Hukuki ve ahlaki kuralların, inanılmaz biçimde ihlal edildiği; hiçbir şekilde demokrasiye yakışmayan; zorbalığın ve hukuksuzluğun hakim olduğu; bir referandum yaşadık. Buna rağmen hayırlar kazandı. Vatanını sevenlerin; demokrasiye sahip çıkanların; evlatlarının ve torunlarının geleceğini düşünenlerin; tüm baskı, tehdit, hakaret, dışlamalara boyun eğmeyenlerin; oyları galip geldi.
Ve, akıl almaz bir şekilde, Yüksek Seçim Kurulu’nun; Seçim Kanunu’na, tüm hukuki, ahlaki ve demokratik kurallara aykırı bir davranışla; oyların önünü açması ile, Evet’ler galip ilan edildi. Ve böylece, Türkiye (zaten, yarı demokratik ülkeler arasında iken) demokrasi ile yönetilmeyen, totaliter rejime sahip ülkeler, sınıfına düştü. Yalnızlığa, itibarsızlığa, hukuksuzluğa mahkum edildi. Ülke, iki kampa bölündü; milli birlik ve beraberliğimiz yara aldı.
1- Bu referandumda; tasarının TBMM’ne getirilmesinden itibaren, hukuki ve demokratik kurallar ihlal edilmiştir;
a) TBMM’nden alelacele geçirilmiş; ciddi biçimde tahlil ve tartışmalara imkan tanınmamıştı Öyle ki, Meclis TV bile yayın yapmamış, halkın bilgi edinme hakkı ihlal edilmiştir.
b) OHAL düzeninden vazgeçilmemiş; bu sayede her türlü baskı ve engelleme uygulanmıştı
c) Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, tam anlamı ile taraf olmuş Farklı düşünenlere, her türlü tehdidi, hakareti, baskıyı, suçlamayı, dışlamayı, mubah saymıştır.
d) Devletin, tüm mali kaynakları, araç ve gereçleri, personeli (polisi, jandarması, valisi, kaymakamı, din görevlisi, öğretmeni vs vs) kullanılmıştı Camiler, okullar, kışlalar, propaganda merkezi haline getirilmiştir. (Bütçe açığı, rekor düzeyde artmıştır.) Buna mukabil; hayır kampanyaları devamlı olarak engellenmiştir.
2- Aslında, 2002 döneminden sonraki tüm seçimlerde, devamlı olarak şaibe gölgesi olmuştur. Ama, bu defa her şey, herkesin gözü önünde ve pervasızca yapılmıştır.  Şaibeli oylara, hukuk ihlallerine, göz yumulmuştur. Bu referandum, Türk demokrasi ve hukuk tarihlerine, tam bir KARA LEKE olarak geçecektir. Bunun en büyük vebali de;
a) Tamamen Saray’a göre hareket eden, kanunu ihlal eden; YÜKSEK SEÇİM KURULU’na;
b) Milletin parası ile millete karşı gelen TRT, Anadolu Ajansı ve RTÜK kurumlarına yazılacaktı
Bu kurumlar, ilk andan itibaren, halkı yanıltmak için, her yola başvurmuşlardır. Kasıtlı davranmışlardır.
c) Elbette, havuzdan beslenen, devamlı yalan üreten, yandaş medyayı; Merhum Türkeş’in emanetine sırtını dönen, Devlet Bahçeli’yi; Merhum Şehit kardeşimiz Yazıcıoğlu’nun emanetine ihanet eden Destici’yi de, tarih affetmeyecektir.
d) Henüz, kesin sonuçlar belli olmadan Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın, konuşma yapmaları, hukuka ve demokrasiye aykırıdı YSK’ya baskı amacına matuftur. (Şimdi de, gündemi değiştirmek için, İDAM konusunu ortaya attılar.)
Ayrıca; referandum sürecinde, her türlü tehdidi, hakareti, dışlamayı, baskıyı dile getirenlerin; şimdi birlik ve beraberlik nutukları atmaları da, inandırıcı olmaktan çok uzaktır. Zira; artık Türkiye bir “Hukuk Devleti” değildir. Demokrasi bitmiştir. Fikir, ifade, inanç, teşebbüs hürriyetleri ile can ve mal güvenliği ortadan kaldırılmıştır. Saraya kul olmayanları koruyacak bir düzen kalmamıştır. Yasama/Yargı/Yürütme’nin tek elde toplanmasının yolu açılmıştır. Mevcut, milli, ahlaki ve dini kavramların erozyonunu, din istismarlarını önlemenin önü kapanmıştır. ABD ve İsrail bağımlılığı daha güçlü hale getirilmiş, tek vatan kavramı ciddi bir tehlikenin içine atılmıştır. İktidarın dayanacağı meşru ve hukuki bir zemin kalmamıştır.
e) Ne yazık ki, Türkiye; Libya, Irak, Venezüella, Suriye, Yemen, Kuzey Kore vb. ülkelerin ligine düşmüştü Bu arada, tam anlamıyla keyfi davranmayı amaçlayan iktidar, Avrupa ile ilişkileri koparmak için, özel gayret sarf etmektedir. Her zaman olduğu gibi nezaket kurallarına hiç uymayan bir üslup kullanmaktadır. Zira AGİT Heyeti, yapılan hileleri, hukuksuzlukları, dile getirmektedir.
3- Peki, bizler, bu antidemokratik, hukuk ve ahlak dışı düzene, boyun mu eğeceğiz? Asla. Hiçbir zaman, haksızlıklar karşısında susan şeytan rolüne girmeyeceğiz. Ülkemize, milli birlik ve beraberliğimize, hukuk düzenine ve demokrasiye sahip çıkacağız. Korkmayacağız. Bileceğiz ki, “Zalimin zulmü varsa, mazlumun da Allah’ı (cc) vardır. Zulüm ebedi süremez.” Haklı olmanın gücü ile gayret göstereceğiz. Yaşama sevinci, ümitleri tüketilen, depresyona sokulan halkımıza moral ve ümit vermeye çalışacağız.
a) Bu dönemde; CHP, DP, ANAP Genel Başkanlarının ve Meral Akşener’in, gösterdiği performans ve başarı, her türlü takdirin ü MHP ve BBP tabanları da doğru’nun yanında yer almışlardır. Ülkesini seven herkes, elinden geleni ortaya koymuştur. Şaibeli sonuç, bu başarıyı gölgeleyemez.
b) Biliyorum ki; bu partiler, her türlü hukuki itirazı yapacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahil, her yola başvuracaklardı (Keşke, iktidar ve YSK, bu hukuka ve ahlaka aykırı durumu kabul edip, referandum kararını iptal etse. Ülkeyi, kamplara bölünmekten kurtarsa. Vatan sevgisi, koltuk hırslarına galip gelse.)
c) Bu tablo, 2019 seçimlerinde, AKP’nin tepetaklak olacağının da gö Başta, Güzel İzmir olmak üzere, tüm önemli şehirlerde, hayır çıkmıştır. Demek ki, referandumdaki işbirliği devam ettirilmelidir. Bir “Vatana ve Demokrasiye Sahip Çıkanlar Platformu” kurulmalıdır. Hatta, şimdiden, bir müşterek “Cumhurbaşkanı Adayı” tespit edilmelidir.
Gururlanma, ey kul. Senden büyük Allah (cc) var...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol