" İstanbul kocaman bir şehir. Bu İstanbul denilen yerin Kadıköy yakası benim çocukluğumda adeta yarım ormandı. Yeşillikler içindeydi. Ahşap köşkler ve evlerle küçük bir sayfiye yeriydi. Yüzme bile burada öğrenilirdi. Şimdi artık insanlar denize giremiyor, insanlar sahil kenarında oturamıyor, boğuluyor. Çünkü bu kadar beton yığınaklar iklimi değiştiriyor, orman gitti zaten. İnsanlar yeşili arıyor. Yeşil dediğiniz nesne bir keyif değil, lüks değil ihtiyaç ama gidiyor. Nereye baksan koca memlekette aynı çimento aynı beton yığınları ve zevksiz. Şurası açık ki bu memleketin mimarı zevksiz ve bilgisiz. Ve baştan savma iş yapıyor. Ustası da öyle. Bunu söylemek lazım.
Benim gözüm ister istemez eski bir İstanbul sokağı arar, arada bir yeşillik arar. Siz bunları yok ettiğiniz taktirde nerede yaşayacaksınız ben soruyorum. Ve bunları yok ederek para kazanan insanlar bir düşünsün. Ben çok sıkılırsam, çok bayılır hale gelirsem giderim İtalya'ya otururum, o iklimi bulurum. Ama buraları yok edip para kazanma derdindekiler oralara gidip yaşayamazlar da. Onların çoğunun orada yaşayacak havası da yok. Yani Gezi eylemlerini düşünün, o eylemlere katılan çocuklar da iyi kötü başka yerlerde yaşarlar buralardan bunalırlarsa ama bilmem nereye otel yapacağım, bilmem nereye gökdelen dikeceğim, bilmem nereye AVM inşa edeceğim diyen adamlar ben çok merak ediyorum kaçta kaçı yaşayabilir başka ülkelerde acaba? Yaşayamazlar ben söyleyeyim. Maalesef bu memleketin burjuvazisi zevksiz ve yetişememiş durumdadır."