yuzdeyuzhaber

'İŞKENCE YAPTIM BENİM DE HAYATIM KARARDI'

DÜNYA

Independent gazetesi 12 Eylül döneminde kendisine zorla işkence yaptırdıkları gerekçesiyle hayattaki darbeci generalleri dava eden Doğan Eşlik'in hikayesi üzerinden Türkiye demokrasisini konu eden değerlendirmeye geniş yer ayırmış.

 Gazetenin deneyimli muhabiri Patrick Cockburn'ün yazısının başlığı, Eşlik'in "Cezaevinde işkencecilik yapmak hayatımı mahvetti" şeklindeki sözleri.
Eşlik, Ankara'nın Mamak Cezaevi'nde yaptığı işkencelerin kendisini insanlıktan çıkarıp bir canavara dönüştürdüğünü ve hayatını mahvettiğini söylüyor.

12 Eylül 1980 darbesi sırasında yapılan işkenceyle ilgili mağduru ya da mağdur yakınlarının açtığı binlerce dava olduğunu belirten Cockburn, Eşlik'in davasının bu davalar arasında farklılığıyla öne çıktığını söylüyor. 

İŞKENCECİLİĞİN TRAVMASI
Psikiyatri tedavisi gören ve yaşadığı travmalar nedeniyle hiç evlenemeyen Eşlik, işkence gördüğü için değil, işkence yapmaya zorlandığı için dava açıyor.

Doğan Eşlik, 12 Eylül döneminde askere alınıp, Mamak Cezaevi'nde görevlendirilmiş ve kendisine işkence yapma eğitimi verilmiş.

Uluslararası Af Örgütü, 12 Eylül döneminde 250 bin kişinin işkence gördüğünü söylüyor. Türkiye'deki insan hakları kuruluşlarına göre ise işkence görenlerin sayısı bunun iki ya da üç katı kadar.

Cockburn, insan hakları kuruluşlarının, elektrik verme, falaka, kollar ya da bacaklardan asılma ve üzerine tazyikli su sıkmanın da aralarında olduğu 37 çeşit işkence yöntemini sıraladığını söylüyor.

Independent yazarı, darbenin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra bugün, işkencecilerin artık yaptıklarını kabul etmeye başladıklarını ancak, baskı altında işkence yaptıklarını savunduklarını belirtiyor.

Darbe döneminde askerliğini Mamak Cezaevinde yapmış bir başka er, Kamil Altıman, "Birçok kişi, gençler, entelektüeller ve yazarlar hapse atıldı. Ben ve arkadaşlarım yalnızca verilen emirleri yerine getirdik ama hiçbir zaman işkenceyi savunmadık." diyor.

"ÇAYINI YUDUMLARKEN İŞKENCE EMRİ VERDİ"
İşkence mağduru Yaşar Yıldırım, "Mamak Cezaevi müdürünün tutuklulara 45 dakika boyunca köpekleri saldırttığını" anlatıyor, Independent yazarına. Kendisini en çok rahatsız eden şey ise cezaevi müdürünün işkence emrini verdiği sırada çayını yudumlamaya devam etmesiymiş.

Cockburn'e göre, işkence mağdurlarının ve faillerinin birçoğunun hâlâ hayatta olduğu Türkiye'de, geçmiş baskının anıları, çağdaş siyasete korku ve nefret aşılıyor.

Independent yazarı, Bilgi Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Profesör Murat Belge'nin, "Türkiye'de beşinci bir darbeyi engelleyecek bir muhalefetin olmadığı" yolundaki sözlerini de aktarıyor. Ancak Belge, ordunun mevcut durumda darbe yapabilecek bir örgütlenmeye sahip olup olmadığı konusunda şüphe duyuyor.

"BASKI AYGITI DAĞITILMADI"

Cockburn, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin üç dönemdir üst üste seçim kazanmasına rağmen güvenlik ve yargı bürokrasinin iktidarı hâlâ bırakmadığına inanan birçok kişi olduğunu da belirtip, bunun en bariz örneğinin Hrant Dink davasında, karşı yönde delillere rağmen cinayetin birkaç gencin işi olduğuna ve devlet görevlilerinin dahli olmadığına karar verilmesi olduğunu ifade ediyor.




Independent muhabiri, Türkiye de bugün yüzde 60'ı Kürt olan 99 gazetecinin, 500 öğrencinin ve 3000 Kürt siyasetçinin cezaevinde olduğunu da aktarıyor.

Cockburn tam sayfa yayımlanan yazısına, devletin baskı aygıtının hiçbir zaman dağıtılmadığını ve hala canlı olduğunun işaretlerini verdiğini belirterek son veriyor.

BBC Türkçe
Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.