yazdığımız gibi, Adil Öksüz’ün hocası… Ve araları da çok iyi. Öksüz’ün tez savunmasında onayı veren de Erbaş’ın ta kendisi…

Bir zamanlar FETÖ yuvası olarak adlandırılan Sakarya Üniversitesinde aynı bölümde görev yapıyorlardı. Hangi sırları paylaştıklarını bilenler var ama biz bilmiyoruz. Erdoğan ile hareket eden herkesi ifşa etmeye çalışan FETÖ’cülerin neden bu sırları sakladığını da merak ediyoruz.

Erdoğan başka bir Diyanet İşleri Başkanı bulamamış olacak ki, Adil Öksüz’ün hocasını başımıza getirdi, kendisi bize “Din dersi” veriyor.

***

Tarih 9 Kasım 2018.

Atatürk’ü anmaya bir gün kala, hasta yatağında bulunan Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı, “Keşke Yunan galip gelseydi” sözlerini söyleyen ve ABD’lilerin projesine destek olan Kadir Mısıroğlu’nu ziyaret ediyor.

Ziyareti yapan Ali Erbaş…

Mısıroğlu’na hediyeler getirerek, geçmiş olsun dileklerini iletiyor. Mısıroğlu da kendisine “Şeyhülislam” diyor.

O dönemde herkes bu görüşmeyi, Atatürk’e karşı bir hamle olarak değerlendirmişti, bu değerlendirmelere de aydınlatıcı bir yorum yapmamıştı Erbaş.

***

Bu ziyaretin ardından en sert tepki MHP’den geldi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin danışmanı Yıldıray Çiçek, ziyareti eleştirmiş, Ali Erbaş için, “Ruhunda Fetullah Gülen’in misyonunu taşıyor” demişti.

Sorumuz şu: Onlarca MHP’li “Ruhunda Fetullah Gülen’in misyonunu taşıyan” Ali Erbaş’ın imamlığında namaza saf tutarken ne düşündüler? Ve Bahçeli Ali Erbaş konusunda Erdoğan’a bir uyarıda bulunmadı mı?

***

Prof. Dr. Ali Erbaş’ın çok sayıda kitabı var. Bazılarını kendisi yazmış, bazılarını da çevirmiş. Birkaçının ismi şöyle:

Hıristiyanlıkta Reform ve Protestanlık Tarihi
Hıristiyanlık
Hıristiyan Ayinleri – Sakramentler
Hıristiyanlıkta İbadet
Engizisyon
Sağolsun kitaplarında Hıristiyanlığı çok güzel anlatmış.

Yani Erbaş, hem İslam hem Hıristiyanlık hem de Musevilik konusunda çok yetkin! Böyle olunca aklımıza FETÖ’nün projesi “Dinlerarası Diyalog” geliyor.

Bu konuya girmeden şu bilgiyi de paylaşalım.

Mesela Sayın Erbaş, çevirilerini yaptığı kitaplardan bazılarını İnsan Yayınlarından çıkarmış. Şimdi esamesi okunmuyor bu yayınların. Kapatılmış.

Peki İnsan Yayınlarının fikir misyonunun arkasında kimler var?

Yıllar sonra yayınevine ortak olan 2016’da hayatını kaybetmiş İlhan Akıncı Yenişafak’ın, “Yayınevinin misyonda kimler etkili oldu?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:

“Ali Bulaç ve Ali Ünal.”

Ali Bulaç, yayınevinin Genel Yayın Yönetmeni. Aynı zamanda Zaman gazetesi yazarı. 15 Temmuz girişiminden 5 ay önce, askerin darbe yapacağını ima eden yazılar yazmış ve kılıç ile adalet geleceğini söylemişti. Tutuklandı, şimdi tahliye edildi.

Ali Ünal… Zaman gazetesinin eski başyazarı… FETÖ’den 19 yıl 6 ay hapis cezası aldı.

Fehmi Koru da yayınevinin en büyük destekçilerinden…

***

İşte size bir kitap…

Michel Lelong’un yazdığı “İslam'la Yüzleşen Batı”.

Çevirmen, tabii ki Ali Erbaş…

Kitap Ufuk yayınlarından çıkmış.

Ufuk yayınları 2016’da kapatıldı.

Gerekçe net: FETÖ’nün yayınevi.

Bu, Dinlerarası Diyalog projesi için açılan bir yayınevi. Ee tabii ki bu yayınevine hizmet edenler de yine aynı “hizmetçiler”.

İslam ile Hıristiyanlığı birleştiren ve aynı zemine koyan bu kitabın önsözünü tercümanımız Ali Erbaş yazıyor.

Son cümlesi şu:

“Bu çeviriyle dinlerarası diyaloga bir nebze olsun katkıda bulunmuşsak kendimizi bahtiyar hissedeceğiz.”

***

Yani Ali Erbaş, FETÖ’nün Dinlerarası Diyalog projesine katkı yapmaktan oldukça bahtiyar.

Herkes yazıyor. Daha önce de yazıldı…

Ali Erbaş, FETÖ’nün en önemli platformlarından biri olan KADİP / Kültürlerarası Diyalog Platformunun Yönetim Kurulu Üyesi.

***

FETÖ’nün Abant toplantılarının müdavimi ve proje danışmanlarından…

Yine kapatılan Kimse Yok Mu Derneği’nin destekçilerinden ve etkinliklerine katılanlardan…

En samimi arkadaşlarından biri Fetullah Gülen’in ev arkadaşlığını yapmış olan KADİP Yönetim Kurulu Başkanı Suat Yıldırım.

O da firari… Soralım belki Ali Erbaş, Suat Yıldırım’ın nerede olduğunu biliyordur.

***

Şimdi açalım devletin evraklarını…

Fetullahçı Terör Örgütünün devlet yapılanmasıyla ilgili Çatı İddianamesinde yer alan resmi bilgilere bakalım.

FETÖ devlet yapılanması raporlarında ve çatı iddianamesinde Dinlerarası Diyalog, “bir terör faaliyeti” olarak belirtiliyor.

Yetmedi mi?

Alın o zaman…

Diyanet İşleri Başkanlığı 15 Temmuz sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Olağanüstü Din Şûrasını topluyor. Bu Şûra sonrası FETÖ’yle ilgili bir rapor hazırlanıyor.

Raporda, Fethullah Gülen’in liderliğini yaptığı Gülen cemaatinin ‘üst akıl’ projesi olduğu ileri sürülerek şu sözler söyleniyor:

“II. Vatikan Konsili’nde alınan kararlara dayanan Dinlerarası Diyalog Projesiyle Gülen, ulusal ve uluslararası birçok etkinlik düzenleyerek, bir taraftan bağlarını Hristiyan kültürüne yaklaştırırken diğer taraftan örgütün Batı dünyası tarafından akredite edilmesini sağlamıştır.”

FETÖ tarafından üretilen en şaibeli girişim olarak Dinlerarası Diyalog gösterilirken, bunun Müslümanların aleyhine oluşturulan uluslararası karanlık bir projenin parçası olduğu belirtiliyor.

Yani Diyanet’e göre Dinlerarası Diyalog bir terör faaliyeti…

Ve Erbaş da bu “terör faaliyetine” bir nebze de olsa katkıda bulunmaktan bahtiyar!

***

Yazının başında “Ali Erbaş, Atatürk’e lânet okuma cesaretini nereden aldı?” sorusunu sormuş yanıt olarak da iki seçenek olduğunu ileri sürmüştük.

Birinci seçeneği yazmıştık.

İkinci seçeneği yazmaya gerek yok!

Hepiniz anladınız.

Ali Erbaş, elinde kılıcıyla, siz zannediyor musunuz ki, sadece İslam dünyasına karşı olanlara mesaj verdi?

Bir daha düşünün…

Cumhurbaşkanı Erdoğan da düşünsün, O kılıç kınından neden çıkmış?

BARIŞ TERKOĞLU:

Hilafet ilan eden IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi, kendisini destekleyen kalabalığa kılıç eşliğinde böyle sesleniyordu. Musul’da, tarihi El Nuri Camii’nin minberinde, 6 yıl önce, yine bir temmuz ayında, yüzü ilk kez açık görülmüştü. “Dinin temelinin, insanları hidayete erdiren Kuranıkerim ve zafere götüren kılıç” olduğunu söylediği sözleri amacını da açık etmişti.

Tesadüf mü, bilinçli seçim mi bilinmez.

12. yüzyıl mimarisi olan eğik minareli El Nuri Camii, adını haçlı ordularına karşı zaferler elde eden Selçuklu atabeyi Nureddin Mahmud Zengi’den alıyordu. Sözde Halife Bağdadi de “yeni haçlı” olarak tarif ettiği Batı’ya karşı cihada çağırıyordu. Ancak verdiği savaş çoğunlukla Müslüman kanı akmasına, İslam coğrafyasının yerle bir olmasına sebep oldu.

Batı dünyasına yönelik saldırıları da masum insanlara yönelik terörden ibaretti. Ayasofya’yı ziyarete gelen Alman turistlere 12 Ocak 2016 tarihinde yapılan intihar saldırısı sembolik bir örnekti. Sultanahmet Meydanı’ndaki terör eyleminde 12 Alman hayatını kaybetti. IŞİD, hilafet ilanından bir buçuk yıl sonra, Osmanlı’nın başkentinde, Ayasofya’nın önünde, Batı’yı tehdit ediyordu.

Adil Öksüz’ün jürisinde

Ali Erbaş’ın verdiği hutbedeki sözlerini tartışmaktan sol elinde tuttuğu kılıcı pek konuşamadık. Erbaş, “Vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar” dedi. Sözleri, Ayasofya’yı müzeye çeviren kararın altındaki imzanın sahibi olan Atatürk’e gönderme olarak yorumlandı. Tepkiler büyüyünce, dün ikinci bir açıklama yaptı. Erbaş, “Sadece Ayasofya’yı değil tüm vakıf mallarını kastettim”, “Geçmişi değil, bundan sonrasını kastettim” ifadelerini kullanıyordu.

Okuyunca, “Acaba Ali Erbaş’ın günahını mı alıyoruz” dedim. Gerçekten de “dünü değil bugünü”, “Ayasofya’yı değil tüm vakıfları” kastediyor olabilir miydi? Yoksa mesaj Atatürk’e değil de başka birine miydi?

Öyle ya, şimdi hapiste olan Barış Pehlivan’la yazdığımız Metastaz kitabında, Ali Erbaş’ın FETÖ’cülerle ilişkilerini anlatmıştık. Erbaş, 15 Temmuz’un kritik ismi Adil Öksüz ile Sakarya İlahiyat’ta çalışma arkadaşıydı. Öksüz’ün “Ceza Hükümleri Açısından Tevrat ve Kuran” başlıklı Dinlerarası Diyalog Projesi’yle örtüşen tezine “uygun” imzası atarak ona doktor unvanı veren jürideydi.

Diyaloğun görevlisiydi

Elbette Erbaş’ın Öksüz’le kesişmesi tesadüf değil. Bunun tek sebebi Sakarya İlahiyat da değil.

Önümde Michel Lelong’un “İslam’la yüzleşen Batı” isimli kitabı duruyor. Ali Erbaş Türkçeye çevirmiş. Tipik bir Dinlerarası Diyalog eseri olan kitapta, çevirenin bir de önsözü var. Şöyle bitiyor:

“Bu çeviriyle dinler arası diyaloğa bir nebze olsun katkıda bulunmuşsak kendimizi bahtiyar hissedeceğiz.”

Sahiden Erbaş, kendisini “Dinlerarası Diyalog Projesi”ne adamıştı. Bir kitap sitesine girip eserlerine baktığınızda, çalışmalarının neredeyse tamamının bu konuda olduğunu göreceksiniz. Arama motoruna adını yazdığınızda, FETÖ’nün Dinlerarası Diyalog Projesi’ni teorileştiren Prof. Suat Yıldırım’la birlikte çalıştığını okuyacaksınız. Firardaki Yıldırım ile birlikte Vatikan’da papazlarla yaptıkları Dinlerarası Diyalog faaliyetlerine, kilisede İsa ikonu önünde Yıldırım ile omuz omuza pozlarına bakıp şaşıracaksınız.

Ama bir ayrıntı daha var…

O da şu ki, Ayasofya’da minbere kılıçla çıkan Erbaş, diyalog projesinin yalnız gönüllüsü değil aynı zamanda görevlisiydi. Örgütün imamı Suat Yıldırım, FETÖ’nün kurduğu KADİP’in (Kültürlerarası Diyalog Platformu) yönetim kurulu başkanıyken, Ali Erbaş da yönetim kurulu üyesiydi.

Erbaş’ın vakfına el konuldu

KADİP’i Erbaş’ın sözlerinden sonra daha da ilginç hale getiren bir ayrıntı var. Zira KADİP, FETÖ’nün Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) projesiydi. Nitekim kendisini de broşürlerinde “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın desteklediği bir çalışma grubu” olarak tanıtıyordu.

“Akıbeti ne oldu” diyeceksiniz…

Onursal Başkanlığını Fethullah Gülen’in yaptığı vakıf, darbe girişiminin ardından elbette kapatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan 23 Temmuz 2016 tarihli ve 667 karar sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle vakfın tüm platformlarının faaliyetlerine de son verildi. Abant Platformu, Diyalog Avrasya Platformu, Medialog Platformu gibi KADİP de bu şekilde son buldu.

Peki, malvarlığı?

Vakfın yönetimi çeşitli operasyonlarla gözaltına alınırken ya da firar ederken mal varlığı da tartışma konusu oldu. Savcılığın hazırladığı fezlekede GYV’nin hem örgüt tarafından fonlandığı hem de mal varlığını örgüt için kullandığı anlatıldı. FETÖ’nün tüm vakıfları gibi GYV’nin mal varlığı da devletin tasarrufuna geçmiş oldu.

Ne ılımlı ne radikal İslamcılık

İşte bu yüzden “Erbaş’ı yanlış mı yorumladık” diye sormadan edemiyorum. Sonuçta, “Geçmişi değil bugünü, Ayasofya’yı değil tüm vakıfları kastettim” diyen Erbaş’ın çalıştığı FETÖ Vakfı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla kapatılmıştı. Haliyle sözlerin muhatabı belki de Atatürk değil Erdoğan’dı.

Bir zamanlar Diyalogculuğun yüz metresini en hızlı koşan Ali Erbaş, sol elinde de olsa kılıçla minbere çıkacak noktaya nasıl geldi bilmiyorum. “Barışı simgeler” dense de dünya, Ayasofya’daki fotoğrafı, bir tür “dinler savaşı sembolü” olarak okudu. İslamcı kesimde başlayan hilafet tartışması da bu fotoğrafın eksik renklerini tamamladı.

El Nuri Camii, eğik minaresiyle 8 buçuk asır ayakta kalabilmişti. Ancak Bağdadi’nin başlattığı dinler savaşı nedeniyle, insanlığın bu güzel mirası, 3 yıl sonra yerle bir oldu. IŞİD, caminin yıkılmasından ABD’yi sorumlu tuttu. ABD ve Irak yönetimi ise yenilen örgütün çekilirken camiyi patlattığını söyledi.

Hangisi doğru bilmiyoruz. Ancak FETÖ’nün “ılımlı maskeli” İslamcılığının da öbürlerinin “radikal görünümlü” İslamcılığının da en büyük zararı yine Müslümanlara verdiğini görüyoruz.

İnançları medeni bir şekilde yaşamanın, onu kılıçların da çıkarların da gölgesinden kurtarmaktan başka bir yolu var mı?

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 27.07.2020 07:55
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol