Ali Bey, Ahmet Bey, Abdullah Bey!

09 Temmuz 2019 Salı 06:09

Sevgili okurlarım, 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde AKP büyük bir gol yedi, yenilgiye uğradı ve balayı dönemi sona erdi.
Panik başladı.
Korkmaya başladılar.
17 yıldan bu yana Türkiye'yi adeta dikensiz bir gül bahçesi gibi yönetenler, istedikleri her adımı atanlar, anayasa ve yasaları değiştirip adına “Başkanlık sistemi” denilen acayip bir sistem getirenler şimdi panikte.
Olayın şokunu halen yaşıyorlar ve daha da çook yaşayacaklar.

★★★

Bunun adı “Tek adam rejimi” imiş ve o tek adam bu koskoca ülkeyi istediği gibi yönetebilirmiş!
Parlamenter rejimi rafa kaldırdılar, Meclis'in yetkilerini sıfırladılar ve Türkiye'yi Saray'dan yönetmeye başladılar.
Çıkmış olan kanunları bir tek şahsın imzaladığı kararnamelerle yok sayıyorlar.
Bunun en son örneği, Merkez Bankası Başkanının görevden alınması oldu.
Anlayışları çok açık!
“Ben yaptım oldu!”
Meclis, Meclis'liğini yitirdi.
Milletvekillerinin bütün işlevi bu efendiler tarafından getirilen tasarıların oylanması…
Bakanlar Kurulu diye bir şey kalmadı.
Gensoru yok… Soru sormak yok!
Denetim mekanizmaları sıfırlandı. En büyük yolsuzlukların, en büyük vurgunların ve peşkeşlerin bile üzerine gidilemiyor.
Bakanlar Meclis'e değil, sadece Saray'a karşı sorumlu.

★★★

Yukarıda değindiğim panik sonrasında kendi partileri içinden de “Hop dedik” sesleri yükselmeye başladı. Öyle ya, iflas eden bu acayip sistem nereye kadar ve nasıl gidecekti.
Nasıl gideceği bir yana, çökmek üzere idi.
Partililer, hatta AKP'nin kurucuları ve eski bakanları bile artık bunu görmeye başlamıştı.
İşte bu ortamda ortaya iki eski bakan çıktı:
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu.
Recep Bey “Eyvah, bunlar benim oylarımı bölecek” diye korktu, milletvekilleriyle ayrı ayrı ikna seansları yapmaya başladı.
Bülent Arınç, Cemil Çiçek gibi eski Meclis Başkanlarını, yani sözde ağır topları, yeni partilere kaçmasınlar diye maaşa bağlayıp Saray'a danışman (!) yaptı.

★★★

Babacan ve Davutoğlu yeni parti kuracakmış.
Ancak ikisi beraber olmayacak, iki ayrı parti kuracaklarmış.
Kusura bakmasınlar ama her ikisinin de geçmişteki siyasi günahları epeyce büyük.
İlki uzun süre ekonomiyi yönetti, büyük yanlışlar yaptı ve ülkeyi zor durumlara soktu.
İkincisi derseniz daha da beter…
Dışişleri Bakanı ve Başbakan kimliği ile bir sürü abuk sabuk işlere imza attı.
Örneğin 2011 yılından bu yana başımıza bela edilen Suriye olayının baş sorumlusu Recep Bey'le birlikte bu Ahmet Davutoğlu'dur.
Bu ikili Türkiye Cumhuriyetini hem maddi, hem de manevi açıdan çok büyük zararlara uğratmıştır.
Yaptıklarının haddi hesabı yoktur.

★★★

Ancak şimdi kendilerine “Gelin bakalım, önce şu geçmişte yaptıklarınızın hesabını verin” deseniz, alacağınız yanıt üç aşağı beş yukarı hep aynı olacaktır:
“Biz emir kuluyduk. Recep Bey ne dediyse onun emirlerini uyguladık.”
Ama iş bu iki kişiyle de bitmiyor.
Ali Babacan'ın partisinde dönemin Dışişleri Bakanı, Başbakanı ve sonrasında Cumhurbaşkanı olan Bay Abdullah Gül'ün de olduğu söyleniyor.
Geçmişteki büyük yanlışların arkasında bu arkadaş da var.
Şimdi ne yapacağını hiç kimse bilmiyor.

★★★

Her üçü de şu anda havayı kokluyormuş…
Ali Bey dün ilk adımı attı ve partisinden istifa etti.
Bir yanda yeni bir parti için kolları sıvayan üç siyasetçi, öbür yanda ise yaşadığı korku, panik ve şoku partisiyle birlikte üzerinden atmaya çalışan, “Bizden ayrılan bir hiç olur” diyebilen Recep Bey…
Çünkü onun en büyük korkusu, yeni kurulacak parti (ya da partilerin) Meclis'te grup kurma olasılığı.
Bu gerçekleştiği takdirde, işte o zaman yandı gülüm keten helva!
O zaman Recep Bey'in partisini Devlet Bey ve MHP bile kurtaramaz.
Cicim ayları bitti.
Sonrasını hep birlikte göreceğiz.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 09.07.2019 06:20
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol