İŞTE O DOSYA!

Zencani'nin Türkiye'de 8,5 milyar dolar rüşvet dağıttığını açıkladığı ve Zarrab'ın Miami'de tutuklanmasının bu gerçek ile bağlantılı olduğu anlatıldı. İşte o dosya...

08 Nisan 2016 Cuma 00:06
İŞTE O DOSYA!

 Türk medyası Zencani’nin 26 duruşmalık yargı sürecini tek bir muhabirle bile izlemedi. Oysa Zencani, Türkiye'de dağıtılan ‘komisyonun’ toplam rakamını bile verdi duruşmada: 8.5 milyar dolar!.."

"Zindan Evin"de yani Evin Cezaevi'nde neredeyse ikinci senesini doldurmuştu. Hücresinde, on bilemedin yirmi riyallik tek tip cezaevi elbisesini giyerken Manhattan 5. Cadde'den satın aldığı 1800 dolarlık saf yün Armani takımları aklına geldi.

Nereden nereye...

Sakallı, sert bakışlı devrim polislerinin eşliğinde yargılamanın yapıldığı salona çıktı. Elinde, üç klasörden oluşan savunmasını taşıyordu. Aslında o da farkındaydı çırpınışlarının beyhude olduğunun...

Konuştu... Konuştu... Acaba bir önceki duruşmada devrim savcısının "Fesat Fil Arz" yani yeryüzünde yolsuzluğu yaymak suçlamasıyla talep ettiği cezayı değiştirebilir miydi? İslam Devrim Mahkemesi kararını açıkladığında minicik de olsa taşıdığı o umut zifiri karanlıklara gömüldü. Karar iki kelimeden ibaretti: "Mücazati idam!" Yani ölüm cezası... Ajanslar idam kararını Zencani'nin gözyaşlarına boğulduğu o fotoğrafla dünyaya duyurdu.

26 duruşma boyunca söyledikleri ise Amerika ve Türkiye dahil pekçok ülkede yeni gelişmeleri tetikleyecek nitelikteydi. Türkiye’yle ilgili kurduğu cümlenin içinde geçen “8.5 milyar dolar” ifadesi Anadolu topraklarında duyulmadı bile. Ancak Amerikan yargısının Zencani’nin söylediklerini hayli ciddiye aldığı görülüyor.


SARIŞIN MİLYONER

Eski bir asker olan Babek Zencani, ticaret hayatına deri sektörüyle başladı. İhracat-ithalat sistematiğini bu sırada öğrendi. Ahmedinejad’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde İran Devrim Muhafızları’yla sıkı ilişkiler kurmasını sağlayan ise asker geçmişiydi.

Ahmedinejad’ın yürüttüğü siyaset ve nükleer program nedeniyle uluslararası toplumun uyguladığı ekonomik ambargonun İran’ı soktuğu darboğazı -bir şekilde- aşan becerikli Zencani, ülkesinin Bakanlar Kurulu toplantısına katılacak kadar büyük bir siyasi güce ve milyarlarca dolarları çeviren esrarengiz bir beyine dönüştü.

Para, Zencani’nin hayat standardını müthiş biçimde yükseltti. Milyon dolarlık harcamalarının basının ilgisini çekmesi uzun sürmedi. Zencani, BM tarafından İran’a ekonomik ambargo uygulandığı dönemde ambargoyu delmekle suçlanmış, ABD ve AB tarafından kara listeye alınmıştı. "Sarışın Oligark, Sarışın Milyoner" olarak anılmaya başlayan Zencani için işler, İran'da politik değişimlerle birlikte sarpa sardı. Suriye politikalarında attığı doğru hamlelerle başlayan süreçte İran, dünya siyasetiyle barışmaya başladı. Amerika’nın arkasında durduğu ambargoları gevşetmesiyle birlikte artık İran'da bir dönem kapanıyordu. Gazeteci Tolga Tanış’ın deyimiyle "Zencanilerin, Zarrabların dönemi"...

Yeni dönemde İran, kendi göbeğini kesti. "Sarışın Oligark"ına operasyonu Aralık 2013’te yaptı. Zencani, İran Petrol Bakanlığı’na ait 2.8 milyar dolarlık petrol parasını çalmakla suçlandı ve 30 Aralık 2013’te İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin talimatıyla tutuklandı. Uzun ve uluslararası dengeleri etkileyecek tam 22 aylık yargı süreci böylece başlamış oldu.


UZUN SORUŞTURMA, HIZLI YARGILAMA

Tahran Devrim Mahkemesi yargıcı Ebul Kasım Salavati’nin karşısına çıkan Babek Zencani, 26’ıncı duruşmada idam cezası aldı. Farça deyimiyle "Mücazati idam"... Duruşma süreci, Zencani'nin Türkiye’de kurduğu sistemi aydınlatması bakımından oldukça önemliydi. Ancak enterasan olan, böylesine önemli  yargı sürecini hiçbir Türk gazeteci izlememişti. Bu nedenle Zencani’nin Türkiye’de dağıtılan rüşvet ve Rıza Sarraf hakkında söyledikleri yeterince yansımadı Türk medyasına...

Zarrab’ın aniden Amerika’ya gitmesini anlayabilmek için Zencani’nin yargı sürecini didik didik etmekte fayda var.

2013 yılının Aralık ayında tutuklanan Zencani’nin yargılanmaya başlaması yaklaşık iki yıl sonra; Ekim 2015’te başladı. Sürenin bu denli uzun olmasına; soruşturmanın titiz biçimde sürdürülmesi de denebilir, İran’ın uluslararası sonuçları olacak bu yargılama için uygun küresel siyasi iklimi kollaması da...

Zencani davasının ilk üç duruşmasında Tahran savcısı davanın üç sanığıyla ilgili iddianameyi okudu. Dördüncü ve 13’üncü duruşmalarda söz Babek Zencani’deydi. On duruşma boyunca 200 sayfa tutan geniş bir savunma yaptı.

Babek Zencani’nin savunması sürerken 8’inci duruşmada İran Petrol Bakanlığı, 9’uncu duruşmada ise İran Mesken Bankası araya girerek ek şikayetlerde bulundular. Bu yeni şikayetlerle ilgili Zencani’nin avukatları hazırlık yapıp, dört duruşma sürecek ek savunma yaptı. Böylece Zencani’nin savunması 14 duruşma sürmüş oldu. 

SIRLAR... SIRLAR...
Ardından savunma sırası davanın iki numaralı sanığı M.Ş.’ye geldi. Avukatlarıyla birlikte üç duruşmada savunma yaptı. Davanın üç numaralı sanığı H.F.H. Zencani’yi İran istihbaratı, İran Bankacılık sistemi yöneticileri ve Petrol Bakanı’yla nasıl tanıştırdığını ve onların bu suçların ne kadarının içinde olduğunu anlatmaya başladı. Zencani’nin daha önce talep ettiği ama mahkemenin reddettiği “gizlilik kararı” H.F.H. konuşunca kabul edildi. Üçüncü sanığın konuşmaları gizli kaldı.

Yirmi birinci duruşmaya gelindiğinde Türkiye’de "çapraz sorgu" denilen yöntem başladı. Yargı, petrol parasının kayıp kısmının nerelerde olduğuna ilişkin daha detaylı sorguya geçti. Bunaltıcı sorgunun üçüncü oturumunda, yani 23’üncü duruşmada Zencani ülkesine borcunu ödemek istediğini ancak SWIFT sistemine (Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication. Tüm dünyadaki bankalar arasında elektronik fon transferi standardı sağlayan sistem...) dahil olmamaları nedeniyle parayı İran’a getirmesinin fiilen imkansız olduğunu dile getirdi.

Bu noktada kritik bir uluslararası hamle gerçekleşti ya da denk geldi. Amerika Birleşik Devletleri, ambargonun en güçlü ayağını ortadan kaldırdı ve İran’ı tekrar SWIFT sistemine dahil ediverdi. Bu hamle İran yargısı karşısında Zencani’yi köşeye sıkıştıran en güçlü darbe oldu. Zencani sözünü ettiği paraları getiremedi. Tahran yargısı bunun bir oyalama olduğuna hükmetti ve davayı karara bağlayacağını duyurdu.

Babek Zencani'nin Tahran Devrim Mahkemesi'ndeki yargılanma maratonu 5 ay sürdü. Zencani, 3 Ekim 2015’te başlayan davada, İran’da cezası idam olan “Fesat Fil Arz”, yani yeryüzünde yolsuzluğu yaymak ile suçlanıyordu. Zencani’nin birlikte yargılandığı ve eski iş ortakları olan iki kişiye de idam cezası verildi.

Zencani çıkarıldığı 26’ncı duruşmada idama mahkum edilirken gözyaşları içinde kaldığı fotoğraf ertesi gün birçok gazetenin birinci sayfasında yer alacaktı.


TÜRKİYE VE ZARRAB

Zencani’ye idam kararı verilmesi ülkede iki farklı biçimde yorumlanıyor. Bir tarafta "adalet yerini buldu!" diyenler var. Diğer tarafta ise "Zencani feda edildi. Asıl suçlular korunuyor" diyenler. Asıl suçlulardan kasıt İranlı pekçok üst düzey devlet görevlisi ve uluslararası sistemdeki bağlantıları...

Dava boyunca İran medyasında, yargılamanın Türkiye’yi de kapsayan bir süreç olduğuna ilişkin haberler çıktı. Haberler ‘ismini vermek istemeyen İranlı yetkileler’e dayandırıldı. Haberdeki yetkililer, Babek Zencani’nin İran’dan çaldığı paranın büyük bir kısmının Türkiye’de olduğunu vurguluyorlardı.

4 Nisan 2016 tarihinde Amerika’da başlayacak Sarraf davası bu iddianın doğruluğu hakkında yeni bir aşama olacak. Çünkü Zencani, Sarraf’tan Türkiye’deki kolu olarak net biçimde sözetti. Duruşmalarda ve iddianamede Türkiye’nin adı sıkça geçti. Zencani, rüşvet verdiğini inkar etmedi hiçbir zaman. Bin 500 kilo altının İstanbul’da uçakta yakalandığında rüşvet vererek uçağı nasıl havalandırdığını açık açık anlattı. İran’ın petrol paralarını Türkiye’deki ortağı Rıza Zarrab’a verdiğini de aynı açıklıkla dile getirdi.

PLAN B: "ZENCANİ ÇARKI"

Zencani ve Sarraf olayını anlayabilmek, İran’a ambargo ile birlikte oluşturulan kayıtdışı ekonominin işleyişini bilmekten geçiyor.

İran, 37 yıldır ambargolarla yaşayan bir ülke. Önceki Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, nükleer programı yeniden başlattığını duyurunca Amerika halihazırdaki ambargoyu daha da ağırlaştırdı. Alınan uluslararası kararlarların yanısıra daha boğucu ekonomik ambargo yöntemleri de lobi/baskı gücüyle fiilen uygulandı. Ambargo, İran’ın petrol ihracatı yaptığı ülkelere dönük baskıya da dönüştü.

Bir enerji devi olan İran, dünya petrol rezervinde dördüncü; doğalgazda ise dünya ikincisi konumunda. Ülke ekonomisinin temeli petrol ve doğalgaz satışı üzerine kurulu. Uzun vadeli anlaşmalar nedeniyle doğalgaz, ambargo dışı tutuldu. Ancak petrol ihracatında İran neredeyse "kımıldayamaz" duruma geldi. Günlük üretilen 3 milyon varil petrol satışından gelecek gelir, İran halkının ihtiyaçlarını karşılamak için vazgeçilemez konumdaydı.

Ambargo dayanılamaz hale gelince İran "B Planlarını" devreye soktu. Ambargo sadece devletleri kapsadığı için İran, özel şirketler üzerinden bunu delme alternatifine gitti. Ahmedinejad’a yakın kişilere dünyanın çeşitli ülkelerinde onlarca ithalat/ihracat şirketi kurduruldu.

"B Planı" sistemin işleyişi özetle şöyleydi:

ADIM 1): Ulaşım sektöründen şirketler satın alındı. (Tanker filoları, havayolu şirketleri ve limanlar...)

ADIM 2): Küçük tankerler, İran’dan petrolü alıp Malezya açıklarına götürmeye başladı.

ADIM 3): Petrol burada büyük tankerlere aktarılarak; Kore-Singapur-Hindistan ve spot petrol piyasasına satıldı.

ADIM 4): Dolar olarak alınan para altına çevrildi.

ADIM 5): Altın, Malezya İslam Bankası başta olmak üzere farklı ülkelerdeki bankalar üzerinden dolaşıma sokuldu.

Peki bu tonlarca altın İran'a nasıl dönecekti? Sistemde dönen para oldukça büyüktü. Zencani’nin duruşmada verdiği bilgiye göre bazen günde 2 milyon varil (250 milyon dolar) petrol satıldığı olmuştu.

İran’ın petrol üretim kapasitesini düşündüğümüzde yıllık 80-90 milyar dolar büyüklükten sözediyoruz. Bu kadar “kara para”yı dolaşıma sokmak büyük bir zorluktu. "Zencani Çarkı" tam bu noktada devreye girdi. "Sarışın Oligark" tek başına iki yılda 170 milyar dolarlık kara parayı aklayıp dolaşıma soktu. Adımlara devam:

ADIM 6): Zencani, Uzakdoğu ülkelerinde bulunan külçe altınları ilişkide olduğu büyük finans kuruluşlarına finanslattı.

ADIM 7): Satın aldığı havayolu firmaları (İddiaya göre Türkiye’de Onur...) ya da kiraladığı uçaklarla bu altınları Türkiye’ye soktu.

ADIM 8): Altın, “değerli taş” ya da başka isimlerle gümrüklenerek Dubai’ye nakledildi.

ADIM 9): Dubaili mücevherat üreticileri bu altınları eritip ziynet eşyasına dönüştürdü.

ADIM 10): Ziynet altınları teknelerle İran’a gönderildi.

ADIM 11): Ziynet altınları İran’da tekrar eritilip külçeye dönüştürüldü.



[Haber görseli]

DEV KOMİSYONLAR

Zencani’ye göre oluşturulan bu dev kayıt dışı ekonomide komisyonlar kaçınılmazdı. İfadesine göre; para trafiğinde yüzde 20-25’lik kısmı "aklanma komisyonu" olarak dağıtıldı. Kendi payı ise; yüzde 2 idi. Zencani komisyonun yüzde 5’inin Dubai’de, yüzde 5’inin ise Türkiye’de kaldığını söylüyordu.

Mahkeme bu noktada daha net sorular yöneltiyordu tabi. Zencani, kendisine ait havayolu şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu altın/paranın çıkarılması sırasında Türkiye’deki ortağı aracılığıyla Türk yetkililere yüksek miktarda rüşvet verildiğini itiraf etti. Zencani üç Türk bakana bizzat ne kadar para verdiğini isimlerini vererek anlattı. Verdiği rakam toplamda 137 milyona denk geliyordu. Zencani, Türkiye'de dağıtılan rüşvetin toplam rakamını da verdi: 8.5 milyar dolar! İddia ettiği 8.5 milyar dolar “komisyon”un asıl büyük kısmının dağıtımını ise “Türkiye’deki kolunun” bildiğini söylüyordu.

İDAM VE ULUSLARARASI DENGELER

Zencani savunması boyunca yaptığı tüm faaliyetlerin İran’a uygulanan ambargoyu delmek, ülkesini ve halkını rahatlatmak için olduğunu söyledi. Ancak İran tüm bunlara rağmen idam kararı verdi. Zencani’nin ayaklarının altındaki sandalyeyi çeken ise ABD’nin SWIFT sistemini yeniden açması oldu. Bunun işaret ettiği anlam oldukça açıktı.

Mahkeme, Zencani’nin para akışında Petrol Bakanı ile birlikte sahte alındı makbuzlarıyla en az 14 milyar doları "iç ettiği" görüşünde. Hatta mahkemenin elinde bu çarkın içinde dönemin devlet başkanı, dini lideri ve çok sayıda devlet yetkilisinin olduğuna ilişkin deliller var.

Mahkemenin bu yetkililere doğru uzanma ihtimali Ruhani yönetiminin elindeki çok büyük bir koz. Nitekim Ruhani hükümeti idam kararının ardından “Zencani idam edilerek asıl suçlular izini kaybettirmek istiyor” açıklamasında bulundu. Karardan memnun olmadığına ilişkin bir hamleydi bu. ABD’nin mevcut reformist yönetim Ruhani’yi desteklediği düşünüldüğünde, Zencani’nin ayağının altındaki sandalyeyi tekmelemesi çok daha iyi anlaşılıyor.

SARRAF'I YOLA ÇIKARAN AÇIKLAMA

Ruhani’nin bir kritik hamlesi de “Asıl suçluların bulunmadığı ve diğer ülkelerdeki bağlantılarının ortaya çıkarılacağı güne kadar mücadelenin devam edeceği” şeklindeki açıklamasıydı. Bu uluslararası paslaşmaların eşliğinde Rıza Zarrab, eşi ve çocuğunu yanına alarak Amerika’ya gitti ve FBI tarafından gözaltına alınıp tutuklandı.

Bu hamleyle ABD’nin Rıza Sarraf üzerinden ilk etapta kendi ulusal çıkarlarına yönelik tehditi yok etmek, ikinci etapta ise; İran iç siyasetinde Ruhani’nin yapamadığını yaparak İran ekonomisi ve siyaseti üzerinde etkin olan derin gücü çökertme peşinde olduğu belirtiliyor. İran-Batı anlaşması gün geçtikçe gelişirken masadaki Zarrab davası, ABD’nin İran karşısında elini güçlü tutacak sağlam bir koz aynı zamanda.

Birçok otoriteye göre dava, tarihte iz bırakan siyasi davalardan birine dönüşebilir. ABD tarafından ele geçirilip delil niteliği kazanan Zarrab’ın mektubundaki “ekonomik cihat” kavramı, CIA’in İran Devrimi’nden bu yana mücadele ettiği bir kavram.

Bu davada, birkaç ülkeyle birlikte Türkiye’nin de, özellikle bir kamu bankası, Hazine Müsteşarlığı ve bazı siyasiler üzerinden sıkıştırılması muhtemel. Türkiye temelde bir rüşvet soruşturması olan 17 Aralık’ı bağımsız biçimde yargılayamadı, Zarrab’a karşı hukuku işletmedi.

Cezaevinde olacak Sarraf, şimdi yaban ellerde güçlü bir koz. Türkiye ise uluslararası sistem önünde “kara para aklama” ve “bankacılık sisteminde sahtekarlık” gibi büyük suçlamalarla yüzleşme riski ile karşı karşıya... İran başta da dediğimiz gibi yeni dönemi çok iyi okudu ve kendi göbeğini kendi kesti.

KAYIP 20 MİLYAR DOLAR NEREDE?

Asreteadol ve Deutsche Welle’nin konuyla ilgili yaptıkları araştırmalarda hiçbir biçimde açıklanamayan kayıp 20 milyar dolardan sözediliyor. İddiaya göre bu paranın iki milyar doları bizzat İran tarafından Suriye’de savaşan Şii milisler ve Hizbullah’a gönderildi. Bir milyar doları ise Türkiye tarafından Suriye’de savaşan El Nursa, Ahrar’a verildi. Bir milyar dolara yakını da Dubai üstünden IŞİD’e aktarıldı. Suriye’deki savaşın tüm taraflarının aynı kayıtdışı ekonomi ile finanslandığına ilişkin iddialar oldukça ciddi.

ONUR AIR'I ALAN İŞADAMINA DA İDAM

Babek Zencani’nin Türkiye’de de şirketleri bulunuyordu. İran Petrol Bakanlığı, Onur Air’in tamamının Zencani’nin yediemini Mehdi Şems’e, dolayısıyla İran devletine ait olduğu iddiasıyla Türkiye’de dava açmıştı. Zencani ile birlikte yargılanan ve idam cezası alan diğer iki sanıktan, adının başharfleri M.S. olarak geçen kişi; Zencani adına Onur Air hisselerini satın alan Mehdi Şems'ten başkası değildi.

yuzdeyuzhaber





Son Güncelleme: 08.04.2016 10:19
Yorumlar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

Avatar
saba altınsay 2016-05-11 14:28:29

Başjanlık sistemi diye kendilerini paralamalarının sebeplerinden biri de budur. Tüm etki ve yetkiler tek elde toplansın ki yargı, basın, stklar, siyasi partiler, nuhalefet hepten devre dışı kalsın. Yolsuzluklarının açığa çıkması korkusu. Kolay değil tabii, korku dağları bekler. Öyle bir yargılanacaklar ki dünya da şaşıracak. Gün gelecek bütün kirli çamaşırları çarşaf çarşaf ortaya çıkacak. Şimdi örtbas etme gücünü ellerinde tutuyorlar. O gün geldiğinde böyle bir güçleri de kalmamış olacak.

Avatar
Semih Toksöz 2016-05-04 10:08:20

4.Murat zamanında eflak prensligi sürekli isyan çıkarır mış. Padişah bu prenslige borç para verin diye emir verir.Borç para alan emir almayada alışır der.Eflak prensligi uysal hale getirilir.8,5 milyar dolar Türkiye de birileri tarafından alındı. Bu işin içinde olanlar tv.lerde gösterildi. Gosterilemeyenlerin ses kayıtları halen internette var.Daha bilemediğimiz ne tür bağlantılar var.?.
Zarrap Amerika da yakalandığında ABD.eline geçirmiş olduğu bu koz ile Turkiye ye neler yaptıracak acaba dedim.Bunu zaman gösterecek ve hep beraber göreceğiz. İran da bu yatırımlardan nasibini alacak .Ne bu paralar alinsaydi nede ileride emir alacağımız sıkıntılı durumlar yasansaydı. Paraları alan bu insanlar masum insanları paralelci ilan ederek hergün zulüm lerini arttırarak devam ettiriyorlar. Allahın mazlumlarin hesabını soracagindan kuşkum yok.ABD nin de şantaj yaparak Turkiye ye yaptırımlar yapacagindan kuşkum
yok . SUÇLULAR HALEN ÜLKEMDE OTURMAYA VE ÜSTELİK İTİBARLI OLARAK OTURMAYA DEVAM EDECEKLER VE BU TABLOYU SIRF PARTİLİ OLDUKLARI İÇİN GÖRMEYEN İNSANLARINA ACIYORUM? ...

Avatar
Nihan 2016-05-11 09:30:32

Türkiye'de rüşvet alanlar ortaya çıksın. Zenginlik millete değilde 3, 5 kişi arasında paylaşılırsa ALLAH razı olmaz böyle rezil eder işte.

Avatar
Sabri Yayla 2016-05-11 14:42:42

Aslında yoruma gerek kalmayacak şekilde her şey ortaya çıkmış vaziyette.
Büyük patron bu kadar para akışına ve ambargonun delinmesine göz yumması ve evindeki kıymetli misafirinin adamları ve CİA marifetiyle bu operasyonu gerçekleştirdi.
İran kurnazca bir manevrayla Zencani ve adamlarını kurban vererek, hem uluslararası arenada aklanmaya hemde bu işleri organize eden iktidar kanadını şimdilik kurtarmış görünüyor.
Türkiye açısından baktığımızda, kara paranın aklanmasın da hükümet de dahil olmak üzere işin içinde olduğu gayet açık.Amerika her zaman olduğu gibi haydut bir devlet.Kime ne ceza keseceği ve ne tür gayrimeşru işler yaptıracağını hep birlikte göreceğiz.İran ve Türk Hükümetinin ideolojik bakışları açısından yakalan.asalardı çok başarılı bir para aklama işiydi.
Ama bizim zatların bu aklamaya yardımcı olunurken sadece ceplerine çalıştığı ve devletin her türlü olanaklarını Halkbankası dahil olmak kullandıklarıdır.Devletin kasasına ne girip girmediği hususunda en ufak bir söylenti de yok.
Burada asıl olan mesele Türk ystkililrin bu kara paranın aklanmasın da kendi çıkarları için devletin bütün yetkilerini kullanmalarıdır.

Avatar
Yahya 2016-04-08 22:56:18

Haber ABD despotlugunun bir delili iran a ambargo koydu.komşu ülkeleri ve iran i cezalandır.ama kendi şirketleri dolaylı olarak iş birliği yapsın-skandallari unutmayalım- ama komşu ülkeler iran la ambargoyu delip ticaret yaptılarsa işlerini bitir.resmen despotluk .bizdeki ABD yalakalari da kraldan çok kralcı olup ABD çıkarlarını savunuyor.

Avatar
Ilhan Akılseven 2016-05-12 20:36:57

Türkiyenin başı belaya girdi, tabii en başta tabiiki sn cb r.t.e ozamanın başbakanı ve bakanları ve millet vekilleri dolayısıyla akp de söz sahibi olanlar tümü. Bu pastadan pay aldılar.
En büyüğünü de tabii r.t.e aldı, şimdi de tüm derdi Anayasayı kafasına göre değiştirmek ve ceza almamak ve başkan olmak. Atatürkün kurduğu cumhuriyeti ortadan kaldırmak tır. Birinci devlet başkanı olcak türkiyede ve buna benzer kalıcı kalmak olmak istiyor yanlış düsünüyor tabii. Allahın da bir düşündüğü vardır elbet.

Avatar
Fatih 2016-05-12 19:12:44

Bazı mantar beyinliler para Türkiye ye yaradı diyor sanki senin cebine, fakir fukaranın kursağına girdi. Kimbilir kimin,hangi bakanın cebinde .

Avatar
ali üstün 2016-04-08 21:57:23

Bu önemli hadise ilgili ülkelerin adalet masasına yatırılır ameliyat edilmezse ülkenin tamamın hastalık yayılır.