yuzdeyuzhaber

"KUR'AN, MESLEK DİLİ DEĞİLDİR"

GÜNDEM

İlahiyatçı-Yazar İhsan Eliaçık, "Kuran'ı bir meslek dili olmaktan çıkarmak gerekiyor. Kuran, tıp, mühendislik, jeoloji gibi meslek dili kullanmıyor" dedi.

 Eliaçık hoca, zellikle Kuran mealinde türkçe deyimlere ağırlık vermesi yönündeki eleştirileri haksız buldu. " Ben buna “tapınak değil hayat dili” diyorum" diyen Eliaçık hoca, " Kur’an’ı bir “meslek dili” olmaktan çıkarmak gerektiğini söylüyorum. Acaba Kur’an tıp, mühendislik, jeoloji vs. gibi bir meslek dili mi kullanmaktadır? Yani Kur’an’ın dili sadece din adamlarının, mabet görevlilerinin, mollaların, ilahiyatçıların anlayabileceği bir dil mi kullanmaktadır? Yoksa Mekke’nin sokağındaki Arap’ın ilk duyuşta anladığı gibi yaşayan hayat dili mi kullanmaktadır? Bence ikincisidir. Oysa bugün Türkçe’de çeşit çeşit Türkçeler olduğu gibi bir de meal Türkçesi oluşmuş durumda. Gündelik hayatta kullanılmayan, sadece meallerde görülen bir Türkçe… Ben bunun doğru olmadığından hareketle, meslekîlikten arınmış yaşayan Türkçe kullanmaya çalıştım. Okuyan kişiye yakın ve tanıdık gelecek Türkçe deyişlere yer verdim. Çünkü Kur’an indiği dönemde, Arapların gündelik hayatta kullandığı, sevinirken, kızarken meramını ifade ettiği kimi deyişleri ayetleştirerek kullandı. O halde başka bir dile çevirirken de o dildeki deyişlerin kullanılması gerekir. Mesela cehenneme girecekler için kullanılan “ummuhû hâviyeh” deyimi Razi’nin beyanına göre Arapların birbirine kızarken kullandığı bir deyimdir. “anası ölsün, yansın” manasındadır. Ben bunu “anası ağlayacak” diye çevirdim. Tam karşılığı budur. Çünkü biz, “anası ölecek, yanacak” demeyiz “Anası ağlayacak” deriz. Keza “Ebu Leheb’in iki eli kurusun” ayeti, tam da söylediğim tapınak/meal Türkçesine diğer bir örnektir. Yaşayan Türkçe’de karşılığı yoktur. Biz, birisine kızıp mahvolmasını istediğimiz zaman böyle demeyiz. Tek bir Türkçe şiir, türkü, deyiş vs. metninde örneği yoktur. Bu, o günkü Araplara mahsus bir deyimdi. Ebu Leheb’in gücü, iktidarı, kurduğu düzen demekti. Dolayısıyla mana bugünkü yaşayan Türkçe’de, “Kahrolsun Ebu Leheb iktidarı, kahrolsun” demek olur. Biz bunu böyle söyleriz, karşılığı budur. Bu sokak Türkçesi değildir, belki sokağın sesidir. Çünkü sahabe, Ebu Leheb’in yüzüne karşı bu ayetleri Mekke’nin sokaklarında bağıra bağıra okumuştur. Nitekim Ebu Leheb’in on parmaktan oluşan iki elinin kuruduğu da görülmemiştir. Bilakis kurduğu düzen kahrolmuş, yıkılıp gitmiştir… Demek ki bunlar, yaşayan dilde kullanılan kimi deyimlerdir, argo değildir. Hazırladığım mealde argo ifadelere değil, bu tür hayatın içinde yaşayan deyimlere yer verdim. Buna sokak dili diyemeyiz, belki yaşayan hayat dili diyebiliriz. Kaldı ki Kur’an’ın Türkçe’ye, hem Arapça ve İslami ilimlere vakıf, hem de şiir zevki olan, şair ruhlu edebiyatçıların çevirmesi gerekir. Özellikle Mekki surelerde elimden geldiği kadar bunu yansıtmaya, örneğini göstermeye çalıştım. Bu bir giriş, inşallah arkası gelir" dedi.
Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!

Yorumlar (5)

Yüksel Kepoğlu 10 Yıl Önce

Hocam eline sağlık çok güzel olmuş. Şimdi daha iyi anlıyorum. Kim ne derse desin boş ver. Emek vermişsiniz ALLAH razı olsun sizde okuma şansı bulanlarda İNŞALLAH hayrını görürüz.

Huseyin Unlu 10 Yıl Önce

Hocam anladigim kadari ile turkce kuran meali yapmissiniz Allah ilminizi arttirsin nasil tedarik edebilecem sahsima mesaj bildiri mumkunmu tesekur

dreyfus67 10 Yıl Önce

gittiğin yol temiz bir yol eli̇taş,alman protestan luther in soylu koruyucuları var idi umarım senin sadece rabbi̇n vardir,ortalama akil şaşirtmaya devam et,pi̇lavin altinda tavuğu yerken bacağin bi̇r i̇ benim olsun,umarım fakir i unutmazsın( inşaallah.)

Necmettin turkoglu 10 Yıl Önce

Okuda oku anlattta anlat Evet jocam Gelsinde gelsin

Ayşe Öztürk Aslan 10 Yıl Önce

Allah ilminizi arttırsın inşaallah mealinizi tedarik edebilirsem okurum inşaAllah

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.