İki günden bu yana hem televizyon ve gazetelerdeki sözüm ona bir takım aydın (!) muhteremler hem de güya demokratik olmayan bir karar bahanesiyle güzel ülkemin sokaklarını yangın yerine çevirenler canımıza okudular.

Aydın takımı için 'sözüm ona' diyorum çünkü yaptıkları yorumlar, kestikleri ahkamlar evlere şenlik.

Efendim Yüksek Seçim Kurulu nam-ı diğer YSK nasıl böyle bir karar verirmiş, bu kurulu oluşturan yüksek yargıçlar ülkenin yangın yerine çevrilmesinden mutlu mu oluyormuş, alınan karar siyasi imiş, bu karar değiştirilmeliymiş, YSK yangına körükle gitmiş.

Miş miş de miş miş...

Saçmalığın böylesi ne görüldü ne de duyuldu.

Tanımında yüksek yargı vurgusu yapılmış bir organ, belki de milletin geleceğinin şekilleneceği bir seçim için oturuyor, çalışma yapıyor, eksiklikleri tespit ediyor sonra da hukuku işletip bir takım zat-ı muhteremlerin (!) aday olamayacaklarına karar veriyor.

Aydın kisvesi altındaki demokrasi havarileri de derhal televizyon ve gazeteleri işgal edip bol keseden atmaya başlıyor.

Söylenenlerin haddi var hesabı yok.

İş öylesine çığrından çıkıyor ki bu çok ama çok aydın zatlar çok değil daha 15 yıl öncesine kadar kundaktaki bebeğe kurşun sıkmış bir terör örgütünün savunucusu haline geliyor.

Hatta bu terör örgütünün siyasi kanadı olan partinin sözcülerini dahi gölgede bırakıyor, çoğu bilerek bazıları da bilmeyerek ülkemiz üzerinde oynanan oyunun piyonları haline geliyor.

Şimdi bu demokrasi havarilerinin tukaka ettiği YSK'nın veto ettiği isimlere kısaca bir göz atalım...

Leyla Zana. 1991'de yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Yemin töreninde bu ülkenin Mehmetçiğini şehit eden, sırf kendilerine muhalif oldukları için köyleri basıp henüz üc, dört aylık bebeklere kurşun sıkan, yol kesip masum vatandaşlarımızı katleden terör örgütünün sözde bayrağındaki renklerden oluşan bantı başına geçirecek kadar pervasız davranabildi. Yeminine Türkçe başlayıp Kürtçe bitirdi. Yasadığı örgüt üyeliği suçundan hüküm giydi, 15 yıl içerdeydi.

Hatip Dicle... Vatan hainliği ile suçlandı, 10 yıl ceza aldı, hapise girdi. Çıktı, siyasi çalışmalarına devam etti. KCK operasyonu kapsamında örgüt propagandası yapmakla suçlandı, tutuklandı. Halen içeride.

Sebahat Tuncel... DTP Merkezi Kadın Meclisi Sözcüsü iken PKK terör örgütü üyeliği bulunduğu ve bölücülük yaptığı iddiasıyla tutuklanarak cezaevine konuldu. Sonra milletvekili seçildi, dokunulmazlığa büründü, tahliye oldu. Sonra mı? Geçenler de görevini yapan bu ülkenin polis amirine tokat attı. Birkaç gün içinde de çoğu kez yaptığı gibi yine Türkiye Cumhuriyeti'ne aba altından sopa gösterdi: "Dağa mı çıkalım..."

Gülten Kışanak... Gazeteci. Hem de bizim İzmir'imiz de okumuş biri. Her nedense biz Türk'leri çokça tehdit etmeyi seven de biri. "Dökülecek her damla kanın sorumlusu Erdoğan'dır.", " Demokratik Özerk Kürdistan'ı inşa edeceğiz." hatırladıklarımdan sadece iki tanesi...

Peki ya veto edilen diğerleri.

İnanın şu saydığım isimler fazlasıyla yeterli.

Deniyor ki YSK'nın kararı siyasi.

Onlar hükümetle ilişkilendirerek bunu söylüyor ben ise daha farklı bir açıdan siyasidir diyorum.

Bu ülkenin meclisi terör örgütü yandaşlarının, savunucularının, bu ülkeye tehditler savurup, cahil, işsiz, güçsüz yığınları sokaklara dökenlerin yeri olmamalıdır, buna asla olanak tanınmamalıdır.

Geçmişte bu hatalar yapılmıştır, Zana'lar, Tuncel'ler terörün getirisi sayesinde yüce meclisin koltuklarında yer bulabilmiştir.

Bu defa da aynı yanlışa düşülmemelidir.

Karar bugün verilecek. YSK inceleyip sonucu Türkiye'ye ilan edecek.

Dileğim sokaktaki kuru gürültüye pabuç bırakılmaması, bir takım demokrasi havarilerinin kopardığı kıyameti dindirme yolunun tercih edilmemesi.

Aksi bir karar bu ülkenin vatan evlatlarına yazıktır, şehitlerinin kemiklerini sızlatır, binlerce şehit anasının canını acıtır.

Sokaktaki kargaşanın mimarlarını umutlandırır, moral kazandırır, şiddeti meşrulaştırır.

Ve son söz...

Deniyor ki Kürt sorununun çözümü istenmiyor.

Siyasi mecra yolu kapatılıyor, şiddete davetiye çıkarılıyor.

Bu iş siyasetle çözümlenecekse bile atılacak ilk adım gün gibi ortadadır.

Terör örgütü silahı bırakacak, bu ülkenin güvenlik güçlerine teslim olacak.

Eğer konuşulacaksa da bundan sonra konuşulacak.



 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol