16 Nisan’ da, 18 maddelik bir Anayasa oylamasına gidiyoruz.  
Bu oylama öncekilerden çok farklı; Türkiye Devleti’ nin yönetim şekli oylanacak.
Yani rejim değişkinliğine gidiliyor.  Her ne kadar Cumhurbaşkanı burada kelime oyunu yapıp,  “sisteeem, sisteeem” diye bağırsa da- rejim  ile sistem  kelimesi aynı anlama geliyor- burada değiştirilmek istenen, Cumhuriyet rejimi yani parlamenter sistemdir.  
Günlerdir yazılı ve görsel basında, meydanlarda, sokaklarda bir ‘Evet’, ‘Hayır’ yarışıdır sürüyor.  Esasında buna yarış da denemez; çünkü Cumhurbaşkanı, AKP iktidarı ve MHP, ‘Evet’ cephesini, CHP ise ‘Hayır” cephesini temsil ediyor. Yani bu yarış teke tek değil,  üçe karşı bir olarak sürdürülüyor. 
‘Evet’ çiler, orantısız güç kullanıyor; 24 saat nefes aldırmadan devletin tüm kaynaklarını kullanarak girebildiği her delikten saldırıyor. Abandıkça abanıyor, tehdit ediyor, hakaret ediyor, iftiralar atıyor… İstanbul’un her yanı ‘Evet’ afişleri ve bu afişlerde yer alan Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzüyle donatılmış. Nereye baksanız Erdoğan’ın yüzü… Metrobüsler de, metrolar da, istasyonlar da yayın yapan belediye ekranlarında hep aynı surat… Sanki ülkenin kaderi değil de Erdoğan’ın kaderi oylanıyor…
‘Hayır’cılar ise seslerini duyurmak için tâbiri caiz ise ölümüne mücadele veriyorlar. Darp ediliyorlar, silahlı tacize uğruyorlar, çadırları belediyenin zabıtaları tarafından sökülüyor, konvoyları, belediyenin araçları tarafından engelleniyor.  Salonları yasaklanıp, elektriklerini kesiyorlar, Hayır’cılara karşı silahlı fotoğraflar çektirip, havaya ateş ederek, “kan gövdeyi götürür” tehditleri savuruyorlar. ‘Hayır’ faaliyetlerine yasak getiriyorlar. En küçük bir ‘Hayır’ afişine bile tahammülleri yok; anında söküyorlar… Uyguladıkları zulmün sınırı yok. Akla hayale gelebilecek her yola başvuruyorlar. Türkiye, Türkiye olalı, hiçbir seçim de böyle bir zulüm görmedi…
Ülke nefes alamaz duruma geldi. 
“Evet’ çilerin kullandığı iki nokta var; Din ve Kılıçdaroğlu… (Din konusunu başka bir yazıda ele alacağım.) 
‘Evet’ camiası,  neden ‘evet’ diyeceklerini açıklayamıyorlar; onun yerine koro halinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ na saldırarak gündem yaratıyorlar. Hâlbuki ‘hayır’ cephesinde sadece Kılıçdaroğlu yok; başka partiler de var. Onlara tek söz söylemeyen ‘evet’çiler, “vur abalıya” misali Kılıçdaroğlu’ na vurdukça vuruyorlar.

‘Evet’ çiler, CHP’ yi ve Kılıçdaroğlu’ nu sürekli olarak HDP-PKK ve FETÖ ile bağlantılı gösterip, yıpratmaya; kararsız olan ve kendi tabalarından ‘hayır’ diyecek vatandaşın kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. Çünkü bu oylamada ‘hayır’ çıkacağını biliyorlar.  
Geçmişte FETÖ ile beraber yürüyen, PKK için açılım safsatasını ortaya atıp, PKK temsilcileri ile Oslo’ da, Dolmabahçe’de görüşen; Habur’da seyyar mahkemeler kurduran; 29 Ekim Cumhuriyet bayramı günü,  Kobani’ ye geçmeleri için THY’den uçak tahsis eden, Türk topraklarını geçiş koridoru olarak kullandıran sanki CHP ve Kılıçdaroğlu’ymuş gibi…
Son olarak da, FETÖ darbesi için “kontrollü darbe” diyen Kılıçdaroğlu’nu darbe saatlerinde havaalanından kaçmakla ve FETÖ ile irtibata geçmekle suçluyorlar. Oysaki Kılıçdaroğlu havaalanında tek başına değildir. Uçaktan AKP ve HDP milletvekili ile birlikte inmiştir. HDP’ li vekil bu iddiaları yalanlamakta ancak AKP’ li vekil suskunluğunu koruyarak, Kılıçdaroğlu’nun haksız yere suçlanmasına göz yummaktadır.
Pişkinliğin bu kadarına da ‘Pes!’diyoruz; ‘Pes!’
Kemal Kılıçdaroğlu bu üçlüye günlerdir ekranlardan çağrı yapıyor: “Gelin istediğiniz televizyonda birlikte halkın karşısına çıkalım” diyor ama gelmiyorlar. Bunun yerine meydanlardan, ekranlardan saldırıyorlar. 
Ayıptır, günahtır!..
Bu kadarı ne insanlığa ne de adalete sığar…
Bu kadar zulme bu toprağın halkı izin vermez!
16 Nisan’da bu zulüm sona erecek ve Türk milleti; ‘HAYIR!’ diyecektir.
Bu kadar abanmalarının nedeni budur!
 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol