Ülkemizde en vahim ve hatalı davranışların başında, politik çıkarlar uğruna, dinimizin istismar edilmesi gelmektedir.

Maalesef bu istismar, (derece derece) tüm sağ partiler tarafından yapılmıştır. Merhum Menderes, Sn. Demirel, (zaman zaman) merhum Özal vs. hep aynı taktiğe başvurmuşlardır.
Ancak konunun en yoğun ve pervasızca istismarı, merhum Erbakan ile başlamıştır. Akla-mantığa sığmayan söz ve davranışlar sergilenmiştir;
"İmam hatipler, arka bahçemizdir", "Seçim yok-sayım var", "Bize oy vermeyen müslüman değildir", "Patates müslümanları", "Ebu Cehilin askerleri", "Gün gelecek, rektörler, başı örtülü kızların elini öpecektir" vs. vs.
Bu söz ve davranışlar, samimi inanç sahiplerine çok zarar vermiştir. Bu sözleri söyleyenler; yalılarda sefa sürer, lüks otellerde tatil yapar, kilolarca altını stoklarken; imam-hatiplere/Kur'an kurslarına ve başörtüsüne karşı husumet-yasaklama-baskı kampanyaları ile inançlı insanlar her türlü zulme maruz kalmıştır. Bunun müsebbibi de, politik çıkarları uğruna, dini değerlerimizi istismar eden, laikçilik hastalarını tahrik eden, kamplaşmaya yol açan, istismarcılardır.
Geçen hafta, değerli Diyanet İşleri Başkanımız, il müftülerine, politik konulara girmemeleri talimatını veriyordu. Ne yazık ki, bu talimata uymayanların da çok olduğundan şikayet ediyordu.
Cami, "Cem eden-toplayan" demektir. Orada, ayrılıklara sebebiyet verecek konular, özellikle politika dile getirilmemelidir. Kim, hangi partiyi isterse destekler. Bu kimseyi, özellikle din adamlarını ilgilendirmez. Din adamlarının görevi; İslam dininin özellik ve güzelliklerini öğretmek, "güzel ahlaka gidişin yollarını" göstermektir. Politikaya girerlerse, inancımıza ihanet etmiş, nifak tohumları ekmiş olurlar.
- Kelime-i Şahadet getiren ve "Ben müslümanım" diyen herkes, müslümandır. Hiç kimse başkasının inancını sorgulayamaz, değerlendiremez. Hele hele imanı konusunda şüphe edemez. Aksi halde, kendi imanı gider.
- Hepimizi, sadece Cenab-ı Hak değerlendirir. Bu yetki kimseye verilmemiştir. Hele hele politika bezirganlarına hiç verilmemiştir.
- Hiç kimse, "Ben iyi bir müslümanım. İbadetimi yapıyorum. Başkasına değil, bu özelliklerim sebebiyle bana oy ver" diyemez.
Kaldı ki, yapılan ibadet, Cenab-ı Hak ile kul arasındadır. Bir kulluk görevidir. Hak ediliyorsa, mükafatı da Rabbimizden (CC) beklenir. Kimseye talep hakkı vermez.
- Ayrıca; ibadet etmen, senin ille de ideal bir örnek olduğun anlamına gelmez. Zira, ideal bir müslüman:
Güzel ahlak sahibidir./ Kesinlikle ve hiçbir gerekçe ile yalan söylemez./ Gurur ve kibir sahibi değildir. Mütevazi ve hoşgörülüdür./ Harama, saçı bitmemiş yetim hakkına, kesinlikle el uzatmaz./ Kimseye düşmanlık etmez, kin gütmez, hakaret etmez, baskı yapmaz./ Mevki, makam, servet vb. hırsları olmaz./ Emaneti ehline verir, yandaşlarını kayırmaz, torpil yapmaz, rüşvete-yolsuzluklara geçit vermez./ Lüks, israf, gösteriş, görgüsüzlük gibi hastalıklara müptela olmaz./ Karısını aldatmaz, dini istismar ederek, ikinci hanımları eş tutmaz./ Her şeyin -mevki, servet, vb- geçici olduğunu idrak eder. Hiç ölmeyecekmiş gibi hırslanmaz./ Adildir, adaleti korur./ Kanunsuzluklara, kaçakçılıklara, haksızlıklara vb. göz yummaz./ Türk ve İslam düşmanı İsrail/AB ve ABD ile canciğer olmaz. Onların çıkarlarına alet olmaz./ Ben demez, biz der. Teşekkür etmeyi bilir./ Vergi kaçırmaz./ Cömerttir, cimrilikten kaçar./ Devamlı istişare yapar, her şeyi bildiğini iddia etmez./ Kimseye dalkavukluk etmez, daima gerçekleri söyler, kimsenin önünde eğilmez./ Mücahidlik kavramını ucuzlatmaz; sonra da müteahhhitlik için kullanmaz./ İslama asırlarca hizmet etmiş, Türk milletine düşmanlık etmez. "Ne mutlu Türk'üm diyene" kavramına husumet duymaz./ Tam anlamı ile güvenilir insan olur./ Samimi inanç sahiplerini istismar ederek, mevki ve servet sahibi olmaz./
Velhasıl, ideal bir müslümanın vasıflarını yazmaya, sahifeler yetmez.
Şimdi bu vasıflara sahip, (gelmiş-geçmiş) bir politikacı var mıdır? Varsa, hemen hizmetine girelim. Ama ne yazık ki, böylesine ideal vasıflara, özetle güzel ahlaka sahip, birini tanımıyoruz. Neticede, fatura-islamı temsil etmeyen bu kötü örneklere değil de, "İşte bu müslüman geçinenler var ya" diyerek muhteşem inancımıza kesiliyor.
Halkımız zaten yeterince bilgi sahibi değildir. Dini bilgileri çok zayıftır. Samimi olarak itiraf edelim; doğru dürüst bir ilmihal kitabını baştan sona okuyup, hazmeden; asgari dini bilgilere sahip; 32 farzı hemen sayabilecek; kaç vatandaşımız mevcuttur? Hele hele; hayatında bir kerecik de olsa, Kur-an-ı Kerim'in Türkçe'sini tamamen okumuş kaç kişi vardır. Yine; -imam hatip ve Kur'an kursları mezunları dahil- mukaddes kitabımızı Arapça okuyabilenlerin, yüzde kaçı anlamını bilmektedir? Ve niçin "İkra- Oku" emrine hiç uymamaktayız?
Sonuç ortadadır. Kulaktan dolma bilgiler.. Türbelerdeki çarpık tablolar, çaputlar ve mumlar.. Ve politik çıkarlar için kolayca istismar edilebilen inançlar.. Ayağa düşmüş mücahidlik kavramı.. İnancın çok önüne geçmiş, çıkar hesapları..
Sevgili kardeşlerim; inanç ile, iman ile oy arasında bağlantı olmaz. Lütfen kendini istismar ettirme. Ve görevimiz, (çok kullanılan bir gerekçeye göre) "Ehven-i şerre destek vermek" değildir. En iyiyi aramak, bulmak ve desteklemektir..

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol