- Geçen hafta Afrin harekâtı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında yapılan “Güvenlik Zirvesi”nde siz de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yanında yer alırken gördük. O toplantıya hangi sıfatla davet edildiniz? SADAT kurucusu olarak mı?
Ben “Güvenlik Zirvesi”ne Cumhurbaşkanımızın “Güvenlik Politikaları” konusundaki başdanışmanı olarak katılıyorum. Afrin konulu zirveye de bu sıfatla katıldım. MİT Müsteşarlığı ile fiili bir bağlantımız yok.
- Peki; hükümetin, AK Parti’nin veya Cumhurbaşkanlığı’nın SADAT’a resmi ya da gayriresmi olarak maddi desteği var mı?
Hayır, hiçbir destek almadık. Böyle bir şirket Türkiye’de ilk kez kuruldu. Kurulduğu zaman herkes, “Nasıl olur?” gözüyle baktı. Hatta İstanbul Ticaret Odası’na şirket sözleşmesini gönderdiğimiz zaman, okuyan hanımefendi kâğıdı elinden düşürmüş. “Siz bu yetkiyi nereden alıyorsunuz?” deyince biz de, “Bunu engelleyen hangi kanun var? Biz bu şirketi şirketler kanununa göre kuruyoruz” dedik. Oradan Ticaret Bakanlığı’na, daha sonra Savunma Bakanlığı’na, ardından Genelkurmay’a gitti. Oraları harekete geçirdi. Hatta o zamanın başbakan yardımcısı bizi çağırıp, “Ooo paşam, ordular kurup silah yapıyormuşsunuz. Bizim silahlı kuvvetlerimiz yok mu?” dedi. Ben de Bosna’yı anlattım. Bizi dinlediler. Dinledikleri zaman, “Bu benim omzumda bir mesuliyet. Ben 70 yaşından sonra para kazanmak için bu şirketi kurmuyorum. Birikimimin bir zekatı, bir misyon için kurdum. Dolayısıyla, ‘Sizin kuruntunuz bu. Biz devlet olarak tüm bunların altından kalkarız. Silahlı kuvvetlerimiz o 70 şirketin karşısında durur’ diyorsanız ben bu sorumluluğu sizin omuzlarınıza bırakıp, kapıdan içim rahat çıkar giderim” dedim. Ondan sonra böyle bir ihtiyaç olduğunu anladılar. İnceleme yaptılar. Sürekli de takip ediyorlar. Bizim yasadışı bir şeyimiz yok.